• BIST 10081
  • Altın 2951.437
  • Dolar 34.6593
  • Euro 36.8557
  • Muğla 9 °C
  • İzmir 12 °C
  • Aydın 13 °C
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 6 °C

DALGACI MAHMUT MİLLETVEKİLİ ADAYI

Zeki SARIHAN

Dalgacı Mahmut gençliğinden beri milletvekilliğine heves eder, milletvekillerine gıpta ile bakardı. Bir insanın milletvekili olunca birçok üstünlüklere de sahip olduğunu biliyordu. Onlara gittikleri yerlerde “Sayın vekilim” diye hitap ediyorlar, onları başköşeye oturuyorlardı. Onun çantasını taşımak isteten bir sürü insan çıkardı. Tabii bundan herkesin bir beklentisi vardı. Çocuğunu işe yerleştirilmesi, Ankara’ya bir hasta götürdüğünde hastanelerden birine yatırılması gibi faydaları olabilirdi milletvekilinin. Bu nedenle herkes milletvekillerine itibar ediyor veya öyle görünüyordu.

Dalgacı Mahmut’un milletvekillerinde en çok imrendiği şey, dolgun maaşlarıydı. Bu kadar parayı nasıl harcayabiliyorlar diye düşünürdü. Ona göre bu para ye ye bitmezdi. Üstelik bunun emekliliği de vardı. Bir kere milletvekili seçildi mi gel keyfim gel!..

İşte yeni seçimler gelip çatmıştı. Dalgacı Mahmut milletvekilliğine adaylığını koysa nasıl olurdu? Kendisi mevcut milletvekillerinden daha mı bilgisiz, daha mı beceriksizdi? Az çok konuşmasını biliyordu. Tahsili de yeterliydi. Adaylık için gereken parayı ise zar zor da olsa bulabilirdi. Ailesi kendisine yardım edebilirdi. Seçimlerde harcanacak para, göze alınması gereken bir kumardı.

Fakat çözümlenmesi gereken bazı sorunlar vardı. Dalgacı Mahmut hangi partiden aday olmalıydı? Onun geçmişinde solculuk vardı. Çevresinde böyle tanınmıştı. 1960’lı yıllarda üniversite boykotlarına, hatta işgallerine az katılmamış, az yürüyüş yapmamış, sosyalizm için az mücadele etmemişti. Ama Dalgacı Mahmut artık sosyalizm zamanı olmadığını çoktan öğrenmişti. Gerçi hâlâ sosyalist olduğunu söyleyen partiler vardı ama bunların sandıkta çok az oy alabileceklerini geçmişteki seçim sonuçlarından biliyordu. Milletvekili seçilemedikten sonra seçime girmenin ne âlemi vardı. Kendisini harcayamazdı Dalgacı Mahmur.

En iyisi Meclise girebilecek bir partiden aday olmaktı. Bu konuda umut veren birkaç parti vardı ama Dalgacı’nın sağ bir partiden aday olması yakışmazdı. Gerçi daha düne kadar sol veya sosyal demokrat bir partide isim yapmış iken son anda bu partiden dışlanınca sağ bir partiye geçip aday olanlar vardı ama bu tutum çok göze batıyordu. “En iyisi sosyal demokrat bir partiden aday olmak” diye düşündü Dalgacı Mahmut. Böylece hem görüşlerinden tam dönmüş sayılmayacak hem de tutumuna geçerli bir gerekçe bulunabilecekti. “Ne yapalım, hizmet için başka çare yok” diyebilirdi.

O, birikimini artık parlamentoda değerlendirecekti. Çevresine böyle açıklıyordu adaylığını. Orada halkın sesi olacaktı. Kendisi bir vatan ve millet hizmeti görecekti. Bunu söylerken gerçekte alacağı maaşı ve çevresinde göreceği itibarı düşünüyordu. Meclis’te Kürsüye çıkıp yemin edeceği aklına geliyor, bundan da heyecanlanıyordu. TRT’nin bir kanalı bu töreni canlı olarak verecek, hemşerileri bundan gurur duyacaklardı. Sonra milletvekili olarak danışmanı ve sekreteri olacaktı. Yapacağı telefonları düşünüyordu.

“Alo! Ben Milletvekili Mahmut!”

Telefonun öteki ucundaki kişi, bu sesi duyar duymaz önünü ilikleyecek ve:

“Buyurun sayın vekilim!” diye cevap verecekti.

Milletvekili olmak güzel bir şey olmalıydı.

Dalgacı Mahmut’un kafasını kurcalayan başka bir sorun daha vardı. Meclis’e girdiğinde Amerika, Avrupa Birliği, NATO, gibi konularda nasıl bir tutum takınmalıydı?

“NATO’dan çıkalım. AB aday üyeliğinden ayrılalım” diyebilecek miydi? Derse parti başkanı ile geçinebilir miydi?

Bunun çaresini de buldu. Bu konularda lastikli konuşacaktı. NATO’nun, ABD’nin aleyhinde bulunacak, Avrupa Birliğini eleştirecek ama hiçbir zaman esastan karşı çıkmayacaktı. Böylece hem ulusalcıları tatmin edecek hem de parti yönetiminin şimşeklerini üzerine çekmeyecekti. Zaten yöneticiler de aynı şeyi yapmamışlar mıydı?

Kafasında bu planları yaptıktan sonra bir mağazaya giderek kendisine lacivert yeni bir takım aldı. Adaylık başvuru belgeleriyle parti genel merkezinin yolunu tuttu. (Öğretmen Dünyası, Yıl 28, Sayı 331, Temmuz 2007)

23 Mart 2023.

zekisarihan.com

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141