Muhtar Rafet Üstün

Muhtar Rafet Üstün
Benden dinç ve kocaman bir gülümseme ile gelince ofisine ben sordum, kendisi samimiyetle yanıtladı. Buyurun beraber okuyalım…

Bu yazımda bir değişiklik olsun istedim. İstanbul'un en güzel, en tarihi yerlerinden biri Tarabya'nın 50 yıllık rekortmen muhtarı RAFET ÜSTÜN' ü ziyaret ettim. Kendisi Derekır caddesindeki asfalt ekibinin çalışmalarını kontrole gitmiş, bekledim… Benden dinç ve kocaman bir gülümseme ile gelince ofisine ben sordum, kendisi samimiyetle yanıtladı. Buyurun beraber okuyalım…



Tarabya'dan biraz bahsedebilir misiniz?



Tarabya, İstanbul'un Rumeli yani Avrupa yakasında, Sarıyer Belediyesi sınırları içinde yer alan bir köydür. İstanbul'un merkezinden kuzeye doğru yaklaşık 15 km. uzaklıktaki bir koyu da sınırlarında bulunmaktadır. Tarabya eskiden Pharmacia ya da Phamakias olarak adlandırılmaktaydı. Sonraki dönemlerde ismi "Therapia" (Şifa, terapi) olarak değiştirilmiştir. Temiz havası ve asırlık çınar ağaçları meşhurdur...
Tarabya, 16. yy. ortalarına kadar bir balıkçı kasabasıydı. Sahip olduğu özel konumdan etkilenen Sultan II. Selim, buraya bir köşk ve muhteşem bir bahçe yaptırmıştı. Tarabya özellikle 19.yy da Fenerli Rumlar için sayfiye yeri olur. Zamanla Tarabya, İstanbul'un varlıklı ailelerinin tercih ettiği bir dinlenme yeri olmuş ve birçok büyükelçi burada yazlık evlerini inşa ettirmişlerdi. Halen bu üst gelir grubundaki insanların çoğunlukta olduğu, gazinoları, tavernaları, eşsiz koyu ve ünlü Tarabya oteli, bir çok tarihi esere de sahiptir. Örneğin bugün Marmara Üniversitesi'ne ait olan bölüm eski prens Alexandre Ypsilanti yalısıdır. Tarih kayaklarında Tarabya 'Boğazın Diplomatlar Köyü' olarak anılır...



Kaç yaşındasınız ?



1930 İstanbul Tarabya doğumluyum. Hayatım Tarabya'da geçti. Doğduğumdan beri aynı evde yaşıyorum.



Muhtarlığa girişiniz nasıl oldu? Kendi tercihiniz miydi?



Büyük babam muhtardı ben de yanında yardımcısıydım. Katibiydim yani. Büyük babam bırakacağı zaman, eş dost “tecrüben var, sen aday ol” dediler, aklıma da yattı. 1961 yılında hükümet değişirken yapılan seçimlerde aday oldum, 30 yaşımda muhtar seçildim, o gün bu gündür Tarabya'nın muhtarıyım. Yalnız 2 dönem seçilemedim. Birinde hak ile, birinde hile ile elimden alınan görevime 5-6 yıl bir ara vermişliğim var ama 1961 den beri görevdeyim. Ara verdiğim dönemde de zaten seçilen arkadaşlara hep destek oldum. Mühür yetkisi evet onlardaydı ama birçok konuda yardımım olmuştu. Amacımız Tarabya'ya değer katmaktı.



Bu kadar yıldır seçilmenizin sırrı nedir?



Sevgi, sevgi, sevgi! Karşımdaki insanlar bana “ağabey, baba” diyor. Beni sevmeseler “muhtar” der geçerler. Ama ben onlar için önce bir ağabeyim, babayım, sonra muhtarım. Halk beni seviyor, ben de onları. Aramızda büyük bir bağ var ve bunun “muhtar” sıfatıyla elde edilmesi mümkün değil.



“Bu dönem seçilemeyebilirim” dediğiniz bir seçim oldu mu?



