• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Muğla 24 °C
  • İzmir 27 °C
  • Aydın 22 °C
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

KUZEY KORE GÜNLÜĞÜNDEN

Zeki SARIHAN

Bugünkü programın adı iki Kore’yi birbirinden ayıran hat olan Paynunjom’u ziyaret. Yağmurlu bir havada gidip geldik. Panmunjom, başkent’e 168 km. Gelişli gidişli yolun ortası bir çeşit maki ile ayrılmış. Yolun iki tarafı da çiçeklendirilmiş. Şehirlerarası bir yolu boydan boya çiçeklendirmek Kore’ye özgü olmalı.

Kuzey Kore’nin güneyi olan ve Güney Kore’ye doğru giden bu yol, genellikle düz bir arazide, ovalar içinde uzanıyor. Birkaç uzun tünelden geçiliyor. Daha da önemlisi üç veya dört yerde yolun askerler tarafından kesilmiş olması. Rehberlerimizin geçiş izni kâğıtlarına bakmadan yol açılmıyor.

Keasong kentini 10 km. geçtikten sonra sınıra ulaştık. Sınırın ikişer km. olan iki yanı askerden arındırılmış. Sınır kapısının öbür yanında Amerikalılar var. Ancak görünmüyorlar. Beri yanda Kuzey Koreli askerler pür ciddiyet nöbet tutuyor. Tam sınır üzerine yapılmış yedi baraka yan yana. İçlerindeki masalar ortalarından çizgiyle ikiye ayrılmış.  Ancak çizginin öbür yanına da geçebiliyorsunuz. Çünkü Amerikalılar kendi binalarına çekildiklerinden barakaların kullanılmasını Kuzey Korelilere terk etmişler.

Ne büyük trajedi! 1953’ten beri 55 yıldır iki taraf bir ateşkesle idare ediyor.

Sınır çizgisinin biraz içerisinde Kim İl Sung’un Amerikalılarla ateşkes görüşmeleri yaptığı yapı müze olarak kullanılıyor. Aynı sandalye ve masalara bu kez Korelilerle bizler oturduk. Biz Kuzey Korelilerin yerini aldık, onlar Amerikalıları temsil ettiler!

Bir albay, bize tarihsel bilgiler verdi. Geniş, ancak elektrikleri yanmadığı için loş bu binada, duvardaki resimlerle olay anlatılıyor. Duvar dibinde uzanan camlı bölmelerde ise o günlerden kalma asker giysileri ve bazı silahlar korunuyor.

Burada birçok kez görüşme yapılmış. 1991’den sonra görüşmeler kesilmiş. Ölümünden bir gün önce Kim İl Sung’un birleşme konusundaki yazısında kullandığı 7.7.1994 tarihini ve imzasını mermere kazımışlar.

Kuzeydeki binaya çıkıp Amerikalılara ait diğer binaların fotoğrafını çekecekken makinedeki numaratörün çalışmadığını gördük ve çok canımız sıkıldı. Filmi daha bu sabah takmış ve yollarda da bazı fotoğraflar çekmiştik. Günün kalan kısmında artık fotoğraf çekemeyecektik!

Pirinç, lahana, fasulye tarlaları arasından dönerken Keasong kentinde bir otele uğrayarak bizim için hazırlanmış mükellef bir ziyafetle ağırlandık. Sekiz on çeşit yemeğin çorbasını, balığını, kızarmış tavuğunu ve ince doğranmış yağlı salatasını yemeyerek Om, Kim ve şoföre ikram ettik. Ancak onlara gelen yemek de doyurucuydu. Keasong, Kore’de Koryo hanedanının kurduğu ilk devletin başkenti imiş. Buna ait birkaç yazılı kaya ve taş bir köprüyü gördük.

Dönüş yolunda biraz daha gelince bize bir sürpriz yaptılar. Bir kasabanın bitişiğindeki çiftlikte durdular. Sarivan kasabasında pek çok insan, bisikletlerinin önü veya arkasına yükledikleri torbalarla bir yerden bir yere gidiyordu. Karayolu bunlarla doluydu.

Mi Kok kooperatif çiftliğinde müze olarak kullanılan kültür evinde mihmandar bir bayan bilgiler verdi. Bunların esası Kim İl Sung’un bu çiftliğin kurulmasına yaptığı hizmetler ve çiftliğin üretim durumu idi. Kim İl Sung gibi Kim Jong il de birçok kez buraya gelmiş. Korelilerin bu çiftlikle övündükleri anlaşılıyor.

Burada çalışan mühendis sayısı 1964’te 106 iken 1994’te 703’e çıkmış. 1985-1989 yılları arasında 1 hektardan alınan pirinç, 7.639 kilodan 9.219 kiloya çıkmış. Bu yıl hedefi 10.000 kilo olarak koymuşlar. 1003 evde 4.300 kişinin yaşadığı çiftlikte işgücü sayısı 1.720 imiş. Çiftlikte okul, hastane, çocuk yuvası gibi kurumlar varmış.

Karayolunun güneyine doğru çiftliğe ait geniş bir ova uzanıyor. Burada yemyeşil tarlalar uzanıyor. Gruplar halinde çalışan insanlar görülüyor. Toplam 800 hektar arazinin 800’ünde pirinç, kalanında lahana, salatalık, fasulye, mısır, elma, armut, erik, kayısı, patates, kiraz ve benzerleri yetiştiriliyormuş.

Çiftlikte dört tip ev var. Bu evler arasında bir gezinti yapmayı önerdim. İlk eve girdik. Ev sahibesi evdeydi. Muşamba kaplı salonda yere oturdum. Üç odalı bu evin bütün bölümlerini görmek isterdim.  Yalnız, mutfaktaki tencerede ne olduğunu sordum. Su imiş! Kapaklarını kaldırmama izin verilmedi! Köylüler, mihmandar bayanla evin önünde fotoğrafımızı aldılar. Ne yazık ki bizim makine çalışmıyor! Bu köylüler sanırım hayatlarında ilk kez Türk görüyorlardı…

Yanımdaki diğer Türk eşim Şenal’dı. Bu onun da benim de Kuzey Kore’ye üçüncü gidişimizdi. Bu üçüncüsü için özel olarak davet edilmiştik. İki Kore arasındaki barış dünya gündemindeyken bu ülkede tuttuğum günlükten birkaç bölüm daha paylaşmam ilginizi çekebilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141