Temel IRMAK /Gönül Dostu
Beni neden CHP’liler şaşırtıyor?
Kütüphaneden Kebapçıya: Bu Ülkenin Ruhunu Kim Yaktı?
Bazen insan bir haberi okur, boğazına koca bir taş oturur.
Bir isim geçer haberde: İbrahim Kılıçer.
Aksaray’ın Eskil ilçesinde sekiz yıl boyunca çocukların gözlerine umut eken bir eğitimci.
Ne koltuk peşinde koşmuş, ne ihale, ne itibar.
Tek derdi, çocukların gökyüzüne bakınca sadece karanlık değil, yıldız da görmesiydi.

Bir Adam, Bir Hayal ve Bir Kütüphane
2017’den beri ilçe öğrencileri için didinmiş durmuş.
Kimi zaman imkânsızlıkla, kimi zaman ilgisizlikle mücadele etmiş.
Ama pes etmemiş.
Bir gün demiş ki: “Bu ilçenin çocukları da uzayı, bilimi, yıldızları tanısın.”
Ve kolları sıvamış.
Belediye ile anlaşmış, Milli Emlak’tan yer bulmuş, KOP kapsamında iki katlı bir astronomi kütüphanesi kurmuş.
O kadar güzel bir fikir ki, kütüphane hem öğrencilere hizmet etmiş hem de emeklilere lokal olmuş.
Yani hem bilgi, hem sohbet, hem insanlık bir aradaymış.
Ama bu ülkede iyi şeyler uzun yaşamıyor.
Çünkü iyiye tahammül edemeyen bir düzenimiz var.

Kütüphaneden Kebapçıya
Sonra belediye değişmiş.
Yeni başkan Mustafa Zavlak gelmiş.
Ve o güzelim kütüphane bir gecede kapatılmış.
Yerine ne açılmış biliyor musunuz?
Bir kebapçı.
Bak, kimse yanlış anlamasın: kebaba da bir şey demiyorum.
Ama bu hikâyede sembolik bir anlam var.
Bu ülkede yıllardır bilginin yerini menfaat, aklın yerini mide aldı.
Kitap raflarını söküp mangal koymak, sadece bir bina değişikliği değildir; bu, bir zihniyetin itirafıdır.
“Biz okumaktan değil, tüketmekten yanayız” diyen bir anlayıştır bu.

Bir İtiraz, Bir Sessizlik, Bir Ölüm
İbrahim Kılıçer dayanamamış tabii.
Emeğine, hayaline, çocuklara yapılan bu haksızlığı sineye çekmemiş.
İtiraz etmiş.
Ama ne olmuş?
Görevden alınmış.
Yıllarca yönettiği müdürlükten, bir okulun öğretmenliğine gönderilmiş.
Yani “sesini kes, köşene çek” demişler.
Ve sonra...
O sessizliği kimse duymamış.
Ta ki ölüm haberi gelene kadar.
Evinde, kendi ipini kendi bağlamış bir adam.
Arkasında üç çocuk.
Biri özel gereksinimli.
Ve bir ülkenin utancı.
Bu Ülkede İyiler Neden Dayanamıyor?
Bunu sormak zorundayız:
Neden bu ülkede dürüst insanlar ya susturuluyor ya da yok oluyor?
Neden bir öğretmenin hayali bile bazılarına batıyor?
Neden liyakat değil, biat konuşuluyor?
Neden “çocuklar gökyüzünü görsün” diyen birini cezalandırmak, kimilerinin işine geliyor?
Çünkü bu topraklarda hâlâ “doğru insan” tehlikelidir.
Yalakalık serbesttir, adalet pahalı.
Birileri hep yukarıdan emir alır, vicdanını evde bırakır.

Bir Işık: Ahmet Aras
Ve tam burada, hiç beklenmedik bir yerden bir ses geldi:
Muğla’dan, CHP’li bir belediye başkanı — Ahmet Aras.
Adam çıkıp dedi ki:
“İbrahim Kılıçer’in adını biz yaşatacağız. Küçük Muğlalılar için onun hayalini gerçekleştireceğiz. Astronomi kütüphanesi biz açacağız.”
Bakın, işte beni şaşırtan bu.
Çünkü artık bu ülkede kimse kimseye sahip çıkmaz sanıyordum.
Her şeyin partilere, renklere, logolara göre ölçüldüğü bir dönemde, biri kalktı ve insanlık dedi.
Demek ki hâlâ vicdanını siyasetten üstün tutan insanlar var.
Demek ki hâlâ “biz” diyebilen birileri var.
Ve evet, o yüzden şaşırıyorum CHP’lilere.
Çünkü alışmışız ya; birinin iyilik yapmasına bile “kesin bir çıkarı vardır” gözüyle bakıyoruz.
Ama bazen öyle olmuyor işte.
Bu hikâye siyasetin değil, insanlığın hikâyesi.
Bir tarafta koltuk sevdası, öbür tarafta gökyüzü sevdası.
Bir tarafta kebap dumanı, öbür tarafta yıldız ışığı.
Ben tarafımı seçtim.
İbrahim Kılıçer’in tarafındayım.
Vicdanın, emeğin, insanlığın tarafında.
Ve artık gerçekten merak ediyorum:
Beni ne zaman bir AK Partili belediye başkanı ya da milletvekili şaşırtacak?
Ne zaman birisi çıkıp “partim ne der” demeden, “insanlık bunu gerektirir” diyecek?
Ne zaman vicdan, rozetin önüne geçecek bu ülkede?
İşte o gün geldiğinde, işte o zaman bu topraklar gerçekten aydınlanacak.
Ama o güne kadar, biz yıldızlara bakmaya devam edeceğiz.
Çünkü bazı ışıklar, karanlıktan korkmaz.
Allah'a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.