Hayır hiç olmadı. Ben seçimlerde hiçbir propoganda yapmam. Seçime birkaç gün kala gelen giden olur, sorarlar “aday mısın” diye, “evet” derim, sandığa gidilir.



Teknoloji ile aranız nasıl?



Elimden geldiğince yenilikleri takip etmeye, öğrenmeye çalışıyorum. 1985'ten beri bilgisayar kullanıyorum. Bilgisayar ilk çıktığından beri yani. Hatta bilgisayarı ilk kullananlardan biriyim. Ofisimde de her tür elektronik cihaz mevcut. İşleri kolaylaştırması için bunlar önemli.



Tecrübeniz dikkate alındığında “Daha büyük oynamadı” diye bir soru akla geliyor? Siyasete neden girmediniz? Mesela Sarıyer Belediye Başkanlığına aday olarak başlayabilirdiniz…



Siyasete girmek farklı bir cesaret işi. Ben yapım gereği tutamayacağı sözü veremeyen birisiyim. Bir şeyler vaat ettiğin zaman harfiyen yerine getirmek gerek. Çok çalışmak gerek…



Siz zaten çok çalışıyorsunuz?



Evet burada da hizmet ediyorum. Aslında çok teklifler aldım ancak hepsini reddettim. “Ben muhtar olarak kalacağım” dedim. Muhtar kalacağım…



Bulunduğunuz konumdan memnunsunuz…



Halk benden memnunsa ben de memnunum. Buranın halkıyla aramızda değişik bir sevgi bağı var. Hepsinin ağabeyiyim. Onlardan ayrılmak istemiyorum. Siyasete ancak ve ancak danışman olarak girebilirim. O da ancak gerçekten bana ihtiyaçlarına olduğuna, halka faydalı olacağıma ikna olursam…



Siyasetten çekiniyor musunuz?



Hayır… Doğduğumdan beri ailemden dolayı siyasetin içindeyim zaten. İnönü-Ecevit zamanında bir zıtlaşma olunca siyasetten koptum, bir daha da parti çalışmasına katılmadım. Şu anda da herhangi bir partiyi destekleyen bir çalışmam yok.



Gönlünüzde desteklediğiniz bir parti de yok mu?



Var. CHP ve Kılıçdaroğlu'nu, cesaretle bu işe girdikleri, mert oldukları için kendime daha yakın hissediyorum.



Hükümeti nasıl buluyorsunuz?



Çalışması çok güzel. Ona söyleyebileceğim bir söz yok çok çalışıyorlar. Ancak hatır ve gönül kırıklığı gibi zaafları var. Hatırdan kastım; Kendilerine daha yakın hissettikleri kişilerin işleri için daha bir canla başla çalışmaları. Gönül kırıklığı yaratmalarından kastım; Kendileri gibi olmayan insanların zaman zaman kalbini kırabiliyorlar.



Muhtarlığınıza bağlı kaç kişi var?



26.000 kişi kadar. Bunlardan 13.000 kişi seçmen. Eskiden 1100 seçmenim vardı ama o zaman da nüfus çok azdı.



Tarabya eskiden Rum kökenli vatandaşların çoğunlukta olduğu bir yerdi. Hala çok Rum vatandaşınız var mı?



Evet eskiden Rumlar fazlaydı ama o zaman da dediğim gibi nüfus azdı. Şimdi Rum kökenli 20 aile, Ermeni kökenli 23 aile yaşıyor. Fransız, İngiliz aileler de var tabii ama çok az sayıda. Zaten dönem dönem konaklıyorlar.



Tarabya “terapi” anlamına gelen 'Therapia' kelimesinden Türkçeye geçmiş. Eski kaynaklara bakılırsa Tarabya eskiden Akciğer hastalarına, nefes problemi olanlara, depresyonda olanlara doktorların tavsiye ettiği bir terapi bölgesiymiş… Tarabya halen bu terapi için uygun bir yer mi?



