Yaşlılara Saygı! Haftası
Yaşlılara Saygı Haftası ismi bile, yaşlılara yapılan büyük bir haksızlık ve de ayırımcılıktır. Her şeyden önce yaşlı dediğimiz kişiler insandır. Bütün insanlar gibi, doğuştan, yani insan olmalarından kaynaklanan haklara sahiptirler. Yaşlanmak doğal bir süreçtir. Herkes bir gün mutlaka yaşlanacaktır. Yaşlıların, Turizm, Trafik, Kızılay, Sivil Savunma ve benzeri hafta ve günlerden biriymiş gibi hatırlanmasını gündeme getiren Yaşlılara Saygı Haftası nın, bugün varlığımızı borçlu olduğumuz anne ve babalarımıza ve diğer yaşlılarımıza, saygı değil saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
Dünya Sağlık Örgütü, 1982 yılında 18-24 Mart tarihleri arasını Yaşlılara Saygı Haftası olarak ilan edince, kültürümüzün manevi zenginliklerini bir tarafa bırakıp, bu kutlamayı uygulayan ülkeler arasına giriverdik. Aile büyüklerimize yaşantımızın her gününde göstermemiz gereken saygı, sevgi ve ilgiyi nasıl oluyor da bir gün veya bir hafta kutlanıp, sonra unutulan özel günlerden saydığımızı aklım almıyor. Batı'nın ilmine, bilimine ulaşacak çalışmalar yapmak yerine, öz değerlerimizi bırakıp emperyalizmin tuzağı olan Anneler Günü, Babalar Günü, Yaşlılara Saygı Haftası gibi günleri benimseyerek Batılı olduğumuzu sanıyoruz. Duygusal ve manevi değerlerimizi yozlaştıran belirli günleri, yaşam biçimimiz haline getirerek çevremize, gençlere, yeni nesillere de kötü örnek olmaktayız. Yaşlılarımıza sözde saygı göstermek adına bir hafta hatırlanması ve ziyaret edilmesi gereken kişiler olarak bakmak, onlara özürlü muamelesi yaparak sosyal hayatın dışına itmek değilse; nedir?. Bunun adı pozitif ayırımcılık olabilir mi? Pozitif ayırımcılık, sosyal bir devlette yaşlılarına sahip çıkılarak, onlara farklı haklar tanıyan yasalar çıkartılarak olur / olmalıdır.
Gerçekten ne oldu bizim Türk örf, adet ve törelerimize? Dedelerimizin, ninelerimizin, bin bir çilelerle bizi doğurup büyüten analarımızın-babalarımızın başköşede yerlerinin olduğu kültürümüz nereye gitti? Türk ulusunun komşusu açken boğazından lokma geçmeyen insanlarına, dayanışma ve yardımlaşma geleneği olan duyarlı insanlarına ne oldu? Ailenin temel direği olan büyüklerimiz, gerek aile içinde gerekse toplumsal yaşamda saygı, sevgi ve şefkat görürlerdi. Onların görgü, bilgi ve deneyimlerinden yararlanılırdı. Ne yazık ki yeni neslin büyük bir çoğunluğu bunları bilmiyor. Özellikle büyük şehirlerdeki yaşam koşulları toplumumuzdaki çekirdek ailelerin çoğalmasına neden oldu. Türk aile yapısının temelden sarsılmasına neden olan olaylardan biri, belki de en önemlisi büyük ailelerin parçalanıp çekirdek ailelere dönüşmesidir. Çekirdek ailede büyüyen çocuklar, ailenin soyağacını bilen, ailenin geçmişteki tarihine yaşayarak tanık olmuş, siyasi, sosyal ve kültürel bir sözlü tarih olan büyük anne ve büyük babalarından mahrum kaldılar. Ne onların yaşam deneyimlerini dinleyebildiler, ne de aile içinde anne ve babalarının, kendi anne ve balarına gösterdiği saygı, sevgi ve ilgiyi görerek, ileride nasıl davranmaları gerektiğini öğrenebildiler. Oysa bu, önce ailede öğrenilen ve gelecek kuşaklara aktarmamız gereken köklü geleneklerimizden biriydi. Maalesef geçmişini siyah-beyaz fotoğraflarda gören ve yaşlılara gösterecekleri saygı ve sevgiyi belli günlerde hediye vermekten ibaret sanan yeni bir nesil yetişti.
Ülkemizde çalışamayan ve bakıma ihtiyacı olan 65 yaş üzeri yaşlılarımız, nüfusumuzun %8'i civarındadır. Emekli maaşları ile kıt kanaat yaşamını sürdüren yaşlılar olduğu gibi, çocuklarının Bir ay sen bak; bir ay bende kalsın şeklinde pazarlık edilip paslaştıklarını bile bile çaresizlikten çocuklarının evinde sığıntı olarak yaşayan yaşlılar da var. Kışın yırtık-pırtık elbise içinde titreyen, yıkık-dökük barakalarda, parklardaki veya otogarlardaki kanepelerde yatan, artık ekmekleri çöp bidonlarından toplayıp karnını doyurmaya çalışan ve evlatları tarafından kapı dışarı edilmiş yaşlılar da var. Keza kendi imkanları ile veya çocuklarının dayatması ile bakım evlerinde ve huzur evlerinde yaşamını sürdüren yaşlılar da var.
Yaşlılara sahip çıkmak önce devletin görevidir. Devlet maddi imkanı olmayan yaşlıların iaşe ve ibatesini ve sağlık hizmetlerini sağlamak zorundadır. Bu insancıl olduğu kadar sosyal devlet olmanın ön koşulu ve gereğidir. Özellikle başkalarına bağımlı duruma düşmüş yaşlıların insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilmeleri için, sosyal güvenlik sisteminin tüm yaşlıları kapsayacak şekilde genişletilmesi şarttır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.