CAN YÜCELİN ANISINA
CAN YÜCEL'İN ANISINA
O, her gün içimde biraz daha çoğalıp büyüyor.
O, azalarak yaşayanların değil, çoğalarak ölenlerin kervanına katıldı.
Bunları söyleyen, Can Yücel'in eşi Güler Yücel. Ki Can Baba, Yaşamak düğünse, Güler bu düğünün gelinidir derdi. Çünkü o soyunduğunda, dünyayı giyiniyordu. Sevişmesini, Önce ölümü kim öldürecek? Diye aralarında yaptıkları bir yarışa benzetirdi. Yaşamak, Tellerine vurdukça YEDİVEREN bir gitar olmaktı onun için. Hayatını doğduğuna pişman olmadan yaşayan ender insanlardandı. Ölümden de pek korktuğu falan yoktu. Tek derdi öldükten sonra küfür edemeyecek olmasıydı. Zaten şu dünyada görmediği, yaşamadığı bir ölüm kalmıştı. Onu da 12 Ağustos 1999 tarihinde tattı.
Yaşamı boyunca devrim koşusunu hep sürdürdü. Yıllar yılı sosyalizm uğruna çok acılar çekti, çok çileler çekti. Ama asla yılmadı, asla sisteme karşı mücadeleden geri durmadı. Dünyanın ancak halkların kıpırdanmasıyla titreyip özgür dünya haline gelebileceğine inanırdı.
Dünya öküzün boynuzları üstünde dururmuş,
Her kıpırdayışında öküz, deprem olurmuş
Oysa dünya, halkların omuzları üstünde durur
Kıpırdasın da gör!
Dizelerindeki umudunu hiç yitirmedi.
Yıllarca hapislerde yatmak da, onun anlam katmanları ile dobra dobra yazmasına mani olmadı.
Bir sağ yanıma yattım, geçti beş yıl
Bir de soluma yattım, etti mi on!
Hadi kalk dediler, bitti bu fasıl!
Hay Allah kahretsin, uyanamıyorum!
Diyecek kadar cezaevinde yatmalara aldırış etmedi.
Adına düzenlenen bir onur gecesinde, Herkes sağlığıma duacı oluyor, oysa solluğuma duacı olmaları gerekir diyerek, solculuğunu bir kez daha insanlara parmağım gözüne şeklinde göstermişti.
Ne çok kızardı insanların doğaya egemen olma çabalarına. Doğanın kendi içinde bir ahengi ve uyumu var, insanlar da doğayla uyum içinde yaşamalı ve onun bütünselliğini bozmamalı derdi. Hele Deniz! Tam bir deniz tutkunuydu. Hani ince belli bardaktan çay içerken yanına bir yılan düşse, o da yılana düşerdi ki, denize sarılsın.
Onun hayalleri, hayalden öte ütopyaydı. Bunu da saklamıyor;
Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer, ne buluta benzer;
Burası gibi değil gideceğim memleket,
Denizi ayrı deniz, havası ayrı hava;
Nerde gördüklerim, nerde o beklediğim kız!
Rengi başka, tadı başka.
Şeklindeki dizelerle başkalığını anlatmaya çalışıyordu.
Zamanın korkunç ağırlığını, belini bükmese bile omuzlarına çöken ağırlığını ve toprağa çekildiğini hissetmemesi mümkün değildi. Sarhoş olarak dayanıyordu değiştirilemez gerçekliklere. Yine taviz vermeden, yine şiirleriyle.
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
Diyordu.
Büyük şairin aramızdan ayrılışının 10. yılında ailesinin, dostlarının, sevenlerinin ve Datça'lıların Can Baba ile buluşması 12 ağustos 2009 günü Saat 19.00 da mezarı başında gerçekleştirilecek. Datça belediyesinin düzenlediği etkinliğe Edebiyatçılar Birliği de katılıyor. Teamül haline gelen Şairi anma etkinliğine katılım her yıl artarak devam ediyor. Ziyaretçiler için Canevi gün boyu ziyarete açık tutulacak ve mezarı Cantaşı ındaki anma töreni ise saat 19.00'da başlayacak.
Gün öncesi görüşleri sorulan Güler Yücel duygularını, Ölüm yokluk demek değildir. Hem kendi içimdeki çoğalmasını ve büyümesin, hem de benim dışımdaki çoğalmasını yaşıyorum. Bakın aradan 10 yıl geçti, yavaş yavaş unutulacağı, yaşadığı ortama ve eve ziyaretine gelenlerin yıldan yıla azalacağı sanılır değil mi? Aksine ziyaretçi sayısı her sene daha da artarak devam ediyor. Birkaç gün önce evden çıkarken kapı önünde rastladığım, ailesiyle birlikte ziyarete gelmiş 6-7 yaşlarında bir oğlan çocuğu Can Yücel'in evi burasımı? diye sordu. Evet dedim. Çocuk, Sen onun anneannesi misin? dedi. İşte o zaman, ölümün her zaman genç olduğunu anladım şeklinde ifade etti.
Bu arada Edebiyatçılar Birliği de, Datça Belediyesi ile ortaklaşa 12-14 Ağustos tarihleri arasında Can Yücel için özel bir anma etkinliği yapacaklar. Can Yücel'i anıyoruz etkinliğinin ilk gününe, Ataol Behramoğlu, Ahmet Anümen, Abdullah Nefes ve A.Galip'in katılacağı öğrenilmiştir.
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
O olmazsa yaşayamam. demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
O benim. diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak
Büyük Şair Can Yücel'in, Bağlanmayacaksın şiiri, bir ömür deneyimlediklerinden damıttıkları olmalı.
Bu öğütleri verebilmek için kim bilir ne bedeller ödedi? Ne acılar çekti?
Kim bilir hayat kaç kez burnunu sürte-sürte öğretti bunları şaire?
Ve kim bilir kaç kez, bir hayvan gibi yaralarını yalaya yalaya iyileştirdi?
Ahh! Can Baba, ne yazık ki insanın kendi burnu sürtülmeden, bunları hayatında uygulayamıyor.
Önünde saygı ile eğiliyorum.
Yüksel Erdoğru
12 Ağustos 2009
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.