Manisa-Konya-Urfa-Antepten sevgiler (3)
KONYA'DA 62 YILLIK GAZETE
Manisa-Konya-Urfa-Antep'ten sevgiler (3)
Yazı Dizisi: Rezzan Şebin
Foto: 45 Gazeteci
Konya'da oldukça kalabalık bir gazeteci gurubu tarafından karşılandık. Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Öztürk ve diğer gazetecilerle öğle yemeğinde buluştuk. Etli ekmek, bıçak arası, eski adı Mevlana , şimdiki adı karışık böreği yemeklerden bazıları idi. Mevlana adını, gerek yemeklerde, gerekse diğer ürün ya da emtialarda kullanmayı kaldırmışlar.
Günlük gazete sayısı 11 adet. 5 yerel televizyon var. Bunların içinde, 'Yeni Meram' 62 yıldır yayında olan bir gazete. Ve hep aynı ailenin bireyleri devam ettiriyor. Yani hiç el değiştirmemiş. Milli Mücadele yıllarının da en büyük destekçisi olduğu anlatılıyor. Çok sesliliği ve renkliliği ile tanındığı söylenen gazeteden gelen kimse yoktu. Başka bir işleri olsa gerek. Bu bilgileri de Anadolu Ajansı Bölge müdürü Mürsel Çetin'den aldık.
BİR KİTAP: NE HABER
Konya Merhaba Gazetesi ve Konya TV. Yönetim kurulu üyesi gazeteci Mustafa Arslan Ne Haber adlı bir kitap yazmış. Mesleğe yeni girenlerin, ya da daha öğreneceklerim elbette vardır diyenler için, başvuru kitabı denilebilir. Kitabı gazeteciler cemiyeti basmış. Dağıtımına da, Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü destek vermiş.
Basın mensupları ile resimlerimizi çektikten ve etli ekmeklerimizi ve künefelerimizi de bitirdikten sonra, Meran Bağları'na doğru yollandık. Konya'nın zenginlerinin yazlığı diyebiliriz. Bağ'dan ziyade, çok güzel ve lüks evlerden oluşuyor Meran Bağları.
PANCAR MI- ÇAKIL TAŞI MI
Konya'dan çıktıktan sonra, Karaman civarında büyük şehirlerin görkem ve gelişmişliği son bulmaya başladı. Karaman'da bir benzin istasyonunda mola verdiğimizde, tuvaletlere giremedik. Tabii pislikten. Ancak, bu molada çok ilginç bir şey oldu.
Konya-Karaman arasında, ana yollar dışında her yer beyaz örtüye bürünmüştü. Ve sıklıkla, üstü karla örtülü tepecikler görüyorduk. Önümde oturan sevgili Mehmet Emin Berber arkadaşıma pancar yığınlarını görüyor musunuz dedim. Pancar değil, çakıl taşı deyince, ben de sustum. Doğrudur herhalde dedim. Mola verdiğimiz yerde, bayanlar tuvalet derdine düşmüşken, herkes bir taraflara dağıldı. Otobüse bindiğimizde, Emin Bey buyurun diye, kocaman bir pancarı elime verdi. Meğerse o çakıl taşı!!!! tepeciklerini yakinen ziyaret etmişler.
EREĞLİ-POZANTI-ADANA-BİRECİK YOLUNDA
Ereğli sanki Konya'nın bir ilçesi değil de, başlı başına bir il. Doğal gaz kullanılıyor, Çimsa-Hazır Beton, Şeker Fabrikası, yem fabrikaları, Toprak Mahsulleri Ofisi, bunlar yoldan geçerken görebildiğim kuruluşlar. Muhteşem bir yapıya sahip Adalet Sarayı, devasa spor salonu. Ez cümle, üretimin olduğu yerdeki gelişmiş üst yapıyı görebiliyorsunuz.
Ve neredeyse, 3-4 saat boyunca: beyaz-beyaz-beyaz. Beyaz çok yakışıyor memleketime dedim içimden. Toroslar bütün ihtişamı ile sağımızda, solumuzda, önümüzde gidiyordu bizlerle. Ve tüneller başladı. Önde oturan arkadaşlar, şimdi tünellere giriyoruz deyince, arkamda hiç susmayan iki yaramaz kardeşim Sabri Kesen ve özellikle de Temel Irmak, her tüneli gördüğümüzde arkadaşlar şimdi tünele giriyoruz diye anonsa devam ettiler. Temel Irmak, tam bir Karadeniz coşkusu, sabırsızlığı ve heyecanı ile yol boyunca arkamda konuştu, konuştu, yetmedi türküler söyledi. Sabri Kesen'i de kendisine alet etmeyi becerdi.
POZANTI
Ankara-Adana-Konya yollarının birleştiği sapak Pozantı'da mola verdik. Yola çıktığımızdan bu yana, ilk kez içki de satan bir restorandaydık. Adanalıyık derler ya..Yatağan DHA Cavit Yıldırım kardeşimizi de aramıza alıp, birer kadeh rakı içtik. 21.30 civarında Urfa'ya bağlı Birecik ilçesine girdik. Fırat Nehri'ni ilk kez gördüm. İnsanları acılara garketmiş, zalimliği ile şarkılara konu olmuş Fırat bu muydu? Ne de sessiz, sakin duruyordu. Gece olması nedeni ile, ışıklandırmalarla birlikte çok güzel bir görüntü sergiliyordu. Kafamda canlanan, nehrin iki yakasında, cafeler, restoranlar, turistik eşya satan dükkanlar olmalıydı. Gündüz gördüğümde ne denli yanıldığımı anladım. Yemek yiyeceğimiz mekanı ararken, otobüsümüz bayağı ara sokaklara girdi, zorlandıysak da, sevgili arkadaşımız Özcan Özgür'ü dört kat merdiveni çıkmak durumunda bıraktıysak da, sonunda Kızılay'ın Kız Öğrenci Yurdu'nda , aynı zamanda Türk Hava Kurumu ve Kızılay Birecik müdürü, gazeteci Şevket Demir tarafından ağırlanarak, tavuk-ayranlarla karnımızı doyurduk. Ve yine künefe yedik.
Devamı var
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.