Dediğiniz gibi Tarabya eskiden özellikle nefes hastaları için ideal bir tedavi merkeziydi. Hatta ben hatırlıyorum, Sümer Palas korusunun içinde Nefes Hastalıkları Hastanesi vardı. Tarabya bu terapi için hala uygun ancak çok eksiklerimiz de var. Bu eksiklerin giderilmesinde Belediye ve bizler şehir planlaması anlamında elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz ama insanlara da iş düşüyor. Sırf Tarabya'da değil, ülkede hatta bütün dünyada en başta sevgi azalıyor… Rumlardan konu açılmışken değineyim, eskiden böyle “Rum, Ermeni, Yahudi, şu, bu” ayrımı yoktu… İnsanlar birbirini insan olarak severdi. Kimlikler önemsizdi, kökenler dile gelmezdi ki…

Paskalya bayramında da, Kurban bayramında da hep birlikteydik… Şimdi sevgiden ve saygıdan uzak bir nesil geliyor. Kalabalıklaşma da buna neden olabilir ama sonuçta önemli olan, sevgi ve saygının gözle görülür bir biçimde azalmış olması. Bu iki kavramı güçlendirirsek insanların tahammül sınırları da genişleyecek ve hayata da, etrafa da daha güzel bakacaktır… Terapi önce kişinin içinde başlamalı ki başarı sağlansın…



Tarabya'da “Gazino kültürü bitti” diyorlar…



Bitti, bitirdik… Aslında Gazino kültürü Türkiye'de bitti… Gazinolar bara döndü. Eskiden Tarabya'daki gazinolara Türkiye'nin bir numaralı ses sanatçıları gelirdi. Önceden duyurulurdu, o gün için bütün İstanbul'dan akın akın gelenler olurdu, gazinolara sığmayanlar sahile dolup taşardı. Eğlenmek şimdiki kadar pahalı değildi. Eskiden bir sanatçıyı izlemek 8-10 Liraydı. Memur, işçi kesim bile gazinoya gidebilirdi. Şimdi bir bilet 200-300 Lira. Sanatçılar da büyük paralar istiyor, mekan sahipleri de. İstiyor istemesine de, milette o para nerede!



Tarabya Oteli ne durumda? Senelerce boş durdu, şimdi tadilatta sanırım…



Evet yaklaşıK 8,5-9 yıldır faaliyet dışı. Zaten otelin kapanması Tarabya'yı öldürdü. Ancak şimdi tadilatta. Canla başla çalışan bir ekip var orada. Takdirle izliyorum. Ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlar. Çok büyük bir yapı olduğundan 1-2 ayda bitemiyor tabii… Sanırım seneye bu aylarda açılış olacak. Otel açılınca Tarabya'da bir gül gibi açılacak…



Otelden umutlusunuz…



Çoook!... Müşteri patlaması olacak! İnsanlar çok özlediler… Tarabya otelinin kendine has bir müşteri grubu vardır.



Araplar mı?



Araplar evet ağırlıklı olacaktır… Araplar Tarabya'yı çok seviyor ama otele gitmek istemeyenler ev tutuyordu. Artık onlar da rahat etmek istiyor. Zaten eskisi gibi evini kiraya veren de yok. Otel bu bakımdan büyük bir talebe yanıt verecek. Müşterilerinin büyük bir çoğunluğu yabancı turist olacak o kesin ama bunun da büyük bir yüzdesi Araplardan oluşur. Ancak İngiliz, Fransız ve Alman turist grupları da bizi bırakmayacaktır. Otel Tarabya'yı eskisinden çok daha renkli günlere götürecek. Tüm kalbimle inanıyorum…



Birçok Belediyeden büyük bir yer burası değil mi?



Bazı vilayetlerden bile daha fazla seçmenim var. Sarıyer Belediyesi Muhtarlıklarının içinde en fazla nüfusa sahip muhtarlık biziz. Bütün İstanbul gibi bizde de tabi büyük bir nüfus artışı oldu, göç aldık ama özellikle Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük illerdendi bu göçler. Zaten merkezde bir şişme olmadı. 5 tane site yapıldı, o 5 sitede bütün Tarabya nüfusundan daha fazla insan var.



