Dün Muğla’da oldukça yoğun ama bir o kadar da verimli bir gün geçirdim. Güne Muğla Gazeteciler Cemiyeti’nin yönetim kurulu toplantısıyla başladım. Başkanımız Süleyman Akbulut yönetiminde, yönetim kurulu arkadaşlarımızla birlikte hem güncel gelişmeleri değerlendirdik hem de cemiyetimizin geleceğine dair fikir alışverişinde bulunduk. Gazetecilik ve basın camiasının Muğla’daki durumu üzerine yaptığımız tartışmalar, hem motivasyon vericiydi hem de çalışma azmimizi pekiştirdi.

Toplantının ardından rotamı, muhabirlik kadrosunda yer aldığım Muğla Postası Gazetesi’ne çevirdim. Burada Genel Koordinatör Vehbi Gönül, Yelda Ergezen ve çalışma arkadaşlarımızla bir süre sohbet ettik. Çay ve kahve eşliğinde geçen bu sohbet, sadece günlük haberlerden değil, gazetecilikteki deneyimlerimizden, Muğla’daki medya ekosisteminden ve geleceğe dair planlarımızdan da bahsettiğimiz verimli bir buluşmaya dönüştü. Böyle anlarda, mesleğimizin ne kadar kolektif bir dayanışma gerektirdiğini bir kez daha görüyorum. Buradan okurlarıma müjdeyi vereyim: Makalelerim bundan sonra Muğla Postası Gazetesinde de yayınlanacak.

Günün en ilginç durağı ise MHP Muğla İl Başkanlığı oldu. İl Başkanımız Burak Demirel ile hem Muğla siyasetinin nabzı hem de yürüttüğü çalışmalar üzerine kapsamlı bir sohbet gerçekleştirdik. Demirel’in yaklaşımı ve liderlik anlayışı, Muğla’daki MHP’nin yeniden güçlenmesine olan inancımı bir kez daha pekiştirdi. Sohbetin ardından birlikte yürüyerek Menteşe pazarına doğru ilerledik. Vatandaşların İl Başkanımıza gösterdiği yoğun ilgi, şaşırtıcı değildi. Çünkü kendisi göreve geldiğinde, Muğla MHP’nin eski günlerine yeniden kavuşacağına olan inancım tamdı ve gerçekten de öyle oldu.

Bu yürüyüş sırasında gözlemlediğim detaylar, bir gazeteci olarak her zaman not aldığım türdendi: İnsanların ilgisi, sıcak karşılamalar, esnafın ve vatandaşın siyasete dair beklentileri… Bunlar, sadece siyasi bir tablo sunmakla kalmıyor; aynı zamanda toplumla siyaset arasında köprüler kurmanın önemini de gösteriyor.

Böylesi günler, hem gazeteci olarak hem de Muğla siyasetini yakından takip eden biri olarak bana büyük keyif veriyor. İnsanlarla buluşmak, gözlem yapmak, deneyimleri paylaşmak ve ardından köşe yazısı olarak aktarmak, mesleğimizin en değerli yanlarından biri. Ayrıca bu tür günler, basın ile siyaset arasındaki ilişkilerin nasıl sağlıklı bir şekilde kurulabileceğini de gözler önüne seriyor.

Sonuç olarak, Muğla’da geçen bu yoğun gün bana bir kez daha şunu hatırlattı: İster basın olsun, ister siyaset, isterse toplumla birebir temas… Her bir etkileşim, hem deneyim kazandırıyor hem de geleceğe dair umut veriyor.

Muğla’nın sıcak havasıyla biraz yoruldum ama değdi. Marmaris otogarına dolmuştan indiğimde park ettiğim motorsikletime doğru yürürken, Katay Büfe sahibi abim Kamil Çakır ve Ufuk Tuncel’i sohbet ederken gördüm. Yanlarına uğramadan gitmek olmazdı. Her zaman fikir alışverişinde bulunduğum bu dostlarla, Marmaris turizmi ve siyasetini konuştuğumuz kısa bir sohbet gerçekleştirdik.

İsterseniz Marmaris turizm sezonu değerlendirmesi konulu makalemi sonraya bırakayım.

Allah'a emanet olunuz.