• BIST 10276.88
  • Altın 2390.367
  • Dolar 32.335
  • Euro 34.7427
  • Muğla 17 °C
  • İzmir 20 °C
  • Aydın 20 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Yıl bin dokuzyüz doksan üç

Halil CANDA

Yıl bin dokuzyüz doksan üç. Hukuk Fakültesi birinci sınıfta Anayasa hukuku dersindeyim. Dersi veren hocamızın ismini vermeyeceğim. Zaten birkaç yıl sonra YÖK üyeliğine seçilmişti.

                                               Anfide ders anlatırken,öğrencilerle tartışıyor,bazı öğrenciler ona karşı çıkıyor bazıları ondan taraf oluyor. Tartışma bilimsel bir tartışmada çok siyasal bir tartışmaya gidiyordu. Bu kadar gürültü arasında sıkılmıştım, dersten koptum,önümdeki not defterine birşeyler karalıyordum. Benim sınıftan bu kopuk halim  hocanın  da dikkatini çekti. Bana seslendiğinin farkına ancak  sıra arkadaşımın beni dürtmesiyle vardım.

                                               ‘’siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?’’ dedi.

                                               ‘’Hangi konuda ‘’ deyince sınıfta gülüşmeler oldu.

                                          ‘’Kıyafet serbestisi konusunda, başörtüsü konusunda’’

                                               Birden soru sorulunca ben de içimden geçeni pat diye söyleyiverdim.

                                               ‘’bana ne, ben mi takacağım başörtüsünü, kim nasıl istiyorsa gelsin’’

                                               Ben böyle cevap verince hocamız hiddetlenmişti. ‘’Ya kamusal alan’’ dedi

                                               ‘’işini iyi yaptıktan sonra imin ne giydiğinin ne önemi var’’ dedim. Allah’tan teneffüs vakti geldi ve kurtuldum. O gün o hoca ve hocanın tarafında ola arkadaşlar benim milli görüşçü olduğumu sanıyorlardı.

                                               Zaten bir iki yıl sonra rahmetli Erbakan ‘’rektörlerimiz, dekanlarımız başörtülü kızlarımızın önünde  selam duracaklar’’ dediğinde ortam iyice gerilmişti.

                                               Savunanlar da karşı gelenler bu işin hep siyasi rantına baktılar. Kimse başını örten kadınların gerçek hislerini,inançlarını dikkate almadı.Herkes başörtüsünü bir ucundan çekti.

                                               28 şubat döneminde  gerçekten ciddi  haksızlıklar da yapıldı. O dönemin en büyük mağduru üniversite sınavına girecek lan imam hatipli arkadaşlardı. Puan sistemini özellikle onların aleyhine çevirdiler. İçlerinde bugünkü bulundukları konumdan çok daha iyi yerlerde olabilecek insanlar vardı. Bir de genelkurmayın başörtülü asker analarına bile kışlada,ordu evlerinde ve saire askeri alanlarda zorluk çıkarması ayrı bir kötülüktü.

                                               Türkiye nihayet bu sorunu aştı. Kemal Kılıçdaroğlu’nu çokça eleştirmeme rağmen bu konudaki tavrı takdiri hak ediyor. En  azından rakiplerinin elindeki ciddi bir siyasi malzemeyi etkisiz hale getirdiler.

                                               Merve Kavakçı gerçekten mağdur edildi. Milletvekili yeminini bile yapamadı. Ama bugün dört Ak Partili bayan vekil meclise başörtüleriyle gelebiliyorlar. Bu Türkiye için güzel bir gelişme. Türkiye artık bu suni problemi aştı.

                                               Niyet okumak kimin haddine düşmüş. Bu dört bayan milletvekilinin niyeti şudur, budur demek doğru değil. İşlerine geldiği zaman açılan işlerine geldiği zaman kapanan durumuna düşüp düşmediklerini kendi sorunları. Hacca gidip geldikten sonra kapanmak dinin emri ama dinimizin emirleri sadece kapanmaktan mı ibaret? Ya fani dünyanın fani işleri. Hacca gidip gelen insanın siyaseti de bırakması gerekmez mi? 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141