• BIST 9915.62
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • Muğla 26 °C
  • İzmir 26 °C
  • Aydın 28 °C
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 22 °C

RAHAT MISIN YATTIĞIN YERDE

Korcan Yiğit

Belki kul hakkı yemiyorsun ama kulun hakkını veriyor musun?

Asgari Ücret denilen şey, çalışana verilebilecek en alt düzeydeki maaşın devlet tarafından işçiye garanti edilmesi demektir. Ama uyanık işveren kesimi bunu standart ücret haline dönüştürmüş durumda, çalışanın karşısına bir duvar gibi çıkartıyor. İş veriyorum diye çalışanı asgari ücrete mahkum bırakmak, "Çalışıyorsan çalış, keyfin bilir, bu ücrete çalışacak adam çok" demek ne büyük barbarlıktır.

"E ben ne yapayım, devlet belirliyor bu ücreti" diyerek sadece kendi vicdanını rahatlatırsın. Basit bir anlatımla;

Anlaştığın ücreti ödemezsen kul hakkı yemiş olursun, anlaştığın ücreti zamanında ve 

 

eksiksiz ödediğinde kul hakkından kurtulursun ama muhtaç olduğunu bildiğin için çalışanını yasal olarak vermen gereken en az ücretle çalıştırdığında, işte o zaman kulun hakkını yemiş olursun.

Sen milyon kazanırken, ona en düşük aylık. Yakışır mı bu, insan olana.

E o zaman sormazlar mı, RAHAT MISIN YATTIĞIN YERDE...

Bir işveren ancak işçisiyle ayakta durabilir. Nasıl ki solisti solist yapan arkasında çalan saz ekibi, orkestrası ise, patronu da patron yapan yanında çalışan işçisidir.

"Allah razı olsun" dediğini duyun yanınızdaki çalışanlarınızın. Bu, ne büyük bir hayır duasıdır...

Devlet işveren, sendika ve STK'larla pazarlık yapıp bir rakam ortaya koyuyor zorunluluk sebebi ile. Yoksa vicdansızların eline bıraksa çalışanın hali nice olur, bunu çok iyi biliyor. Orta yolu pek bulamasa da, hem iş vereni, hem de çalışanı mutlu edecek bir rakama 

 

ulaşmaya çalışıyor ama yazık ki asgari ücretle mutluluğu yakalayabilecek bir işçi şimdiye kadar malesef tanımadım.

HAKKINI VER, BAK O ZAMAN NASIL ÇALIŞIYOR İŞÇİ.

Farz-ı misal; Türk gurbetçiler olmasaydı, Almanya bu günkü Almanya olabilir miydi... Orada büyük bir özveri ile çalıştılar nesiller boyu. Kimi yarinden ayrıldı, kimi köyünden, obasından. Memleket hasreti içinde yaşadılar yıllarca. Anasından, babasından, çoluk çocuğundan ayrı. Ne büyük bir mahrumiyettir bu...

Zannetmeyin ki rahat yaşadılar. Kazandıkları üç kuruşu biriktirip ailelerine yolladılar.

Peki neden gitti o kadar insan gurbete;

Tabii ki para kazanmak için. Tabii ki hak ettiğini ancak elin memleketinde alabildiği için. Evet belki en ağır işlerde çalıştılar, dilleri, kültürleri, inançları çok farklıydı, topluma ayak uydurmakta zorlandılar ve hatta çoğu zaman faşizmin kurbanı oldular ama hükümet 

 

nezdinde her zaman bir Alman'la aynı haklara sahiplerdi. İşsizlik maaşı, çocuk başına destek ödemesi gibi kavramları biz gurbetçi vatandaşlarımızdan öğrenmedik mi...

Yıllarca Avrupa'nın adaletini, sosyal devletini, insana ve doğaya verdiği değeri dinledik onlardan.

Adalet, toplum düzeni için ne önemli bir şeydir. Adaleti sadece yargısal bir terim olarak düşünmemek gerekir.

İNSANLAR NAMUS KAVRAMINA SAHİP ÇIKTIĞI KADAR TOPLUMSAL ADALETE DE DEĞER VERDİĞİNDE O TOPLUM YÜKSELİR.

Hayatta herkes eşit haklara sahiptir. Eğer ki buna bir itirazınız varsa, Yüce Yaradan'ın adaletini sorguluyorsunuz demektir. Bu sizi büyük bir günaha götürür...

Neticede bir nefes değil mi bize can katan. Kim, neyin sahibi olabilmiş ki şimdiye kadar. Harcayabileceğinden fazlası senin olsa ne yazar. Senedin mi var senden sonra malının çarçur edilmeyeceğine dair sanki...

 

Yaşarken paylaş, paylaş ki insanlar sana dört elle sarılsın. 

Yalancı mıyım?

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141