Quo Vadis Türkiye?

Merhaba !

Ülke türbülanslı bir ortamın tam da ortasında. Kar, yağmur, fırtına kendi gerçeği ile ortada iken Gündemi izlemeye çalışıyoruz gazetelerden televizyonlardan. İçimiz kararıyor. Kuruluşundan bu yana geçen onca yıl içinde Cumhuriyet'in kazanımları bir yana , yaşanan son gelişmeler ortak yaşam alanlarımızı tehdit eder hale geldi. Millet, geçim derdiyle evine ekmek götürme çabasıyla uğraşırken, esnaf dükkanını açıp siftah yapma peşinde, evine helal lokma götürüp geçim gailesinin içindeyken, sahte, yapma gündemlerle ülkenin zıvanasından çıkması için ellerinden ne geliyorsa yapanlara sormak gerekmez mi ? Qui Vadis ? Neye yaradı dükkanlara, evlere zarar vermek, Demokratik tepki koyma şekli ne vakitten beri, iş yerlerine yağma, dükkan kapatma, zorlama ve anarşi ?

Üstelik hiç birimiz, birilerini yasalar karşısında eline silah alıp ortalığı kan gölüne düşürmesine rıza göstermezken, nedir, n'oluyor ? var mı söyleyecek sözü olan ?

Aklı başında insanlarla konuşuyorum. Soruyorum yanıma yöreme: 'Nedir bu durum' diye. Aldığım cevap hep birbirine benzer şeyler. Birileri aşımıza su katıyor, Yüzlerce yıl kardeşce yaşadığımız, gelinler alıp verdiğimiz, acılarımızı, mutluluklarımızı birlikte yaşadığımız her dinden, her dilden farklı kökenli olmalarını bu güne dek aklımıza bile getirmediğimiz kardeşlerimiz, komşularımız, akraba-hısımlarımız ile bilinen nedenlerle aramız açılmaya, ülke kaosa, karanlık günlere götürülmek isteniyor.

Düşünüyoruz, bu ülkenin gayri safi milli gelir içindeki payının doğu, güneydoğu'daki payı ile Yozgat'ın, Kırşehir'in, Sivas'ın payı arasındaki  olmayan farkı. Gidin görün ! çok değil Ankara'nın otuz kilometre dışında her hangi bir köye uğrayın bir bardak ayran içmeye, yok işte birbirimizden farkımız. Ortadaki sorun sadece ekmek kavgası olması gerekirken, adına AB, ya da hangi ortak çıkarcı zeminlerin hazırlayıp yıllar öncesinden ortaya koyduğu tezgahlardan başka bir şey yok.

Belli ki yıllardır oynanan oyun sadece şekil değiştirerek ülke parçalanmak, bölünmek isteniyor.

Oysa 'çarıklı erkan-ı harp' diye bildiğimiz vatandaş, sadece dikkatle izliyor, Üzerinden yüzlerce uygarlık geçmiş toprak parçası üzerindeki zenginliğinin farkında, biliyor her şeyi. Suskunluğu bilmemesinden değil. Adına siyaset dediğimiz, içinden paylanan zevat'a sormak gerekmez mi? Beyler ! ne yapıyorsunuz Allahınızı severseniz ? Ne yapıyorsunuz da iktidarı ile muhalefeti ile milleti germekten başka! Yeter diyoruz ! yeter artık. Alın aklınızı başınıza. Otuzlu yıllara yaklaşan bu durum madem ki başkalarının oyunu. Görmez misiniz ülkenin kar soğuk demeden Ankara'nın göbeğinde evinden getirdiği valizi, yatağı yorganı ile hak mücadelesindeki ekmek kavgası veren Tekel işçisini, görmez misiniz esnafını sanatkarını, evine ekmek götürme derdiyle her gün iş arayan binlerce işsiz ordusunu, görmez misiniz, üniversite kapılarında bekleyip, yıllarca okuyup, sonra da bir kadro için binlerce adayın sıralara girip sınav belgelerini almasını. Bıktık biliyor musunuz ? Bıktık. Öyle ki, içimiz dışımız karlı, fırtınalı, yağmurlu ülkenin, içi karanlık insanlarına dönüşüyoruz ve soruyoruz yine Quo Vadis ?

(*) Quo Vadis ? (Nereye gidiyorsun)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Pazar'a pazar yazısı‏

21 Aralık 2009 Pazartesi 12:37

Esnaf sanatkarın sağlık sorunu‏

09 Aralık 2009 Çarşamba 14:51

Şeker’de zor günler

02 Aralık 2009 Çarşamba 11:18

Bir Bayram yazısı

30 Kasım 2009 Pazartesi 10:47

Öğretmenler Günümüz !

24 Kasım 2009 Salı 11:17

Kent ve tiyatro

23 Kasım 2009 Pazartesi 11:05

Bir kent tasarlamak

18 Kasım 2009 Çarşamba 10:11

Tüketici Bilinci

12 Kasım 2009 Perşembe 11:23

Eğitim ve televizyonlarımız‏

06 Kasım 2009 Cuma 14:06

Ey insanoğlu !

04 Kasım 2009 Çarşamba 12:17