Hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçip gidiyor. Günlük telaşlar arasında adeta ölümsüzmüşüz gibi yaşarken, sevdiklerimizi erteliyor, kendimizi ihmal ediyoruz. Oysa ölüm, hep yanı başımızda duran sessiz bir gerçek.
“Her an ölecekmiş gibi yaşayacaksın ki, dünyanın ışıklarının bir gün söneceğini unutmayasın.”
Bu söz, bana çok şey anlatıyor. Çünkü ölümle yüzleşen, hayatın kıymetini daha iyi anlıyor.
Bir gün gideceğimizi bilmek; daha içten sarılmamıza, daha az kırılmamıza, daha çok sevmemize neden oluyor. Ölüm, kibri törpülüyor, sevgiyi büyütüyor.
Ama modern hayat, ölümü gözlerden saklıyor. Reklamlar gençliği överken, yaşlılık gizleniyor. Cenazeler hızla geçiştiriliyor. Oysa ölüm, hayatın gerçekten anlam kazandığı yerdir. Çünkü sınırlı olan değerlidir.
Her günü son günmüş gibi yaşamak karamsarlık değil, farkındalıktır.
Sevdiğine sarılmanın, çocuk sesini dinlemenin, bir fincan kahvenin bile ayrı bir kıymeti vardır o zaman…
Ben bu gerçeği yaşayarak öğrendim.
23 Ocak 2025'te annemi, ardından Ali amcamı, Cemil kuzenimi, Hüsne yengemi ve en son, 10 Haziran 2025'te sevgi dolu dayım İlmiza Irmak’ı kaybettim.
Hepsi içimde iz bıraktı. Kalbimde taşıdığım birer hatıra oldular.
O yüzden bugün daha da inanıyorum:
Yaşamak, geride güzel izler bırakmakla, sevdiklerimize zaman ayırmakla mümkündür.
Çünkü bir gün ışıklar sönecek…
Acımızı uzaktan yakından paylaşan, arayan, mesaj atan, sosyal medya yoluyla destek olan bütün gönüldostlarıma teşekkür ederim.
Allah hepinizden razı olsun.
Bütün yitirdiklerimizin mekânları cennet, ruhları şad olsun.
Allah'a Emanet Olunuz.
Çarşamba, 11 Haziran 2025
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.