• BIST 8885
  • Altın 3018.131
  • Dolar 34.3001
  • Euro 37.1624
  • Muğla 23 °C
  • İzmir 24 °C
  • Aydın 25 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 19 °C

İLLÜZYONDAN KURTULMAK

Zeki SARIHAN
Türkiye halkının zihni kapalıdır. 
Yeni kapanmadı, eskiden beri kapalı idi. 
Hiç açılamamıştır. 
Zaman zaman açılır gibi olmuştur, küçük bir gedikle duvar aralanmış, buradan içeriye biraz ışık sızar gibi olmuş, fakat bu ışık kaynağı kalın bir çimento ile hemen kapatılmıştır. 
“Aydınlanma, aydınlanma!” diyorlar. 
Türkiye halkı hiçbir zaman bir aydınlanma eğitiminden geçmedi. Tersine bütün kuşaklar sıkı bir ezberleme eğitiminden geçirilmiştir ve geçirilmektedir. 
Aydınlanma bütün ezberlerin bir yana bırakıldığı, araştırmanın, yargılamanın, akıl ve mantığın egemen olduğu bir felsefenin adıdır. Aydınlanma gerçeğin peşindedir. Fesi çıkarıp başına şapka geçirmeyi aydınlanma sananlar var. 
İTTİHATÇILART VE İTİLAFÇILAR
Bugün ortada iki kuvvet çarpışıyor: İttihatçılar ve İtilafçılar. Bunların ikisi de aydınlanmacı değildir. Sömürücü sınıfın birer kanadıdırlar. Yüz yıldır iktidarda birbirleriyle yer değiştiriyorlar. Emekçi halk, bu dövüşte ya seyircidir, ya da bunlardan birinin arkasında saf tutmak zorunda kalmaktadır. 
Her gün binlerce ton kâğıt, gazete ve dergi adıyla bu iki sınıfın çıkarları için tüketilmekte, gün 24 saat ekranlar bin dereden su getirerek iktidarın bu sınıflardan hangisinin hakkı olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır.  Bir süredir galip durumda olan İtilafçılardır. 
Bu iki sınıfın tarih kavgası da hiç bitmiyor. Her ikisi de geçmiş olayların içinden seçmeler yaparak kendi tarihini yaratıyor. Karşı tarafın tarihini yerin dibine batırıyor. 
Emekçi halkın tarihine itibar eden yok. Geçmişte hangi zulümlere uğramış, nasıl sömürülmüş, ezilmiş, hor görülmüş, kanı, iliği emilmiş, onu savunan bir avuç aydına da nasıl kan kusturulmuş, bunun hesabını soran da, bunun hesabı veren de yok! 
Onun, uyandığında, örgütlendiğinde ve harekete geçtiğinde kahredici kuvveti niçin ortaya çıkamıyor? Çünkü kendi için sınıf olamamıştır. Bu,  onun kaderi olarak kabul edilmiştir.  Onlar çalışır, alın teri döker, üretir, sefayı başkaları sürer. 
BU FABRİKAYI KİM YAPTI
Bir fabrikanın yanından geçerken birçok insan onun hangi iktidar döneminde yapıldığını düşünür. Onu İtilafçılar mı yaptırmıştır, İttihatçılar mı? Bu fabrikayı tığla üstüne tuğla koyarak yapan emekçiler akla gelmez. Bunun için Bertold Brech’in anlayışına sahip olmak gerekir. O muazzam Çin Seddi’ni Çinli işçiler ve köleler yapmıştır, o duvarın diplerinde milyonlarca insanın kemikleri gömülüdür. Su kanalları öyledir, yollar öyledir, binalar öyledir. Üstelik bunların giderleri, devleti yönetenlerin ve patronların ceplerinden çıkmamıştır. Halktan alınan vergilerle karşılanmıştır. 
İttihatçılardan veya İtilafçılardan birini mi seçmek zorundayız? Bizim bir ideolojimiz yok mu? Neden onu kararlılıkla savunmuyor, fabrikalardaki, tarlalardaki, okullardaki, sokaklardaki ve bürolardaki insanların zihinlerini kendi çıkarları doğrultusunda aydınlatamıyoruz? 
Niçin o iki sınıftan bağımsız fakat emekçi sınıflara gönüllü bir hizmet yolunu tercih edemiyoruz? Okullarda bunu bize anlatmadıkları için mi? Kendi kafamızın da bu konuda karıncalanmış olduğundan mı?  
Bizim zihinlerimiz de mi prangaya vurulmuş?
Birkaç arkadaşla oturmuş konuşuyorduk. Geçmişten, gelecekten söz açıldı. Köylü çocuğu olan arkadaşım, vaktiyle köylerinden kente nasıl sırtlarında yükle gelip gittiklerini, köylülerin ne zahmetle yaşadıklarını anlatınca bu yumağın düğümünü yakaladım:
“Bizim bir tarih ve tartışma yöntemimiz olmalıdır. Hangi sınıfın tarihçisi olacağız? Gözeteceğimiz şey ne olmalıdır? İşte şimdi senin anlattığın şey. O köylüleri, işçileri savunacağız. Tarihe onların nesnel olarak bulundukların yerden bakacağız. Gerisi aydınların gözünü bağlayan bir illüzyondur”
Böyle dedim ve demeye devam edeceğim. 
--------------------------
SARIKIZ’DAN HABER VAR! Bir sütre önce “Sarıkız Evden Kaçtı” yazımla, ana oğul kedilerimizin kaybolduğunu bildirmiştim. Gittiğim yerlerde kedilerimizle ilgili yazılarımı okumuş olanlar, çoluk çocuğumu sorup sual ederken kedilerimizden bir haber olup olmadığını da soruyorlar. Komşulardan birinin haber verdiğine göre, sokağın öte yanındaki siteden, kim olduğu saptanamayan biri, fare zehriyle onları öldürmüş! Bunu söyleyen komşununki de içinde olmak üzere aynı yolla öldürülen başka kedilerin de olduğu anlaşılıyor. Allah kimseye evlat acısı göstermesin!...  
 
 
 
 
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141