Yaşam standartı ülke geneline göre çok yüksek değil mi?



Evet öyle. Çok çok yüksek… Benim muhtarlığıma bağlı insanların %75'i zengin gruptur. Ama bu zenginlik toprak ağalığıyla gelen zenginlikten öte bilimle, sanatla elde edilen zenginlik. Ülke genelinde, hatta dünyada isim yapmış 100'den fazla isim burada yaşıyor. Bunların içinde sporcular da var, sanatçılar da var, Bilim adamları da var, İş adamları da, diplomatlar da var… Özellikle Sümer korusunun içinde Türkiye'nin çok yakından tanıdığı 10 aile var. Ama bu tanınmış isimlerin yanı sıra, dediğim gibi buradakilerin % 75'i çok zengin… Ülke ekonomisini şekillendiren iş adamları özellikle... Yaşam standartı ülkeyle alakasız bir yer diyebilirim..



Zenginlerle çalışmak, onları memnun etmek biraz daha zor mu?



Hayır asla… Ben insan ayırt etmem. Zengin-fakir, Çocuk-yaşlı demeden önce ben sevgi ve saygı gösteriyorum, karşılığını da mutlaka alıyorum.



Anormal talepleri oluyor mu mesela zenginlerin? İkameti evime fakslayın gibi…



Aslında olmadı diyemem ama kanunlar çerçevesinde yardımcı olabilirim taleplere. Kanun faksla ikametgah göndermeme izin verse bile bakalım kullanacağı yer faksla, ıslak kaşe olmadan elde edilmiş o ikametgahı kabul edecek mi… Bu sadece bir örnek. Anormal talep olsa bile anlatınca anlamayan olmuyor.. Bir aksi durum yaşamadık hiç…



Koy hala kokuyor mu?



Kokmuyor. Yani eskisi gibi kokmuyor. Yalnız, Büyükşehir Belediye Başkanı ve Başbakan'dan Yat Limanı için söz aldık, hatta bir ara gelip temizlik yaptılar. Çok yakında çok daha büyük bir temizlik için çalışmaların başlayacağını, akabinde de yat limanının inşasına başlanacağını biliyorum. Proje tamam ama ihale olmadı sanıyorum, tarih veremem…



Mühendis arkadaşlarımla Tarabya Koyu'nun temizlenmesi hakkında ne zaman konuşsak, her seferinde tüm yatların tasfiye edilmesi, tüm kanalların kapatılması, balık adamların önce deniz dibini temizlemesi ve sonra da suyun devir daim edilmesi gerektiğini, bu çalışma da yıllara yayılırsa ancak başarı sağlanacağını söylüyorlar…



Kesinlikle haklılar… Yatların çıkartılması sorun değil. Kimse itiraz etmez zaten. Ancak Belediye o kadar masrafa girer mi bilemem. Takdir edersiniz ki Belediyelerin de bir bütçesi var, büyük projeler kolay gerçekleşmiyor…



Koyda demir atmış yüzlerce yat var. Bütçenin bir kısmı onlardan sağlanabilir?



Evet tabii ki ama önce o yatlara adam akıllı hizmet vereceksin ki para talep edebilesin. Biz yatlara güvenlik, elektrik, su, doğalgaz, temizlik gibi hizmetlerin hiç birisini vermedikten sonra ne parası isteyebiliriz? Ülkenin denizi sonuçta… Ha, bir yat limanı olur, aidata bağlarsın. O zaman adamlar da seve seve verir zaten. Düşünsenize, adam yattaki çöpünü atacak yer bulamıyor. En yakın konteyner nerede ise… Görevli biri olsa, mesela her akşam saat 8'de çöpleri alsa… Şimdi meydancı denen bir grup insan buna benzer basit hizmetler veriyor ama bunlar kişisel çalışmalar. Laçkalar, düzensizler… Hani gazino önlerinde meydancılar olur ya, arabanızı park eder, çıkışta da üç beş kuruş alır. Sistem aynı o şekilde işliyor ama hiç profesyonelce değil. Tarabya'ya yakışmıyor. Oysa İstanbul'da pek çok yat limanı var. Tertemiz… Burada da olması şart… O zaman koy çok daha temiz olacak. Ama limana başlanmadan evvel tabi bir temizleme çalışması da yapılır.



