C.H.P.- 2
ZOR YILLAR.
Osmanlı İmparatorluğu altı yüzyıl boyunca gücünü tüm dünyaya kanıtlamış bir dünya imparatorluğudur. Son iki yüzyılda dünyaya ayak uyduramamış ve Mustafa Kemal'in Anadolu Devrimiyle yani Kurtuluş Savaşıyla da son bulmuştur.
Yedi düvele karşı savaşıp devlet kurmak müthiş bir iştir. Koca bir imparatorluğun külleri üzerine bir devlet kurabilmek bir mucizedir, müthiş bir iştir de; bin dokuz yüz yirmili yılların hemen başında yapılabilecek işler kolay işler değildir, zor işlerdir.
On milyon nüfuslu ülkede okuma yazma bilenlerin oranı yok denecek kadar azdır. Üstelik de bu halk altı yüz yıl boyunca Padişahım çok yaşa deyip, kendini padişahın bir kulu gibi görmüş mazlum bir halktır. Padişahları aynı zamanda tüm İslam aleminin temsilcisi Halife efendileridir. Onlar için Padişah maddenin ve mananın ilahi bir temsilcisidir. Savaş kazanılmasına yeni bir devlet kurulmasına rağmen halk hala kendini padişahın bir kulu gibi görmektedir.
Sosyal hayat ayrı bir faciadır. Ortalık şeyhler, şıhlar, dervişler ve insanların manevi dünyasını sömüren hacılar ve hocalardan geçilmemektedir. Sömürünün en önemli kaynağı ise tekke ve zaviyelerdir. İnsan beyinleri pozitif ilimden uzak hurafelerle doldurulmuştur. Dini inançlar ise bir sömürü aracı olarak kullanılmaktadır.
Ekonomik hayat çok kötü, ekonomik faaliyetler ise yok denecek kadar azdır. Salgın hastalıklar ve kıtlıktan insanlar ölmektedir.
Birinci Dünya Savaşından yeni çıkmış Dünya'da da yokluk, açlık, salgın hastalıklar ve sefalet vardır. Kuş gribi ve diğer pek çok salgın hastalıklardan milyonlarca insan ölmüştür. O dönem; salgın hastalıkların savaşlar kadar yıkıcı olduğu bir dönemdir.
Yani kısacası Birinci Dünya savaşından hemen sonra kurulan Türkiye
Cumhuriyeti Devleti için geleceği kurabilmek o kadar da kolay değildir. Ülkelerin krallıklar ve diktatörlüklerle idare edildiği bir Dünya'da; altı yüzyıl boyunca monarşiyle idare edilmiş Osmanlı İmparatorluğu'nun külleri üzerine kurulmuş bir devlet için meclisinden Türkiye Devleti bir cumhuriyettir onayını alabilmek kolay bir iş değildir. Bu; o günün şartlarında Anadolu'da yaşayan insanların penceresinden bakıldığı zaman akın ve mantığın kabul edebileceği bir şey değildir. Hatta imkânsızdır. Ama o dahi adam Mustafa Kemal en yakın silah arkadaşlarının bile itirazlarına ve karşı duruşlarına kulak asmadan doğru bildiklerini sırayla yapmıştır. Ve yaptığı her işi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin onayını alarak yapmıştır.
Lütfen gözlerinizi yumup kendinizi bin dokuz yüz yirmilerin Türkiye'sinde hayal edin. Ankara otuz bin nüfuslu bir Anadolu kasabası. Şehirleri ve kasabaları birbirine bağlayan yolar yok. Kışın her taraf balçık çamur, yazın toz toprak.
Yeni bir dünya kuruluyor ve bu yeni dünyanın kurucuları başta Mustafa Kemal vatandaşa Artık Tanrı'nın dışında kimseye kulluk etme bundan böyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurlu bir yurttaşısın diyor. Vatandaş bunun yani yurttaş olmanın tam olarak ne anlama geldiğini bilmese bile iyi bir şey olduğunu hissediyor.
Mustafa Kemal tüm çalışmalarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürütüyor. Her kafadan ayrı bir ses çıksa bile kurtuluşunu gerçekleştiren Anadolu insanı; Ankara'daki meclisin geleceklerinin teminatı oluğunu hissediyorlar. Artık onlar da bir devrin kapanıp yeni çok farklı bir dünyanın kapılarının araladığını çok iyi biliyorlar.
En çok Amerikan Mandası olmanın tartışıldığı şehir meclisi toplantılarından hür ve bağımsız bir ülkenin dünyaya ilanı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geliş kolay olmamıştır. Atılan her doğru adım Mustafa Kemal'in eseridir. O, zifiri karanlık bir odayı aydınlatan ışık kümesi gibidir. Her durumda ve her olayda insanlarını aydınlatmış; bazen güzel sözlerle bazen de kürsüye yumruğunu vurarak aklında olanları bir bir gerçekleştirmiştir.
İşte böyle zor bir zamanda, işte böyle zor bir ortamda Cumhuriyet'i ilan edip tüm dünyaya bağımsızlığımızı ilan eden Mustafa Kemal; demokrasiye ilk adım olarak da ismi daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi olacak olan Halk Fırkası'nın kurulmasını emrediyor.
Cumhuriyet Halk Partisi Atatürk'ün emriyle kurulan ilk parti olduğu kadar demokrasimizin ilk meyvesi olduğu için değerlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.