ADALETİ MAHKEMELERDEN ÖNCE VİCDANLARDA ARAMAK

 

 

                                               ADALETİ MAHKEMELERDEN ÖNCE VİCDANLARDA ARAMAK

          Milletçe eleştirdiğimiz her şey aslında bizim aynadaki bir suretimizdir.

          Beğenmediğimiz meclis, beğenmediğimiz milletvekilleri aslında bizim niteliğimizin bir benzeri.

           Sadece meclis mi?

          Yargı sistemini acımasızca eleştiriyoruz. Aslında o da bizim bir eserimiz değil mi?

          Bizim anlayışımızın bir parçası değil mi?

          Hakimler ,savcılar durup dururken mi dava üretiyorlar?

         Şikayet ettiğimiz tüm davaların, tüm meselelerin  başrolünde kim var? Atıyorum şu an bu ülkede yüz milyon dava var. Mutlaka bunun iki tarafı olacaktır. Yani elli milyon davanın davacısı haklı elli milyon davanın davacısı haksız. Yani haklı taraf sayısı kadar da haksız, kötü niyetli taraf var demektir. Meseleler illaki mahkemelerde mi çözülür? Mahkemeye gitmeden de haksız olduğunu bilen yok mudur dersiniz?

         Bir millet adaleti önce kendi vicdanında aramalıdır. Mahkemelerden önce kendi vicdanında.

         Toplumların da vicdanları vardır. O vicdanlar sızlarsa, konuşması gerekirken susarsa  dünyanın en iyi kanunlarını da yapsanız , en zeki yargıçlarını  da yetiştirseniz ne işe yarar.

         Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diye bir atasözü varsa ,

          Susma sustukça sıra  sana gelecek diye haykıranlara  insanlar tepeden bakıyorsa adaleti mahkemeler nasıl sağlayacak?

         Meclis bugün  yeni bir anayasa yapmaya çalışıyorken, İngiltere‘nin yazılı bir  anayasasının bile olmadığını, Common Law adını verdikleri örf ve adet hukukuyla temel hak ve hürriyetlerin yüzyıllardır belirlenmiş olduğunu, kimsenin bunu kötüye kullanmadığını  milletvekili olan Anayasa hukukçularımız hiç akıllarına getiriyor mu dersiniz?

         Çünkü bugün bile bizim anaysa yaparken en büyük derdimiz başkanlık sistemi. Başbakana yakın olanlar başkanlık sistemini anayasaya yazmaya çalışıyorlar. Başbakana karşı olanlar bu sistemi anayasa sokmamak için mücadele veriyorlar. Oysaki bir anayasa hazırlanırken  en büyük derdimiz yargı bağımsızlığını, temel hak ve hürriyetleri nasıl daha sağlam bir güvence altına alacağımız  meselesi olmalıydı.

        Siyasi şövenizmden uzak durmayı başarabilsek keşke. Doğrunun yanında olabilmekte, en büyük kazancın  kula kulluk etmemek olduğunda birleşebilsek.

        Şahsi menfaatini kenara itip toplumsal menfaati düşünmek. Adaleti mahkemelerde değil de önce vicdanlarda aramak yok bizim genlerimizde.

        Asi yeniçeriler, Osmanlı’nın bahtsız sultanı Genç Osman’ı uyuz bir beygirin üzerine  andan üryan bindirip, Yedikule zindanlarında  idam etmeye götürürken sokaklarda alkış tutan, laf atan da aynı halk değil miydi? Rüzgar değişip de o asilerin güçsüz düştükleri zaman ‘’padişahımıza nasıl kıydınız ‘’diyenler başka bir ülkenin halkı mıydı?

      Kenan Evren, cumhurbaşkanı olunca  her sokağa her caddeye adını veren, iklim değişince de hırsla o caddelerdeki isimleri kaldıran aynı halk değil miydi?

 

Hükümet şöyle bir referanduma gitse sizce sonuç ne olurdu?

Bir torba yasa içinde birçok şey olsa ,

  Abdullah Öcalan serbest kalacak ama tüm vatandaşların vergi borçlarına da af gelecek, tüm cezalar kaldırılacak.

İçinizde hiçbir şüphe olmadan bu millet böyle bir teklifi kabul etmez diyebilir misiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil CANDA Arşivi

En büyük makam hiçlik makamıdır

01 Şubat 2019 Cuma 14:00

İYİ İNSAN OLMAK NEDEN BU KADAR ZOR

02 Eylül 2016 Cuma 12:35

TÜRKİYE HEPİMİZİN EVİ

25 Ağustos 2016 Perşembe 13:42

YAZMAK BAŞLI BAŞINA BİR SERÜVENDİR

19 Ağustos 2016 Cuma 12:48

YAMAN ÇELİŞKİLER ÜLKESİ

16 Ağustos 2016 Salı 13:17

ATATÜRK’Ü YENİDEN KEŞFETMEK

26 Temmuz 2016 Salı 13:09

YÜRÜMEKTEN DAHA FAZLASINI YAPMAK

07 Eylül 2015 Pazartesi 12:19

MASUM ÇOCUK

03 Eylül 2015 Perşembe 13:38