• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Muğla 24 °C
  • İzmir 27 °C
  • Aydın 22 °C
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

KADINLAR VE ERKEKLER ÜSTÜNE

Zeki SARIHAN

 (Bu vaazlar akla, mantığa, bilime aykırı görüşler içermez. Din, dil, ırk, mezhep ve cins farkı gözetmez. Kalp ve beyin sağlığına uygundur. Sorulara ve yorumlamaya açıktır.)

                                                                       *

Her toplumda değişik derecelerde olmak üzere kadınların statüsü erkeklerden aşağıda tutuluyor.

Bu olumsuz durum, kadının doğuran bir varlık olmasından ve bebeğini evde büyütmek zorunda kalmasından kaynaklanıyor olmalı.  Kemik ve kasları daha güçlü olan, dolayısıyla avlanmaya daha elverişli olan erkek orman ve savanlarda koştururken kadına evde bekleme, çocuk büyütme, yemek hazırlama, temizlik işleri düştü. Yerleşik tarım toplumu olduktan sonra da evinin çevresinde bahçe işleriyle uğraşabilirdi.

Bugün en uygar toplumlarda bir ana baba, akşam eve geç kalan erkek çocuklarından çok kız çocuklarını merak ederler. Kadın anatomisinin onun evden fazla uzaklaşmasını, sağda solda yalnız gezmesini engellediğini anlamak zor değildir. Erkekten farklı olarak kadın hamile kalma yeteneğine sahiptir. Hamilelik ise onu hayatı boyunca çeşitli sıkıntılarla baş başa bırakacaktır. İnsanlık tarihi boyunca kadını özgürleştiren en önemli adım tek evliliğin kabulüdür.

Erkek ve kadın insan cinsinin birbirini tamamlayan iki unsurudur. Biri olmadan diğeri de olamaz. Kabul etmek gerekir ki, bu birliktelikte kadının rolü ve işlevi daha önemlidir. Ailenin ve toplumun asıl yükü onun üzerindedir. Ocağı söndürmeyen ve aileyi bir arada tutan anadır. Kızlar, daha küçük yaşlarda bu rolü üstlenmeye hazırlanırlar.

DAHA UZUN BİR YOL VAR

Bin yıllar boyunca ev işlerine mahkûm edilen, bedenleri örtülere sarılarak erkeklerden saklanmaya çalışan kadın, sanayi toplumunda iş hayatına atılmak zorunda kaldı. Makineleşmenin gelişmesiyle birçok iş kas kullanmaya ihtiyaç göstermediğinden kadınlar erkeklerin yaptığı öğretmenlik, büro işleri, doktorluk gibi işleri de yapmaya başladı. Kadınların erkeklere eşitliği mücadelesi bu koşullarda doğdu ve halen de sürüyor. Bütün dünyada bu konuda alınacak çok daha yol olduğu açık.

Yapılacak olan şey, doğurma ve emzirme dışında (zira erkeklerin böyle bir yetenekleri yok), kadın ve erkek arasındaki işbölümünü yeniden düzenlemektir. Çalışan kadının çocuğuna bakacak kreşlerin açıklaması ve yerleşim birimlerinde ortak yemekhaneler bulunması kadını özgürleştirecek en büyük gelişmeler olacaktır. Gene de kadının diğer sorumlulukları hesaba katılarak işyerinde pozitif ayrımcılık uygulanması gerekir. İş saatinin erkeklere göre daha kısa tutulması fakat erkeklerle aynı ücreti alması gibi.

Kadını özgürleştirecek ve güçlendirecek olan diğer olgular, onun eğitim hakkını sonuna kadar kullanması, her mesleğe girebilmesi ve kendine ait bir gelirinin bulunmasıdır. Bunlar gerçekleşmediği sürece kadınların özgürlük sınırı erkeklerin merhametine kalmaktadır ki, bu erkek cinsin binlerce yıllık alışkanlıklarını bir tarafa bırakarak imana gelmesi beklenemez.

ÇARESİ OLMAYAN DERT: AŞK

Kadın erkek eşitliği ve kadının özgürleşmesi konusunda alınacak daha uzun bir yol var. Her şeyin çaresi bulunacaktır fakat kadın ve erkek arasındaki aşkın çaresi yoktur. İyi ki de yoktur. O olmasaydı, insan cinsi nasıl türeyebilirdi.

Höyüklerden çıkan eşya arasında kadınların süs objeleri müzelerimizin dolaplarında camlar arkasında yerini alıyor. Galiba sonsuza kadar kadınlar erkeklerin ilgisini çekmek için bakımlı olmaya çalışacak, giysi seçecek, naz ve cilve yapacaktır.

Son yıllarda Türkiye’de kadınların uğradığı cinayetlere varan şiddet hareketleri, bir geçiş döneminde bulunduğumuzun işaretidir. Kadın özgürleşmek istiyor fakat feodal duygularla yetişmiş erkek, bunu kendine yediremiyor. Ayrılmakta direten, nişanı bozmaya cesaret eden kadını öldürerek erkeklik duygularını tatmin ettiğini sanıyor. Bunun çözümü belki bir iki kuşak sürer. Çare, öğrenim hakkının kadınlar için de sonuna kadar uygulanması, ev işlerine mahkûm edilmeyerek ekmeğini kazanması ve elbette ki her iki cinsin medeniyet kurallarına göre eğitilmesidir.

Kadın-erkek eşitliğinin her iki cinsi, dolayısıyla toplumu daha mutlu, vatanı daha yaşanılır yapacağından kuşku duyan varsa o bir aptaldır.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141