Ceren C.Tugay

Ceren C.Tugay
Ceren C.Tugay: "Müşteri ve insan ilişkilerini geliştirmek için iletişimin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Mezun olduktan sonra sudan çıkmış balığa dönmemek için kesinlikle insanın bu konuda kendini geliştirmiş olması gerekli.

Ceren C.Tugay kimdir?
Ceren C.Tugay, Bilkent Üniversitesi İç Mimari ve Tasarım Bölümü 'nden 2000 yılında mezun oldu. Stajını Tepe Gurubu ve İçkale Gurubu'nda yaptı. Özel zevkleri arasında yer alan müzik, bir İç Mimar olan Ceren'i n Türkiye'nin ilk ulusal özel radyolarından, Capital Radyo'da bir süre geçmiş yılların nostalji klasiklerinden oluşan bir radyo programı hazırlayıp sunmasına neden oldu. Üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde, kıyı kasaba ve kentlerimizde bir çok tekne yapım yerinde sayısız tekne üretildiği halde, Tekne İç Tasarımı yapan ender insanlardan biri Ceren C.Tugay… Hatta belki de tekne inşaa sektöründe ter döken ilk kadın… Dünyanın ilk 50 charter yatı arasında yer alan ve geçtiğimiz yıl yanarak batan Prenses Zeynep'in ve bir dönem Marmaris deniz turizmine imza atan Saltanat Kayıklarının tasarımcısı… Çalışmalarını Marmaris'te kendine ait olan CCT Marine Interiors isimli firmasında sürdürüyor…


Çocukluğundan beri müziğe karşı olan büyük ilgisi, Capital Radyo'da geçmiş yılların nostalji klasiklerinden oluşan bir program hazırlayıp sunmasına neden oldu.


-Türkiye'de ender rastlanan bir mesleğe sahipsiniz. Genç yaşta başarıya ulaşmış bir iş kadını ve bir Tekne İç Tasarımcısı olarak başarınızın sırrını bizimle paylaşabilir misiniz?


- Müşteri ve insan ilişkilerini geliştirmek için iletişimin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Mezun olduktan sonra sudan çıkmış balığa dönmemek için kesinlikle insanın bu konuda kendini geliştirmiş olması gerekli. Çocukluğumdan beri müziğe karşı büyük bir ilgim var. Bu ilgi benim Türkiye'nin ilk ulusal özel radyolarından, Capital Radyo'da bir süre geçmiş yılların nostalji klasiklerinden oluşan bir program hazırlayıp sunmama neden oldu. Bu ilk iş tecrübemdi ve radyoda insanlarla diyalog ve iletişim kurma yetimin geliştiğini gördüm. Radyo bu iletişimi kuran en önemli araçlardan biri bence. Şimdiki bakış açımla geçmişi irdelediğimde, kendimi bu yolda geliştirmeye çok önceki yıllarda başlamak ve üniversitedeki eğitimim sırasında da radyoda çalışmak isterdim. Ayrıca okul yıllarından bu yana kişisel gelişimle ilgili konularla da ilgilendim, bu konuda çok kitap okuyup, kendi çapımda araştırmalar yaparak kendimi geliştirmeye çalıştım. Şuna kesinlikle inanıyorum ki, gerek ekibinizle, gerekse müşterilerinizle ne kadar sağlam bağlar kurarsanız, bununla doğru orantılı olarak işinizde de o kadar başarılı oluyorsunuz. Bu her iş dalı için geçerli bir kural. İyi iletişimin yanında yetenek, zeka ve sabırlı olmak gibi özellikler de başarının temelini oluşturuyor bence.

Marmaris'te turizm denizle birebir bağlantılı, üstelik üç yanı denizlerle çevrili bir deniz ülkesinde yaşıyoruz. Buna karşın, yok denecek kadar az sayıda tekne tasarımcısı var.

