• BIST 10099.03
  • Altın 3029.073
  • Dolar 34.8554
  • Euro 36.7581
  • Muğla 12 °C
  • İzmir 15 °C
  • Aydın 17 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 8 °C

CUMHURİYET’TEKİ YARILMA

Zeki SARIHAN

Okurları, Cumhuriyet gazetesinin zorda olduğunu biliyorlar. Geçen yıl satış rakamı 50 binin üzerinde gezinen gazete, bu yıl günde 36-38 bin arasında satıyor. Gazetenin okur sayısının artırmak için yaptığı çağrılar, öyle anlaşılıyor ki karşılıksız kalıyor.

Türkiye’nin en eski eski gazetesi, zaman zaman bugünkü gibi sıkıntılara düştü. 1950 öncesinde tek parti yönetiminin sözcülerinde biriydi. 1950’den sonra muhalefete düştü. 1960’dan sonra sosyalist aydınlara açıldı. Bu onu Çetin Altan’lı Akşam’la birlikte devrimcilerin gazetesi haline getirdi. 

Cumhuriyet, daha sonra siyasi gelişmelere göre birkaç kez yön değiştirdi. Devrimcilikten uzaklaşıp sağa doğru kaydığında okurlarının büyük çoğunluğu onu terk ettiler, böylece kapanma aşamasına gelen gazetenin yönetimi yeniden solcuların gazetesi olmaktan başka yaşama şansı olmadığını gördü.

Tirajın 50 binlere sabitlenmesinin nedeni, ülkemizdeki gazete okurunun profilinin değişmiş olmasındandı. Okur, artık “ansiklopedi gibi”, okunduktan sonra atmaya kıyamadığı bir gazete okuyacak zamandan ve zihin enerjisinden yoksundu. Ya hiç gazete okumuyor, ya da şöyle bir göz gezdirilip atılacak gazeteleri tercih ediyordu. Bu ortamda, manşetleriyle okuru tatmin eden gazeteler ortaya çıktı ve köşe yazısında her cümlesinden bir paragraf yapan, gözleri yormamak için paragrafların arasına da bir yıldız koyan keskin dilli köşe yazarları tercih edilir oldu. Sol okur, artık sloganlarla kendini tatmin ediyor, rahatlıyordu.

Fakat Cumhuriyet’in 15 bin daha okur kaybetmesinin nedeni, gazete okurunun bir bölümünün daha, halkın sağcılaşma eğilimine uyarak sağa doğru dümen kırmış olmasıdır.  Bu tip sağcılığın ideolojisi Türk milliyetçiliğidir. Sorunun temelinde ise Kürt sorunu olduğunu herkes biliyor.

Muhalefetin bugünkü siyasi mücadelenin önündeki soru şudur: Özelliklerini sayıp dökmemize gerek olmayan tek adam yönetimine karşı hangi siyasi güçler birlikte mücadele edecektir? Hatta mücadelede asıl hedef alınacak odak neresidir?

ERDĞAN’LA MI, DEMİRTAŞ’LA MI?

Bu soruya verilen birinci yanıt şudur: Bütün Türkler birleşip Kürt siyasi hareketini yok etmek gerekir. HDP kapatılmalı, milletvekilleri Meclis dışına atılmalı ve cezalandırılmalıdır. Kürtler bizim kardeşimizdir ama hiçbir kimlik talebinde bulunmamaları şartıyla…

İkinci yanıt ise, bütün halk güçlerinin (HDP de içinde), birleşip tek adam yönetimine karşı mücadele etmesini, onu iktidardan düşürüp yerine özgürlük ve demokrasiye dayalı bir siyasi sistem kurmalarını savunuyor. Cumhuriyet gazetesindeki yarılmayı da bu çerçevede düşünmek gerekiyor.

 Cumhuriyet’in yayın politikasını belirleyen Vakıf, nerdeyse ortadan bölünmüştür. Vakıf yönetiminde çoğunluğu kıl payı kaybeden grup, seçimlerin iptali için mahkemeye başvurmuştur. Vakıflar İdaresi ve mahkeme seçimlerde usulsüzlük olmadığını onaylamışken yukarıdan geldiği açık olan bir müdahale ile sonradan görüş değiştirmiştir. Bu davanın ayrıntılarına vakıf olmak okurların harcı değildir. İşin hukuki yönünün aydınlığa kavuşmasını beklerken ilginç bir gelişme yaşanmıştır: Mahkeme, gazete yönetiminin yayın politikasını suçlayarak onu yoldan çıkmakla suçluyor! Gazetenin köşe yazarları ise birbirlerini iğnelemeye devam ediyor.

Okurları gazetenin en çok ve en büyük puntolarla CHP haberlerine yer verirken, HDP ve diğer sol güçlerin haberlerine ve yorumlarını da görmezlikten gelmediğini fark etmişlerdir. İktidar ve ona bağlı yargı, Cumhuriyet’ten bir Sabah veya Yeni Şafak çıkaramayacağının farkındadır, fakat hiç değilse onun Kürt siyasi hareketini silme politikasında tutmayı başarırsa bunu bir kazanç sayacaktır. Gazete kendisi için biçilen bu rolü benimser, yalnız Atatürkçülük ve laiklik söylemli bir Cumhuriyet’in olarak devam ederse, iktidarın tasallutundan kurtulacağı da şüphelidir. Sözcü gazetesinin üzerindeki kara bulutlar bunun kanıtıdır.

Cumhuriyet’teki bu yarılma, CHP içinde de bir fay hattı gibi uyumakta, hatta öncü depremler gibi kendini ara sıra hissettirmektedir. Çizdiği zikzakların sonunda Türk milliyetçiliğinde karar kılan ve Kürt siyasi hareketini baş hedef alan bir siyasi parti, bu konuda Erdoğan’la işbirliği yapmakta, CHP’yi de bu cepheye çekmeye çalışmaktadır. Hedef Kılıçtaroğlu’nun yerine Nihat Erim veya Turhan Feyzioğlu gibi sağ milliyetçi birinin gelmesi, bu mümkün olmuyorsa CHP’nin bölünmesidir.

DEMOKRASİ CEPHESİ

8 Ağustos’ta Ayvalık’ta Ayvalık Demokrasi Platformunun bir etkinliği yapıldı. “Adaleti Nasıl kazanacağız?” konulu bu toplantıda bir CHP milletvekili ile EMEP Genel Başkanı konuşmacıydı. Bu Platform, Ayvalık CHP, HDP, EMEP, Haziran Hareketi, Alevi çevreleri ve çeşitli kitle örgütlerinden oluşuyor. İzleyicilerin yaptıkları soru ve katkılara bakılırsa muhalefetin birçok rengini içinde barındırıyor. Vatan Partisi ise platforma katılmamış, hatta Ayvalık ADD ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni de yanına almış. Eğer adı geçen iki kitle örgütünün genel merkezi ve şubelerinde de aynı eğilim varsa bu durum, bu iki kitle örgütünün de bir yarılma sürecinde olduğunu gösteriyor. 

Erdoğan, yalnız seçmenler arasında derin bir çatlak yaratarak yarısını yanına almayı başarmakla kalmamış, kendisini başkan yapmayacaklarını ifade eden Kürtlere karşı uyguladığı amansız tutumuyla muhalefeti yarmayı da başarmıştır. Bu onun iktidarda kalmasının garantisidir. Eğer muhalefet, darbecilerin ideolojisini ve kör bir şiddet kullanmakta ısrar eden PKK’yı dışlayarak güç birliği yapamazsa iktidarı rüyasında görür.   

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141