İstanbul'da ulaşım (1)

İstanbul ulaşım bakımından ne kadar zor olsa da, ulaşım seçenekleri bakımından da bir o kadar zengin bir şehir. İlk zamanlarımda Zeytinburnu- Taksim arasında otobüs ile yolculuk yapıyordum. 15 Km'lik bir istikameti yaklaşık olarak 45 dakika gibi bir zamanda katediyor otobüsler eğer trafik yoğun değilse. yaklaşık 20 durağı var ama hiç saymadım, çünkü otobüste durak sayarsanız yol hiç bitmez ve durak saymaktan daha ilginç diğer olayları kaçırırsınız.
Benim ilk dikkatimi çeken şey balık sırtı şeklinde seyehat halinde iken bir otobüste, şoförün hemen arkasındaki koruma camında asılı bir pano idi. şöyle yazıyordu panoda; "Biz insan taşıyoruz!" İmza "İBB". Halimize bakınca ne kadar insan hissettiğimi kelimelerle ifade edemesemde, o anki acı gülümsemem hala bıyığımın altında durmakta. Hayvan ticareti ile ilgilenen bir arkadaşımın koyunlarını görmüştüm kamyonda. Aklıma hemen otobüsteki halimiz gelmişti de, koyunlar ne kadar şanslıymış dedim.
Otobüsler ülkemiz tragedyasını en çok yaşayabileceğiniz yerlerdir deseler inanmazdım. Sabah 9:00 da işbaşı yapmama rağmen 15 Km bir yolculuk için bazen bir saat otobüs bekleyip bir o kadar da yolculuk yapmak gerçekten insanlara çok şey gösteriyor. İlk zamanlarımda otobüs şoförleri bana şaşkınlık içinde bakmaktaydı, zira otobüse binince güleryüz ile günaydın diyen tek yolcuları sanırım bendim. Her Otobüs yolculuğumda onlarca kötü manzara görmeme rağmen, durumlara mümkün mertebe pozitif düşünce yaklaşımı ile bakmaya çalışıyordum. Elbette her zaman mümkün olmuyor ama ne kadar pozitif düşünürseniz o kadar ayakta kalabiliyorsunuz büyükşehirlerde, çünkü her zaman boş otobüs bulmak zor oluyor.
Pozitif düşünce demişken, bir arkadaşımın anısı var, olay şöyle; "Otobüs tam hareket emişti ki, baş örtülü bir bayan, bağır-çağır seslenişleri üzerine içeri alınır. Adım dahi atılamayacak doluluğa dahil olmuş, bilet basılan makineye zar-zor tutunarak seyehatine başlamış olan kadın, diğer yolcularda önceleri merhamet duygusu uyandırırken, sonradan kapalı havada çantasından çıkardığı etiketi dahi sökülmemiş pahalı güneş gözlüğünü takması insanları daha farklı düşüncelere, daha sonra şoför ile konuşmalarından anlaşılan 'yarım akıllı olması durumu' ise aynı insanları çok daha farklı duygulara sevketmişti.
Şİmdi burada bu kadar basit bir ayrıntıda insan sadece birden fazla duyguya sadece bir kaç saniyede ulaşabiliyor. Duygulardır insanları hayatın içine sokan da, dışarı iten de ve bu bakımdan siz ne kadar pozitif düşünebiliyor iseniz işte o kadar o hayatın içinde kalabiliyorsunuz. Aynı olayda bir başkası, hareket etmiş otobüsün bir kişi için durdurulmasına sinirlenebiliyor iken, empati becerisini devreye sokup geç kalacak kişinin kendisi olması durumunda minnet duyacağını da düşünebilir.
Ben hep itiraz ederim kapasitesinin üstünde yolcu alınmamasını ancak, hiç de bekleyesim gelmez durakta boş aracın gelmesini. Zaten hiç bir zaman boş da gelmez. içindeymişik, yeşilmişik, yanmışık durumundayız hep bu gibi olaylarda. Kendimiz ayaktayken bazen buna da şükür der, bazen de eleştiririz niye bu kadar sıkıştırıyoruz kendimizi diye sinirleniriz. Otururken oturacak bir koltuk bulabildiğimize sevinebiliriz de, fazla sıkışan araçta nefes almakta zorluk çektiğimiz için şikayet de edebiliriz.
Pozitif bakacağız ama eleştirmekten çekinmeyeceğiz fakat eleştiriye önce kendimizden başlayacağız. Göndereceğiniz eleştiri ve yorumlarınızla yazı serisine devam edeceğiz. Şimdilik hayırlı yolculuklar!
Esen kalın!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Arşivi

Canımız Öğretmenlerimiz...

23 Kasım 2010 Salı 13:16

Gitmek mi Kalmak mı?

12 Kasım 2010 Cuma 12:52

Bir ağlayabilsem

11 Kasım 2010 Perşembe 12:42

Türk’ün Türk’ten başka………!

08 Kasım 2010 Pazartesi 13:24

Devamsızlık bir sorun mudur?

03 Kasım 2010 Çarşamba 11:49

Düş kırıklıkları

27 Ekim 2010 Çarşamba 13:47

Yetişkinler Yasaklansın!

14 Ekim 2010 Perşembe 10:52

Keşke!..

11 Ekim 2010 Pazartesi 11:32

Ben bir aspirinim

08 Ekim 2010 Cuma 10:16

Bankacılık mı işgüzarlık mı?

30 Eylül 2010 Perşembe 12:48