-Bir İç Mimar olarak, Tekne İç Tasarımcısı olmaya nasıl karar verdiniz?
-Annem Marmaris'te yaşadığı için, sık sık Marmaris'e de gelip gidiyordum ve artık kendi mezun olduğum dalda, mesleğim doğrultusunda çalışmak istiyordum. Yine böyle Ankara'dan Marmaris'e ziyarete geldiğim bir sırada bir aile dostumuzun, İngiliz müşterisi ile tanıştım. Dünya ralli şampiyonalarına teknik destek sağlayan bir firmanın sahibiydi. Aynı çevrede bir İtalyan tekne tasarımcısı da vardı. Onunla da tanıştım ve ortak çalışma imkanımız oldu. Böylece Tekne İç Tasarımcılığına adım atmış oldum. Bu alanda yeni olduğum için, yapılan çalışmaları gözlemleyerek kendimi geliştirdim. Artık mesleğimi hayata geçirmiş olmanın mutluluğu ve heyecanını yaşıyordum. Marmaris'te turizm denizle birebir bağlantılı, üstelik üç yanı denizlerle çevrili bir deniz ülkesinde yaşıyoruz. Buna karşın, yok denecek kadar az sayıda tekne tasarımcısı olduğunu biliyordum. Artık karar vermiştim. Bir İç Mimar olarak, tekne iç tasarımı yapacak, mesleğimi bu yönde kullanacaktım.
Birlikte çalıştığımız İngiliz, detayı çok iyi biliyordu. Had safhada mükemmeliyetçi ve disiplinliydi. Böylece tekne iç mekan tasarımı oluştururken, detaycılığı kavramanın ve uygulamanın çok büyük bir önemi olduğunu öğrendim. Teknenin tadilatını yapan firmanın sahibi aile dostumuz da, samimiyetle yürütülen müşteri ilişkileri konusunda kendimi geliştirmeme neden oldu. Belli bir çalışma döneminin ardından İngiliz müşterimin yanından ayrıldım. 2003 yılından bu yana da hala teknesinin bitmemiş olduğunu duyuyorum. Mükemmeliyetçilik iyidir, ama sanırım bunu çok yüksek dozda tutmanın da dezavantajları olduğunu, bizim İngiliz'in teknesinin bir türlü bitememesinden anladım.
İngiliz'in yanından ayrıldıktan sonra bir firmadan teklif geldi, bir İtalyan müşterinin teknesinin iç tasarımı yapılacaktı. Teknenin projesinin hazırlanıp, uygulanması bir yıl sürdü. Bu arada İtalyan müşteriyle çok iyi aile dostu olduk. Teknesini teslim edince başka bir iş aldım. Her yaptığım projede yeni bir tecrübe kazanıyor ve kendimi devamlı geliştiriyordum.

Karadeniz Holding'e ait Prenses Zeynep dünyanın ilk 50 charter yatı arasındaydı. Böyle muhteşem bir teknenin dış tasarımındaki tadilata göre iç tasarımını yapacak olması çok farklı bir heyecan yarattı Ceren C.Tugay'da.
-Geçtiğimiz yıl yanarak batan Prenses Zeynep teknesinin iç tasarımını sizin yaptığınızı biliyoruz. Bu çalışmanızdan söz ederken, İç Tasarımına imza attığınız teknelerden hangisinin sizin için özel olduğunu söyleyebilirsiniz?
Yaptığım çalışmaların her biri farklı detaylarla önem kazanmıştır. O yüzden şu çalışmam, bundan daha özeldir diyemeyeceğim. İşimi severek yapıyorum, her yaptığım tasarım benim için çok özeldir.
Karadeniz Holding'e ait Prenses Zeynep dünyanın ilk 50 charter yatı arasındaydı. Dünyanın bazı ülkelerinin kraliyet aileleri ile dünyaca tanınmış ünlüler ve sanatçılar bu teknede ağırlanıyordu. Prenses Zeynep'in 36 metrelik uzunluğu, ek yapılarak 50 metreye çıkarılmıştı ve komple bir tadilat yapılacak, yenilenen dış tasarımıyla birlikte, iç tasarım projesi de hazırlanacaktı. Böyle muhteşem bir teknenin dış tasarımındaki tadilata göre iç tasarımını yapacak olmam çok farklı bir heyecan yarattı bende. Böyle bir teknenin talihsiz akıbetine üzüldüm tabii.
Bunun ardından Türkiye'nin en pahalı guleti olarak adı geçen 36 metre uzunluğundaki Sparkle isimli teknenin iç tasarımını yaptım.
“Yabancılar, buraya geldiklerinde bizim kültürümüzü merak ediyorlar ve görmek, bilmek istiyorlar” görüşünden yola çıkarak hem oryantalizmi çağrıştıran, hem de Osmanlı kültürünü yansıtan Saltanat Kayığı fikrini geliştirince, ekibiyle birlikte bu projeyi gerçekleştirmekte gecikmedi.

-Yaratıcılığınızın uygulamaya aktarılmasında sizinle çalışan bir ekip var. Sanırım bu ekip de başarıya ulaşmakta sizin için önemli bir rol teşkil ediyor?


-Tasarım yaparken tüm yaratıcılığını ortaya koyuyor insan. Ruhunuzu kattığınız projenin kusursuz olarak hayata geçmesinde, doğal olarak iyi bir ekiple çalışmanın çok büyük önemi var. Bugüne kadar yaptığım tasarımların uygulamaya konulmasında, birlikte çalıştığım insanlarla o ruhu yakalayabildik. Hele Prenses Zeynep teknesinin tadilatı sırasında birlikte çalıştığımız ilk ekiple bambaşka bir çalışma ortaya koyduk. Yabancılar, buraya geldiklerinde bizim kültürümüzü merak ediyorlar ve görmek, bilmek istiyorlar. Bu görüşten yola çıkarak hem oryantalizmi çağrıştıran, hem de Osmanlı kültürünü yansıtan Saltanat Kayığı fikri ortaya çıktı, bu projeyi gerçekleştirmekte gecikmedik. İlk Saltanat Kayığı 2007 Mayıs'ında suya indirildi. Kayık çok büyük ilgi gördü, bunun üzerine ikinci Saltanat Kayığını yaptık. Denizcilik Festivali sırasında Saltanat Kayıkları ulusal basında büyük yankı uyandırdı, böylelikle Marmaris kültürel bir çalışmayla sesini milyonlarca insana duyurmuş oldu.

Tekne iç tasarımcısı olarak bu piyasaya girdiğinde, ülkemizde bu meslek dalının eğitimi konusunda bir açık olduğunu gördü. Şimdi İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde mesleğiyle ilgili seminerler veriyor.

- Siz bir İç Mimarsınız ve mesleğinizi, mesleğinizdeki becerilerinizi teknelere aktardınız. Tekne İç Tasarımcılığı da, iç mimari eğitiminin bir parçası tabii, ama farklı bir eğitim süzgecinden geçmeyi gerektirmiyor mu?
- Size katılıyorum. Ben gözlemlerim ve tecrübelerimle kendimi yetiştirdim. Tekne iç tasarımcısı olarak bu piyasaya girdiğimde, ülkemizde bu meslek dalının eğitimi konusunda bir açık olduğunu gördüm. İç Mimari tabii ki bu mesleğin ana bilim dalı, ama Tekne İç Tasarımcılığında karada inşa edilen binalar gibi 90 derecelik açılarla çalışılmıyor. Şöyle ki teknenin, taban, orta ve tavan kısımları değişik ölçü ve açılar içeriyor. Bu da özellikle mobilya ve genel mekan tefrişinde zorluk yaratıyor.
Bugün Türkiye'de bir çok tekne yapım yerinde, çok sayıda tekne üretiliyor. Fakat benim gibi tekne iç tasarımı yapan insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Üniversitelerimizde Tekne İç Tasarımı diye bir bölüm, hatta ders bile yok. Son bir-iki yıldır, İstanbul ve İzmir'deki Üniversitelerin İç Mimari bölümlerinde ders olarak verilmeye başlandı. Fakat bu mesleğe gönül vermiş biri olarak benim hayalim, üniversitelerimizde Tekne İç Tasarımı Bölümü açılması ve master alanı yaratılması. Benim Bilkent Üniversitesinden hocam Prof.Marcus Wilsing, şu anda İzmir Ekonomi Üniversitesinde Bölüm Başkanı. Onunla iletişime geçtim ve 3. Sınıflara Tekne İç Tasarımı hakkında bir seminer verdim. Şu anda öğrenciler tasarım stüdyosu dersinde Tekne İç Tasarımı üzerine projeler hazırlıyorlar. Öğrenciler finalde bu projelerini sunacaklar, ben de önce öğrencilere tasarım stüdyosunda ders verip, ardından notlandırılmaların yapılacağı jüride yer alacağım. Zaman içinde üniversitelerimizde tekne iç tasarımı bölümünün açılmasıyla ilgili girişimlerimiz de olacak.
Mesleğinin O'nun için zor yanlarından biri, giyim tarzını zevkine göre değil de işine göre ayarlaması gerektiği. Hem spor, hem feminen giyinmeye gayret gösteriyor, ama çok sevdiği topuklu ayakkabılarını giyemiyor.