Sümer korusu Halka açık mı?



Halka açık, tel örgüye alınmamış ormanlık bir alan ama Emirgan korusu gibi, Yıldız Korusu gibi değil. Tapulu arazi. Türk ve Yabancı kökenli birden çok sahibi var. Parsel Parsel.



Tarabya özellikle Bizans'tan kalma pek çok tarihi esere sahip. Çeşmeler, Kiliseler, Surlar, Bahçe duvarları, Su depoları… Bir açık müze gibi… Bu müze korunuyor mu?



Ne kadar başvuruda bulunduysam da bazı kıskanç ve inatçı gruplar yapmama hevesinde. İşin üzücü yanı bu kişiler Belediyenin içinde. Ben “tarihi koruyalım, canlı tutalım” diyorum ama iş Belediyede bitiyor… Bu tür mücadeleler tek başına gerçekleşmiyor…



3. Köprünün burada yapılacağı söylentilerini duyduğunuzda ne düşündünüz?



Kâle bile almadım… Hiç, hiç, hiç!.... Boğazın yapısını biliyorum çünkü. Yerim yok ki! Buraya köprü olamayacağı aşikar… Nereye kuracaklar ayağını? Yer yok ki! Yani kim “köprü” dediyse “hayır” dedim… Şimdiki yapılacağı belirtilen yeri gösterdim. En uygun yer orasıydı çünkü. Boş yere halkta bir huzursuzluk yarattılar ama en baştan beri, burada bir köprü olamayacağı coğrafi yapıdan ve var olan şehir planından dolayı belliydi zaten.



Hayalinizde Tarabya ile ilgili bir proje var mı?



Evet var. Kadıköy meydanı gibi, Taksim meydanı gibi bir meydan hayalim var… Bunun için yürüme parkurunu genişletmek ve boşaltmak gerek. Oysa meydandaki parkın içinde Mado diye bir kafeterya var. Oturma yerimi işgal etmiş durumda. Benim halkımın para vermeden oturma hakkı olan bir yeri işgal etmiş durumda. “Oturmak istiyorsan bir şeyler yiyecek içeceksin” diyor… Bir ileriki parkta Hayrola Kafe var, o da en güzel yeri kapmış durumda. Halka açık olması gereken, en nezih yerlere bir çöreklenme var. Bunlar Belediyenin hatalı hareketlerinin sonuçları. Burada sadece işletmeler değil, Belediyeler de hatalı. Halkın arazisini 'para kazandırsın' diye kiralamak çok yanlış.



Kaldırılmaları için herhangi bir başvurunuz oldu mu?



Oldu ama beni aşan bir kademede yetki ve orada da tıkanıyor…



Önümüzdeki seçimde tekrar aday olacak mısınız?



Aslında 5O yıl dolu dolu bitmiş olacak. “50 yılım bitsin düşüneceğim” diyordum ama çalışmayı çok seviyorum. Allah sağlık verirse evet devam etmeyi düşünüyorum…



Kendi rekorunuzu mu ekarte edeceksiniz?



Sanırım öyle olacak. Türkiye'nin en uzun süre görevde kalmış muhtarıyım. Yani, yanlış bilgi edinmemişsem araştırmalar onu gösteriyor, rekor bende. Devam edersem de kendi rekorumu kıracağım gibi görünüyor… Allah sağlık verirse, halk izin verirse ben hizmet etmekten mutluluk duyacağım… Tarabya'da doğdum, ömrümce Tarabya için çalıştım, Tarabya'da öleceğim… Burası benim evim… İnşallah bu röportaj ilgili yerler ulaşır, çalışmalar hızlanır, eksikler giderilir… Her şey çok güzel olsun… Halkımız her şeyin en iyisini hak ediyor… Sevgi ve Saygılarımla…

Röportaj / RAFET ÜSTÜN
Editör: Çiğdem TAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum