Marmaris Dünyanın hem bir incisi, hem birincisi
Kuzeyin Çocuklarından biri olan Kadem Mete'yle bir akşamüzeri L'etoil oteldeki ofisinde buluştuk. Karadenizlerin kendine has misafirperverliğiyle karşılandım. L'etoil sezona hazırlanıyor. Hummalı bir çalışma içinde herkes. Kahvelerimizi yudumlarken, yoğun iş ve siyasi çalışmalarının arasında bu söyleşiye zaman ayıran Kadem Mete, babasının Rize'deki otelinde çocuk yaşlarda başlayan mesleki yaşamını, Marmaris turizminde hatırı sayılacak bir noktaya nasıl getirdiğini alçak gönüllükle paylaştı. Mesleğimde bu noktaya gelebilmek için çok çalıştım, otelciliği en ince noktasına kadar bilirim. Bu işi iyi öğrenmek için bulaşık da yıkadım, kaşık ta kuruladım, tuvalet de temizledim diyecek kadar içten, samimi ve açık yürekli
İşte doğduğu yeri unutmadan, doyduğu yere sahip çıkma çabasındaki Kadem METE

Müdürlük yaptığı otelin, işletme sahibi oldu
-Kuzeyden güneye gelişiniz nasıl oldu. Yolunuz Marmaris'e nasıl düştü?
- Okulu bitirdikten sonra, çalışma hayatına atılmak için ilk olarak Antalya'ya gittim. Fakat şartlar uymayınca, İçmeler'deki Siesta otelin sahibi olan akrabalarımın teklifi üzerine Marmaris'e geldim ve Siesta Otel'de Otel Müdürü olarak işe başladım. Marmaris'e gelişim böyle oldu. Askerliğimi henüz yapmadığımdan 1994 yılında askere gittim. Askerliğimi, Antalya Side Çolaklı Jandarma Kampı'nda, Sosyal Hizmetler kısım Amiri olarak yaptım. Yine turizm yani. Lojman verdiklerinden, ailemi de yanıma aldım, birlikte yaptık askerliği. Askerden sonra Marmaris'e gelip gelemeyeceğimi bilmiyordum. Zaten o yüzden askere gitmeden önce ailemi getirmemiştim Marmaris'e. Yazları Marmaris'te çalışıyor, kışları Rize'ye dönüyordum. 1996 yılında Askerliğimi tamamlayınca, yeniden Siesta Otel'den çağırdılar beni. Bu kez Siesta Otel'in dışında aynı kişiye ait diğer iki otelin daha tesis müdürlüğünü yapmaya başladım. Otellerin pazarlama, satış, her türlü finans işlerini ben yürütüyordum. 1999 yılında Angora Otel'i kiralayarak, ilk işletmemi kurdum, bu arada diğer üç otelin müdürlüğünü de yapıyordum. 2005 yılında Siesta Otel'in, ardından Jüpiter Otelin işletmesini aldım. Böylece müdürlük yaptığım otellerin işletme sahibi oldum. 2008 yılında da ek olarak L'etoil Oteli kiraladım. İşletmelerimde profesyonel kadroyla çalışıyorum. Bu nedenle rahatlıkla üstlendiğim siyasi görevi de sürdürüyorum ve şu anda en çok zamanımı siyaset alıyor.
Marmaris'i ailece çok seviyoruz. Doğduğumuz yeri unutmadan, doyduğumuz yere sahip çıkıyor ve Marmaris için iyi şeyler yapmaya çalışıyoruz.
Marmaris'in artık yorgun bir yapısı var

- İlk geldiğiniz yıllardaki Marmaris'ten kısaca söz edebilir misiniz? O yıllardan bugüne Marmaris nasıl bir yüze büründü sizce?
Marmaris'e ilk geldiğim yıllarda Marmaris ve İçmeler çok daha bakirdi. Gerek doğa, gerekse insanlar daha farklıydı. O dönemlerde İstanbul'dan, İzmir'den gelip yerleşen ve kaliteli hizmet sunan bir esnaf kesimi vardı. Turistlere misafir gözüyle bakılıyordu. Nüfus arttıkça her yerde olduğu gibi burada da bir yozlaşma yaşanmaya başladı. Şu anda Marmaris bir kimlik arayışı içinde. Ne tam bir tatil beldesi, ne tam bir şehir görünümünde. İkisinin arasına sıkışmış durumda.
Bir de yorgun bir yapısı var artık Marmaris'in. Binaların kentsel bir görünüme bürünmesi gerekli. Turizmin ilk başladığı yıllarda yapılan küçük şahıs işletmeleri, artık çok fazla kazanamadıkları için zaman içinde kendilerini yenileyemediler. Bu yorgun görünümün en büyük nedenlerinden biri bu. İnsanların çoğu kira gelirleriyle yaşıyor. Turizmin yüksek olduğu zamanlarda iyi kazanılmış, iyi paraya kiralanmış yerlerde, şimdi aynı paralar kazanılmıyor ve dolayısıyla binalara gerekli bakımlar da yapılamıyor.
Turizm bu kadar mı kötüye gitti, hayır. Kar marjları düştü. Bir yılda batan insanlar olduğu gibi, bir yılda düze çıkan insanlar oluyordu. Türkiye yavaş yavaş bir Avrupa ülkesi kimliğine bürünüyor. Kar marjlarının çok yüksek olmadığı, ama süreklilik arz ettiği bir sisteme dönüşüyor.
Ekonomide bir durgunluk var deniyor. Bir çok insan 5-10 yıl vadeli ev veya araba satın alarak, gelirlerini bloke ettiler. İnsanlar tasarruf yapmak durumundalar, eski rahat harcama alışkanlıklarını sürdüremiyorlar. Orta gelirli birçok insan konut aldı, son beş yılda Cumhuriyet tarihinin en yüksek otomobil satışı gerçekleşti. Bu nedenle para içerde çok dönmüyor, bu da ekonomiye durgunluk getiriyor.
Konudan koptuk ama, bir siyasetçi olarak bunlara değinmeden edemedim.
Marmaris'in iç huzura ve barışa ihtiyacı var
-Marmaris'te yaşamayı seçen bir Karadeniz Çocuğu olarak, nasıl Marmaris özlemi içindesiniz? Marmaris'i nasıl görmek istersiniz?
- Marmaris'in öncelikle bir iç huzura ve barışa ihtiyacı var. Marmaris'te şu anda kurumlar ve siyasi partiler arasında ciddi bir huzursuzluk var. Seçimin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen bu huzursuzluk devam ediyor. Önce barışın sağlanması gerekli. Bundan ciddi bir sinerjinin doğacağını düşünüyorum.
Mimari açıdan kentsel bir dönüşüme ihtiyaç var. Doğanın bahşettiği bir güzellik var. İşletmelerin de kaliteyi sağlama açısından çaba göstermesi gerekiyor. Marmaris'e bir kimlik kazandırılması gerekli. Artık bizim oğlan devri kapanmıştır. Marmaris'in artık ciddi şekilde planlama ve pazarlamaya ihtiyacı var.
Ticaret Odasının düzenlemiş olduğu seminerde marka konusunda bilgi veren konuşmacının herkesin ufkunu açtığını düşünüyorum. Marmaris'in böyle ufuk açıcı fikirlere ve bunları uygulayacak kişilere ihtiyacı var.
Marmaris'le ilgili hayallerim var. Marmaris gerçekten dünyanın bir incisi, aynı zamanda birincisi
Ama hak ettiği ölçüde bir yerde değil. Marmaris yaşayanının daha güzel şeylere layık olduğunu düşünüyorum. Gerçi Marmaris yaşayanları da yaşanan olumsuzluklarda pay sahibi. Yani biz illa Antalya ile yarışmak durumunda değiliz.

Marmaris kendine özel bir yer olsun
Trabzonsporlular der ki Herkes bir gün Trabzonsporlu olmasın, takımımız bize kalsın. İşte ben de Marmaris kendine özel bir yer olsun diyorum. Her şeyin Antalya'da olduğu gibi devasasını yapmak durumunda değiliz.
Daha az, ama daha kaliteli turist ağırlayabiliriz. Tüm bunları yapabilmek için şehri kim yönetirse yönetsin, profesyonel bir ekiple çalışması gerekiyor. Marmaris'in her şeyden önce böyle bir anlayışa ihtiyacı var. Yönetici profesyonel olmayabilir, ama çalıştığı insanlar mutlaka profesyonel olmalı.
Kent yönetimi olaya böyle yaklaşmalı.
Dünyanın incisi olan Marmaris'imizde hala bir kültür merkezimiz, bir tiyatro salonumuz yok. Acilen bir kültür merkezine ihtiyacımız var. Kasım ayında 12 gün sürecek bir seminerde bin 500 kişilik bir gurubu ağırlayacaktık. Ama yeterli salon olmadığından bunu Marmaris'te gerçekleştiremedik.
En azından çok amaçlı bir salon yapılarak hem tiyatro, hem kongre salonu olarak kullanılabilir.
İlle futbol takımlarını ağırlamayalım hadi. Ama atletizm, okçuluk takımlarını ağırlayabiliriz. Bırakalım futbol takımlarını Antalya ağırlasın. Dört yanımız orman, bu nedenle devasa futbol sahaları yapamayız, ama daha az yer kullanarak küçük sahalar oluşturabilir, başka spor dallarına ev sahipliği yapabiliriz.
Karadeniz kültür etkinlikleri bir turizm faaliyeti olabilir
-Marmaris'te birçok Karadenizli yaşıyor. Bir de derneğiniz var. Bir Karadeniz Çocuğu olarak Karadenizliler'e nasıl seslenmek istersiniz?
- Ben dernek ilk kurulduğunda kaydolan 6. kişiydim. Ama dernekler bir süre sonra amacı dışında kullanılıyor, siyaset bulaşıyor. Bu nedenle ömürleri uzun olmuyor. Karadenizliler içinde Ordulular dernekleşmeyi iyi başardı. Tüm derneklere örnek olacak bir yapıya sahip. Benim önerim böyle il il bölünerek dernekleşmek yerine, tüm Karadenizliler tek çatı altında toplanmalı. Örf ve adetlerimizi, yemeklerimizi sadece yılda bir kez getirmeyelim gündeme. Sürekli olsun ve bunu kendimize dönük yapmayalım. Bu etkinlikleri bir turizm faaliyeti olarak yaşatabilmeliyiz.
Karadenizliler burada yöresel motiflerinin, yemeklerinin yer aldığı, tanıtıldığı etkinlikler yapabilseler bu Marmaris turizmine farklı bir güzellik katacaktır. Karadeniz'in çok değişik bir mutfağı var. Karadeniz yalnızca zengin mutfak kültürüyle bile turistlerin ilgisini çekecektir.
Oya Dirikcan/ Marmaris
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.