Ben bir aspirinim

Kendimi İnsanlarda bağımlılık yapan bir ilaç değil, acil ve geçici tedavilerde kullanılan ve her yerde bulunan aspirin gibi hissediyorum.
Ama benim farkım, ben insanların hayatına değil, onlar benim hayatıma giriyor sanki. Tedavi ettiğim tüm hastalara aşık oluyorum. Onları kendi ailemden gibi hissedip acaba bir kez daha bana ihtiyaç duyarlar mı diye sabırla bekliyorum.
Bazen bozuluyorum. Kendimi dışarı atıyorum. Tripler atıyorum ama beni anlayan hastam çıkmıyor. Keşke diyorum Yaratıcıma, keşke ben de bir bağımlı ilacı olsaydım. Bir kere tadan bırakamasaydı beni, hep hayatlarında olsaydım. Yahut benden kurtulmak istediklerinde söyleselerdi bana kurtulmak istediklerini.
Hani küçük bir çocuksunuzdur ve bir yavru köpeğe aşık olursunuz. Onu beslemek için can atarsınız da, o sizden çabuk büyür. Bir bakarsınız sevimsiz bir şey olmuştur artık. Siz onunla ilgilenmedikçe o hastalanır, sağlığı bozulur, keneler pireler basar onu. Burnunu bile temizleyemez olmuştur, sinekler konuyordur etrafına. Ölür sonra, bir müddet üzülür ağlarsınız yavru hallerini hatırlayıp. O hastalıktan değil ilgisizlikten ölmüştür oysa.
Bir kuzum vardı ben de küçükken. Kışın doğmuştu ve soğuktan korumak için evimizin içinde beslemiştik onu. Barnie idi adı. Öyle sevimli bir şeydi ki üç kardeş paylaşamazdık severken. Sonra büyümeye başladı. Soğuklar bitince annesinin yanına koyduk. Babam iyi bir bakıcı idi ve  kendi pisliğinin üstünde yatmasını önlüyordu Barnie'nin. Temizliği fena değildi. Ama gözleri büyümüştü, kafası da. Aynı Barni değildi artık, gittikçe çirkinleşiyordu, o çirkinleştikçe ona yaklaşımımız farklılaşıyor, artık daha az ilgilenmeye başlıyorduk. Bir gün geldi, 1 yaşını aşmıştı Barnie kuzu, artık Barnie Koyun olmuştu. Adı ile bile hitap etmiyorduk artık ona. Bir Kurban Bayramında kurban edilmişti, makûs talihine yenilmişti bizim ilgisizliğimizden sonra. Aslında belki de kurtulmuştu, dili olsa belki "ilgisiz yaşamaktansa bu dünyada, terk-i can daha iyidir" diyecekti.
Kardeşlerimi bilmem ama o kesilirken erkek olmama rağmen ben ağlıyordum. Çocuktum daha ağlayacaktım tabii ki. Nasıl unuttum onu o zamanlar bilmiyorum. Etinden yedim mi ki muhtemelen yemişimdir çabuk geçti sanırım üzüntüm.
O günden sonra yalnız, her Kurban Bayramında hatırlar oldum onu. O günden beri dayanamıyorum onu unutmanın acısına. O günden beri Kurban bayramlarında ben kesilen hayvana bakamam.
Nerden geldim buralara değil mi. İlginç işte, Kurban bayramı da yaklaşıyor. Ben yine Barnie'yi anacağım. Bu sefer biraz erken oldu. Ama iyi ki de oldu. İlk defa kaleme almış oldum. Yakın arkadaşlarımdan bazıları hatırlarlar benim Barnie'mi.
Ben de ilgisiz kaldım ve aklıma bunları yazmak geldi. Acaba dedim kendime, çirkinleştiğim için mi ilgisiz kaldım.
Bir zamanlar benim hayatıma girenler şimdi nerdeler diye sorgular oldum. Yoksa ben mi çabuk büyüdüm.
Kendimi bir aspirin gibi hissetmeye başladım. Tek atış, kullan at. Kısa raf ömürlü bir dost, arkadaş, sevgili. Yaradanıma sığınırım, benim formülümü değiştirebilir mi diye. Tanrım bana verdiğin vefayı ne olurdu sanki hayatıma girenlere de verseydin!
Ben bir aspirinim! Benim görevim bu. Teşekkürler Tanrım, en azından bir aspirinim.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Arşivi

Canımız Öğretmenlerimiz...

23 Kasım 2010 Salı 13:16

Gitmek mi Kalmak mı?

12 Kasım 2010 Cuma 12:52

Bir ağlayabilsem

11 Kasım 2010 Perşembe 12:42

Türk’ün Türk’ten başka………!

08 Kasım 2010 Pazartesi 13:24

Devamsızlık bir sorun mudur?

03 Kasım 2010 Çarşamba 11:49

Düş kırıklıkları

27 Ekim 2010 Çarşamba 13:47

Yetişkinler Yasaklansın!

14 Ekim 2010 Perşembe 10:52

İstanbul'da ulaşım (1)

12 Ekim 2010 Salı 14:20

Keşke!..

11 Ekim 2010 Pazartesi 11:32

Bankacılık mı işgüzarlık mı?

30 Eylül 2010 Perşembe 12:48