-Erkek egemen bir sektörde kadın olmak nasıl bir duygu? Yaşadığınız zorluklar var mı?


-Bu piyasada kadın olarak çalışmak beni zorlayan bir unsur olmadı hiçbir zaman. Yaptığın işe saygı duyuyorsan bunun geri dönüşünü görüyor insan. Birlikte çalıştıkların ister işçi olsun, ister müşteri eğer saygı gösterirseniz, karşılığında da saygı görüyorsunuz. Üstelik erkek egemen bir sektör olduğu için, sektör içindeki bir kadına daha özenli davranıyorlar.
İşimi çok seviyor ve keyif alarak çalışıyorum. Mesleğimin beni en çok çeken yanlarından biri, deniz ve tekne adabına bağlı kalarak belli sınırlar içinde çalışmak. Bir yaratıcılık sürecine girmek inanılmaz heyecanlı oluyor.
Mesleğimin benim için zor yanlarından biri, giyim tarzımı zevkime göre değil de işime göre ayarlamam gerektiği. Ben feminen giyim tarzından hoşlanırım. Fakat içinde bulunduğum sektör de bir çeşit inşaat sektörü. Genellikle tadilat halindeki teknelere inip, biniyor, gerektiğinde yükseğe tırmanıyorum. Bu tabii kişisel giyim tarzımı zorladı biraz. Elimden geldiğince hem spor, hem feminen giyiniyorum, ama tabii çok sevdiğim topuklu ayakkabıları kullanamıyorum.

Eşiyle birlikte Kayınpederine hediye ettikleri, Osmanlı Döneminde faaliyet göstermiş bir Armatörlük Şirketinin antika hisse senedinin, aylar sonra Büyük dedesi Kerimzade Tevfik Bey'in şirketine ait olduğunu öğrenince çok duygulandı.


-Bu sektöre girdikten sonra hayatınızda iz bırakan bir detayı, bir anıyı paylaşabilir misiniz bizimle?
Bu sektöre adapte olduktan sonra ilginç bir detay beni çok etkiledi.
Babamın dedesi Selanikli bir iş adamıymış. Büyük nenemiz hastalanınca İstanbul'a taşınmışlar. Büyük dedem orada yük gemileri satın alarak bir armatörlük şirketi kurmuş ve deniz ticareti yapmaya başlamış. Osmanlı'nın çöküş zamanında fazla faal olmamış ve ilerleyen zamanda aile bu işi sürdürmemiş.
Evvelki yıl eşimle birlikte İstanbul'a gitmiştik. Babalar günü için kayınpederime hediye almak üzere bir antikacıya girdik. “İttihat” isimli armatörlük şirketine ait antika bir hisse senedi satın aldık. Fakat hisse senedinin ait olduğu şirket hakkında herhangi bir şey öğrenemedik. 1-2 ay sonra antikacıdan bize hisse senediyle ilgili detaylar yolladılar. Bu iki adet İngilizce kitapta, Osmanlı ile ilgili bazı araştırmalar vardı. Bizim kayınpederime hediye ettiğimiz hisse senedinin ait olduğu şirket ve sahiplerini içeren bilgiler de yer alıyordu kitaplarda. Bu sayede hisse senedinin ait olduğu “İttihat” armatörlük şirketi sahibinin Selanikli Kerimzade Tevfik Bey olduğunu öğrendik. Kerimzade Tevfik Bey babamın dedesiydi.
Bu detay beni etkiledi tabii. Birkaç kuşak sonra denizle ilgili bir şeyler yapıyor olmak ilginç bir tesadüf bence.
Büyük dedemin, Osmanlı döneminde bir süre Pera Palas'ta kaldığını öğrenmiştim. İzini bulmak ve hakkında bilgi sahibi olmak için, Pera Palas'ta bile araştırma yapmayı düşünürken, bu şekilde onun izini bulmam adeta bir sürpriz oldu.

Oya Dirikcan/ Marmaris

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.