NADİDE BİR ÇİÇEK:DEMOKRASİ

 

            Hasta adamın sayılı günlerinin kaldığını dost düşman herkes biliyordu. Ama ne yaparlarsa yapsınlar,dıştan yabancılar içten hainler ,yine de Osmanlı son nefesini vermemek için inatla direniyordu.

            Balkanlar nerdeyse tamamen elden çıkmıştı. Yeni yetme küçük krallıklar kurulmuştu.Yunan Krallığı,Bulgar krallığı gibi.Onlara gıpta ile bakan Ortadoğu'da  yangının  başlaması için bir kıvılcım çakılması yeterliydi.

             İşte böyle bir dönemde önce Mısır kaybedildi. Sonra Filistin ve Lübnan.

             Mısır'ı doymak bilmeyen açgözlülükleriyle İngilizler himayesine almıştı. Suriye ve Lübnan'ı da Fransızlar.

             Fransızlar demokrasiyi getirmek gibi bir iddiayla  çelmişti  aklını Lübnan halklarının.

             Ama aslında kendisi alacağını almış ve bu topraklarda daha fazla menfaati kalmadığını görünce çekilmeye karar vermişti.

             Ne güzeldi, Asırlarca Osmanlı hakimiyetindeki bu topraklarda artık halk yönetimi ele alacaktı.

            Ama unuttukları çok önemli bir şey vardı. Demokrasi tıpkı bir menekşeye benziyordu.Uygun ortam bulamayınca küsüyor,açmıyor ve bir müddet sonra ölüyordu.Onu yaşatmak için çok hassas davranmak gerekiyordu.Yerini sabit tutmak,suyunu  belli bir ölçüden fazla kaçırmamak.Güneşi zarar görmeyecek bir yönden almasını sağlamak ve saire.

            Bugüne kadar hep bir kralın,şeyhin ,diktanın, sömürge gücünün  boyunduruğu altında kalmaya alışmış insanlar,vesayet altında yaşamayı kanıksamış halklar kendi kendini yönetebilecek miydi?

           Nimetlerin hep bir el tarafından kendilerine sunulmasına alışmışlardı.Ama az ama çok.Şimdi kendi başlarına bu bereketli toprakların zenginliğini adil ve kardeşçe paylaşabilecekler miydi?

           Fransa çekildikten  sonra çok geçmeden ilk çatışmalar başladı. Ülkede 19 etnik köken,20 yi aşkın farklı din ve mezhep mensubu insanların hepsi daha keskin bir çizgiyle ayrılmışlardı. Biri diğerine zarar verdiğinde çok geçmeden diğeri ötekine zarar veriyordu.

          İşte kargaşanın hakim olduğu o dönemde 4 farklı dinden ,mezhepten 4 insanın hikayesi yaşanan acıyı gözler önüne seriyordu.

           Baalbek şehrinden Beyrut'a gitmek için otobüse binen Ali şii müslümandı .Araç biraz şehir dışına çıkınca yakındaki bir sünni köyünde  eylemciler tarafından durduruldu ve kimlik taraması yapıldı.İsmi Ali olduğu için otobüsten indirildi ve hemen oracıkta öldürüldü.aynı şekilde ismi Ömer olan Sünni bir yolcu da yolculuk sırasında bu sefer şii eylemciler tarafından yapılan bir kimlik kontrolünde  araçtan indirilerek öldürüldü.Çünkü adı Ömer'di.Bu onun Sünni olduğunu gösteriyordu.

          İsmi Amin olan bir Katolik Maruni Zahle kasabasından  Cübeyl'e giderken Ortodokslar tarafından bu şekilde öldürüldü. İsmi Circi olan bir ortadoks da bir Dürzi eylemcinin kurbanı oldu.Dürzi'yi Ermeni öldürdü,onu Yahudi derken millet birbirine girdi.

        İnsanlar bu ülkede sadece etnik köken,din ve mezhep ayrılıkları yüzünden  birbirlerine ölüm kustular.

        Dünyanın en bereketli ovalarından biri olan Beka Vadisi yıllarca dünyanın  en önemli terörist örgütlerine ev sahipliği yaptı.

        Çoğu insan çaresizce ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Sırf  bu iç savaştan kendisini ve ailesini korumak için bugün Güney Amerika'ya yerleşip kendine yeni bir hayat kuran pek çok Osmanlı vatandaşı var.

         Yan yana insanca yaşamak varken,kardeşçe paylaşmak varken  her biri bir devletin maşası haline gelen gruplar ülkelerine kan kusturdular.İngilizler Sünnileri destekledi,Ruslar ve İranlılar şii ve Ortodoksları,Fransızlar Katolikleri derken olan bu ülkenin halkına oldu.İç savaşta sırasında evinden ölü çıkmayan bir aile kalmamıştı.Duvarlarında kurşun izi olmayan bir bina yoktu.

          Şimdi Irak'a demokrasi getirdiler. Hergün bir intihar bombacısı kendisiyle birlikte en az 50 kişiyi de ahrete götürüyor.

           Yaşadığımız bu kanlı coğrafyadan çıkarmamız gereken çok ders var.Birbirimizi sevmemiz gibi..Laik – Antilaik,Sünni alevi,kürt türk,sağcı solcu diyerek yaptığımız ayrımlara son vermek gibi.

            Evet hayır bile bizi ayırdı. Şimdi kimileri diyor ki Egenin kıyı bölgeleri özerk olsun. Referandum da esas kaybedenler demokrasiye olan inancını yitirip kendini mensubu oldukları halktan soyutlayanlardır.Çözümü kıy bölgelerini ayıralım,doğuyu ayıralım,güneydoğuyu ayıralımda bulanlar gerçekten kaybetmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil CANDA Arşivi

En büyük makam hiçlik makamıdır

01 Şubat 2019 Cuma 14:00

İYİ İNSAN OLMAK NEDEN BU KADAR ZOR

02 Eylül 2016 Cuma 12:35

TÜRKİYE HEPİMİZİN EVİ

25 Ağustos 2016 Perşembe 13:42

YAZMAK BAŞLI BAŞINA BİR SERÜVENDİR

19 Ağustos 2016 Cuma 12:48

YAMAN ÇELİŞKİLER ÜLKESİ

16 Ağustos 2016 Salı 13:17

ATATÜRK’Ü YENİDEN KEŞFETMEK

26 Temmuz 2016 Salı 13:09

YÜRÜMEKTEN DAHA FAZLASINI YAPMAK

07 Eylül 2015 Pazartesi 12:19

MASUM ÇOCUK

03 Eylül 2015 Perşembe 13:38