Temel IRMAK /Gönül Dostu
Hafta Sonu Şekeri: Yeşilçam
Hep siyaset yazacak değilim ya…
Bugün biraz nefes alalım, hafta sonu şekeri tadında bir yazıya dönelim.
Anılarımızı tazeleyelim.
Çam ağaçlarının altında, saçlarımızın henüz ağarmadığı zamanlara dönelim.
Sevelim birbirimizi… sevgiden korkmayın.

Yeşilçam öyle sahnelerle doludur ki; izlerken sadece gözümüz değil, yüreğimiz de dolar.
Sabri Alışık’ın mahkeme salonundaki o unutulmaz repliği hâlâ kulaklarımda çınlar:
“Bu da mı gol değil Hakim Bey?”
Aslında o sahnede yalnızca bir karakter konuşmaz.
Haksızlığa uğradığımızda, sesimizi duyuramadığımızda, hepimizin içinden dökülen bir çığlıktır bu cümle.
Vicdana, adalete, insaflı yüreklere atılmış sessiz bir isyandır.
Çünkü biliyoruz… Bu hayatta çok şey ofsayta düşüyor ama bazı goller gerçekten sayılmalıydı.
Oyuncu olmak istedim… kader beni gazeteci yaptı.

Ama içimdeki sahne aşkı hiç sönmedi.
5-6 dizi, sinema filmi, reklam ve klipte oynadım.
Kameranın önünde de arkasında da oldum. Repliğim de vardı. Ama yüreğim hep Yeşilçam’dan yana attı.
Marmaris’te tiyatro sahnesine de çıktım.
2000’li yıllarda Temel Irmak’la Devri Âlem programı ve yerel televizyon konukluklarıyla ekranın içinde oldum.
Ve hâlâ da olmaya devam ediyorum.
Çünkü Yeşilçam sadece bir sinema değil… bir duygu, bir insanlık hâlidir.
Bazı filmler hayatımıza yön verir.
Bir sahnesinde gözlerimiz dolar, bir sahnesinde kahkaha atarız.
Bazen hiç tanımadığımız bir karakter, içimizden biri gibi gelir.

Merhum Erol Taş’ın, Cankurtaran’daki kahvesinde çay içmiş biri olarak…
Onu sadece ekrandan değil, sokaktan tanıyan bir insan olarak söylüyorum:
O sahneler unutulmaz.
Mesela şu sözü:
“Seni sokaktan aldım, kardeşini okuttum, annene baktım. Şimdi karşıma geçmiş hesap mı soruyorsun?”
Bu yalnızca bir replik değildir.
Bir isyan, bir kırgınlık, bir yüzleşmedir.
Sokağın içinden çıkıp kalbimize kazınmıştır.
Ve Münir Özkul’un Yaşar Usta olarak hayatımıza dokunduğu o sahne…
Titreyen ama dimdik bir sesle söyler:
“Biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz.
Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?
Dokunma artık aileme!
Eğer onların kılına zarar gelirse…
Ben, Yaşar Usta… çeker, vururum seni!”
Bu, Yeşilçam’ın aileye, değerlere ve vicdana nasıl dokunduğunun en sade anlatımıdır.

Ve elbette o unutulmaz telefon sesiyle içimize işleyen o replik:
“Ben Kemal… Geliyorum…”
Cüneyt Arkın’ın sadece bu cümlesi bile yıllarca dillerden düşmedi.
Siyasetten sokak esprilerine kadar yayıldı.
Çünkü o sahneler yalnızca film değildi…
Bir duruştu, bir meydan okuma, bir umuttu.

1982 yılında mahalle arkadaşlarımla birlikte sinemada izlediğimiz Cüneyt Arkın’ın Unutulmayanlar filminde bazı sahneleri hem yönetmiş, hem de Arkın’ı canlandırmıştım.
Sinema, küçüklüğümden beri kalbime yerleşmişti.

Her İstanbul’a yolum düştüğünde, ilk durağım Yeşilçam Sokağı olur.
Ama o eski Yeşilçam Sokağı yok artık…
Işıkları sönmüş, sesi kısılmış gibi…
Yine de anılar capcanlı, yüreğimde yaşıyor.
Bugün dönüp baktığımda, “İyi ki o repliklerle, o karakterlerle büyümüşüm” diyorum.
Çünkü o sahneler, insanı insan yapan duygularla doluydu.
Ve bazen, her şeyi anlatmak için yalnızca tek bir cümle yeter:
“Bu da mı gol değil, Hakim Bey?”
İyi hafta sonlarınız olsun.
Allah'a Emanet Olunuz....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.