Tüm Türkiye’nin gündeminde mucize bebek var bugünlerde. Datça’daki kazada anne ve babası ölen bebeğin yaşaması hepimizi mutlu etti.
Bu bebeğin yaşaması ne kadar güzelse, anne ve babasız bir hayata devam edecek olması da o kadar acı.
Ve aynı yerde başka ölümlü kazalar da olmasına rağmen o yolun kenarına bir bariyer yapmayı akıl edemeyen yetkililere de hakkımızı helal etmiyoruz. Türkiye ne zaman bu plaket alıp verme bürokrasisinden kurtulup iş yapan, işini iyi yapan, sorumluluk sahibi insanların ülkesi olacak hiçbir fikrim yok.
Mutlaka o bebek Allah’ın bir mucizesiyle kurtuldu. Her şeyin sahibi Allah bize verdiği ömrün de nefesin de sahibidir. O hükmünü vermedikten sonra depremler de olsa yangınların içinde de kalsanız, en amansız hastalığa da tutulsanız yaşamaya devam edersiniz.O hükmünü vermişse de en akla gelmedik kazadan bile hayatlar son bulur.Hatta ufacık bir arının iğnesini batırmasından ölüverir insanlar.Yolda giderken ayağınız takılır da düşersiniz.Ne kadar da ucuz bir ölüm der geçeriz kendi kendimize.
O güzel bebeği düştüğü uçurumda ne kurt bulur, ne yılan sokar da koca insanların bir sivrisinek sokmasından öldüğünü işitirsiniz.
Hayatta bazı raslantılar vardır. Tesadüf deriz. En ince mühendislik hesaplarıyla ayarlasanız olmaz, olamaz.
Ve şüphesiz bize buyrulduğu gibi bizim hayır bildiğimiz işlerde şer, şer bildiğimiz işlerde hayır olabilir. Buna bizim ne aklımız ne ilmimiz yeter.
Çanakkale savaşında Mustafa Kemal’in vücuduna gelen bir kurşun onun cebindeki saati parçalamıştır. Saat Mustafa Kemal’in hayatını kurtarmıştır. O saatin o an orda olması sadece tesadüf kelimesiyle açıklanabilir mi? Onun saati sadece onun hayatını mı kurtarmıştır? Bu kadar basit değil. Bir ulusun geleceğini etkilemiştir. O saat olmasaydı ve Mustafa Kemal o kurşunla ölmüş olsaydı Kurtuluş Savaşı diye bir savaş olmayacaktı belki de. Belki de bugün daha farklı bir sistemin içinde olacaktık.
Günlük hayattan örnek verelim mi?
Diyelim ki Ayşe elektronik mağazasına girdi.cep telefonu için bir kulaklık aldı.Az sonra da otobüsle İzmir’e gidecek. Kulaklığı yolda giderken denedi. Kulaklık arızalı çıktı ve geri döndü. Satıcıya verdiği kulaklığın arızalı olduğunu söyleyip yenisini istedi.Satıcı da bu mağazada kalmadı diyerek diğer mağazadan getirteceğini söyledi. Çırağı diğer mağazaya gönderdi. Çırak yeni kulaklıkla diğer mağazadan geldi.Tüm bunlar Ayşe’nin İzmir otobüsü için bilet almasını yarım saat geciktirdi.Ayşe garaja geldi.
‘’İzmir’e yer var mı ‘’ dedi.
Otobüs firmasının bilet satan görevlisi de sadece bir koltuk olduğunu onun da bir erkek yolcunun yanı olduğunu, kabul edip etmeyeceğini sordu. Ayşe İzmir’e gitmeye mecbur olduğu için kabul etti.
Koltuk arkadaşı Ali’nin yanına oturdu. Ali de Ayşe gibi bir öğrenci.Birisi iktisatta okuyor diğeri eğiştim fakültesinde.
Yolda giderken tanışıyorlar, sohbet ediyorlar, telefonlarını alıp veriyorlar. Gel zaman git zaman arkadaşları ilerliyor. Birbirlerinin arkadaşlarını da tanıyorlar. Ayşe’nin en yakın arkadaşı Fatma zamanla Ali’yle bir birliktelik yaşıyor ve evleniyorlar.
Eğer Ayşe’nin ilk aldığı kulaklık arızalı çıkmasaydı, Ayşe terminale yarım saat erken gitseydi, yaşlı bir teyzenin yanındaki koltuk kendisine satılacaktı. Bu durumda Ali’yle tanışamayacaktı. Ali de Ayşe’yi tanımayacak ve dolayısıyla Ayşe’nin en yakın arkadaşı olan Fatma’yı da tanımamış olacaktı. Belki de şu an evli olan bu çift birbirlerini hiç tanımayacaktı.
Beş liralık bir kulaklı an gelir bütün ömrünüzün yönünü değiştirir. Ben burda kafamdan bu senaryoyu yazarken bile zorlandım doğrusu.Peki gerçek hayatımızda benzeri olaylar kendiliğinden mi oluyor sizce?
Gün gelir insan insanın azraili olur, gün gelir insan insanın Hızırı oluverir.
Bir insanın doğması bile nasıl bir silsileler zincirinin sonucudur hiç düşündünüz mü?
Anneniz ve babanızın birbirini bulabilmesi bile milyonda kaç ihtimaldir?
Hatta ve hatta sizin dünyaya gelebilmeniz için onların anne ve babalarının ve onların da anne ve babalarının bir araya gelebilmesi gerekir. Daha da ötesi bu uzantı hiç bitmez. Onun da ötesine gider. Zincirin bir halkası bile eksik olsa silsile bozulur. Ve bu da tek başına yetmez. Çünkü ana rahmine düşen milyonlarca sperm hücresinin içinden ancak bir tanesi doğacaktır.
O yüzden hayattaki en büyük mucize doğumdur.
