BÖLÜNME VE ÜRKÜTÜCÜ GELECEK

“HAYIR”LARA VESİLE OLAMASI DİLEĞİYLE;

REFERANDUMA DOĞRU… (2)

 

BÖLÜNME VE ÜRKÜTÜCÜ GELECEK

 

            Yetmişli yıllarda ülke sağ-sol, devrimci-ülkücü diye ikiye bölünmüş; bu bölünmenin sonunda binlerce genç ölmüş ve bu kargaşa on iki Eylül ihtilaliyle son bulmuştu.

            Recep Tayip Erdoğan'ın dört yıl önceki seçimde yüzde kırk yedi oy aldıktan sonra; bir balkona çıkarak vatandaşlara yaptığı seçim zaferi konuşmasını hala dün gibi hatırlarım. O konuşmada Sayın Erdoğan özetle; kendisine oy verenler kadar vermeyenlerin de başbakanı olacağını asla ayrımcılık yapmayacağını anlatmıştı.

            O konuşmadan ben bile etkilenmiştim. O yıllar Dünya ekonomisinde olduğu kadar Türk ekonomisinde de işler iyi gidiyor gibi görünüyordu. Tek başına iktidar olan bir anlayış kabuk değiştirmiş; üstelikte o anlayışın başbakanı kazandığı seçim zaferinden sonra yetmiş iki milyon Türk insanının ayrım yapmadan başbakanı olacağını söylüyordu. İnsanların mutluluktan, saadetten hatta mesutluk ve bahtiyarlıktan gözleri yaşarıyordu. Gerçi benim gözlerim yaşarmamıştı ama akımın bir yerlerinde kuşkularım olsa bile “galiba bu gericiler bu işi becerecekler” diye düşünmüştüm o aralar.

            Yine o aralar; şu ana kanlı bıçaklı oldukları MHP ve MHP'nin lideri Sayın Devlet Bahçeli ile kanka gibiydiler. Abdullah Gül'ü birlikte cumhurbaşkanı yapmışlar, baş örtüsü ile ilgili anayasa değişiklini de yine MHP'nin oylarıyla rekor bir sonuçla meclisten geçirmişlerdi.

            Ne olduysa bundan sonra olmaya başladı. Kurdun yüzündeki maske bundan sonra düştü. Yavaş yavaş Türkiye ve Türkiye'de yaşayan insan manzaraları değişmeye başladı. Türkiye bilinçli ve kasıtlı olarak; Amerika'da yaşayan imam ve onun müritlerinin ülkesi yapılmaya çalışılıyordu. Sosyal hayat, insani değerler ve ilişkiler hep o imam ve onun müritlerinin istediği gibi dizayn edilmeye çalışılıyordu. Karşılarına çıkabilecek tüm güçler de bir şekilde imha ediliyordu.

            Karşılarındaki en büyük en ciddi birinci güç elbette ki  Türk ordusuydu. Üç seneden beri Ergenekon davalarıyla başlayan ve en son bu hafta içinde “internet andıçları” adı altında uydurulan onlarca davayla ordu yıpratıldı ve hala yıpratılmaya devam edilmektedir. Ben düne kadar bunun ne anlama geldiğini tam anlayamıyordum. Dün televizyonda izlediğim bir programda bunu da öğrenmiş bulunuyorum. Yandaş medyadan bir şahıs; “Ordu yoldan çıkmıştı” diyor. Ve devamla “Ordu Muhammet'in ordusu olduğu mühletçe muteber ordudur. Ordu Muhammet'in ordusu olmaktan uzaklaşmıştı. Ve bu ordunun hizaya getirilmesi gerekiyordu. Şu anda yapılan iş budur. Yani ordu hizaya getiriliyor.”

            Sizlere film senaryosu gibi gelebilir. Ama saygın büyük bir televizyon kanalında dün gece bunlar konuşuldu.

            Kısaca Türkiye ve Türkiye'de yaşayan insanlar tarihlerinin hiçbir dönemlerinde olmadığı kadar büyük bir bölünmenin içindeler. Bu durum yetmişli yıllardaki sağ-sol, devrimci-ülkücü bölünmesinden çok daha vahim bir noktada.

            On beş yıl önce size birisi; “AKP diye bir parti türeyecek. Bu parti çok kısa bir zamanda iktidara gelecek. Bunların amaçları Türkiye'yi İran'a benzer bir ülke haline getirmek. İşe önce kadınların giysilerinden başlayacaklar. En başta; seçilecek cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı ve tüm bakanlar kurulunun hanımlarından başlayacaklar. Hepsinin kafası türban denen simgesel üniformaya benzer bir örtüyle örtülecek.” dese, herhalde kimse inanmazdı. Ama bu iş hayal olmaktan çıktı, şimdi iliklerimize kadar bu gerçeği yaşıyoruz.    

             Yine bugün yanınıza birisi gelse ve; “Ben on beş yıl önce seni uyaran adamdım. Bana inanmamıştın. Gördün mü?.. başına gelenleri. Bak bu defa sana bir uyarı daha yapacağım. Eğer başınızdakileri iktidardan uzaklaştırmasanız; 2023 yılında yani cumhuriyetinizin kuruluşunun yüzüncü yılında daha önceki uyarımda bahsettiğim zevat türban yerine kara çarşaf giyecekler. Kocaları da takım elbise kravattan vazgeçip Cüppeli Ahmet Hoca gibi giyinecekler.” dese, soğuk terler döke döke büyük ihtimalle bu defa o adama inanırdınız muhtemelen.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

KARANLIK SULARDA – 8

08 Aralık 2010 Çarşamba 14:56

KARANLIK SULARDA – 9

08 Aralık 2010 Çarşamba 14:54

C.H.P.- 3

08 Aralık 2010 Çarşamba 14:53

C.H.P.- 2

08 Aralık 2010 Çarşamba 14:53

C.H.P.-1

08 Aralık 2010 Çarşamba 14:52

KARANLIK SULARDA – 8

05 Kasım 2010 Cuma 14:44

KARANLIK SULARDA – 7

01 Kasım 2010 Pazartesi 14:11

KARANLIK SULARDA – 6

01 Kasım 2010 Pazartesi 12:40

KARANLIK SULARDA – 5

25 Ekim 2010 Pazartesi 14:18

KARANLIK SULARDA – 4

22 Ekim 2010 Cuma 12:52