Ahmet Enes ''Ahval''ini anlattı

Ahmet Enes ''Ahval''ini anlattı
Onu ilk radyocu kimliğiyle tanıyanlar var.

Bazıları televizyon programlarından hatırlıyor. Kimi de söz yazarı olarak biliyor. „Cennet“ şarkısının mimarı o. İlk albümü „Ahval“ tüm müzik marketlerde yerini almış durumda. Şarkılarını dinledim. Dinleyince bu sözler kimden çıkıyor merak ettim. Bizi kırmadı „Ahval“ albümünün ilk röportajını Gazetemize verdi. Uğur getireceğimizi umuyor, hemen söyleşiye geçmek istiyorum.

Ahmet Enes ismini bundan sonra sıkça duyacağımıza benziyor. Kimdir Ahmet Enes?

Ben bir Aralık ayının 18inde Erzurum’un soğuk bir kış gününde dünyaya geldim. Bir kaç aylıkken İstanbul’a yerleşmiş ailem. Doğal olarak kendimi İstanbullu sayıyorum. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunuyum ama gazetecilik yapmıyorum göründüğü gibi. Gazetecilik okuduğum yıllarda eş zamanlı olarak radyo programları yaptım. Daha sonra TRT’de televizyon programları. Önce haber ağırlıklı bir programdı. TRT Müzik açıldıktan sonra orada bir programa başladım. Sonra yarım yıla yakın bir Amerika maceram oldu. Aslında oraya yerleşme amaçlı gitmiştim. Öncelikli düşüncem master yapmaktı ama çeşitli durumlardan ötürü tamamlayamadım. Geri dönmek zorunda kaldım ve askere gitmeye karar verdim. Askerden sonra herkes radyoya geri dönmemi bekliyordu. Bu sefer öyle olmadı. Bir şarkı yaptım. Aslında hep şarkı yapıyorum ama bu kez farklı bir şarkı yaptım ve „Cennet“ bana bambaşka kapılar açtı. Allah’ın takdiri gözüyle bakıyorum. Bir albüm teklifi geldi. Öylece yol almaya başladık.

ae.jpg

Nasıl başladın şarkı yapmaya?

Ortaokul/Lise dönemlerinde herkesin aşkına tercüman olurdum. Örneğin bir arkadaşım bir kızdan hoşlanırdı, bir şey yazamazdı, o kağıtları ben yazardım onun yerine. Yani aşk üzerine kelime ve şiirlerle başladım. Üniversiteye hazırlık yıllarında bir arkadaşımın vasıtasıyla bir kaç akor öğrendim gitarda. Evde de her evde olduğu gibi çalınmayan bir gitar vardı. Hep şarkıları dinlerdim „acaba bu ses nasıl çıkıyor?“ gibisinden. Sonra bir baktım gitar çalıyorum. Bir baktım şarkı yapıyorum. Radyo’da stajerlik yaptığım dönem ilk kez şarkılarımı insanlarla buluşturmaya başladım kendi programlarımda.

Şarkılarını dinledim. Hepsi çok doyurucu, çok şey anlatan şarkılar. İlham nereden geliyor?

Ben buna en başta nimet gözüyle bakıyorum. Biri sinirlendiğinde atıyorum duvarı yumruklayarak çıkarır içindeki zehiri, ya da sevindiğinde oynar, halay çeker. Bende bu duygular önce içime kapanarak, daha sonra kalemi elime alarak ortaya çıkıyor.

Bir de mükemmelliyetçi bir yapım var. İnandığım sevdiğim bir işi doğru adımlar atarak, doğru ürünleri seçerek ve insanlara en güzelini sunmaya çalışarak yapıyorum çünkü Allah yaptığı işi en iyi şekilde yapanları sever. Böyle düşünüyor, böyle inanıyorum.

Şarkıların çok ağır, derin anlam taşıyan şarkılar. Dinlerken insan “bu şarkıların çıkması için bir Insanın neler yaşamış olması gerekiyor?” diye düşünüyor. Çok ağır bir geçmişin mi var yoksa şarkıya mı öyle yansıyor?

Yok, insanlar hep böyle zanneder değil mi? Mesela son zamanlarda Halil Sezai var İsyan şarkısıyla. İnsanlar “Halil Sezai ne yaşamışta böyle bir şarkı yapmış?” diyorlar. Dinleyici sizi tanıdığı şeyle değerlendirmeye kalkıyor. Güncel hayatta hepimiz normal birer insanız ama yaşadığımız duyguların dışa vurumunda farklılıklar gösteriyoruz. Benim dışa vurumumdaki farklılıklarda şarkı ve şiirlerimdeki derinlik.

Bu derinliğin sırrı ne peki?

Erhan Güleryüz’ün bir şarkısı var “Ben yaşamaya gelmedim dedim öyle bir bakıyorum hayata seni tanımadan öncelerde rest çekmiştim dünyaya”. Şimdi orada “ben yaşamaya gelmedim dedim öyle bir bakıyorum hayata”  kısmı var ya, orası hakikaten beni tam olarak tanımlıyor. Ben hayatı sanki içinde yaşayan biri değilmişte, dışarıdan insanları izleyen birimiş gibi yaşıyorum. Böyle olmaya devam ettikçe de zannediyorum benden çıkacak kelimeler derin anlamlar taşımaya devam edecek.

Şarkı sözü yazmak seni yoruyor mu? Içine ağırlık çöküyor mu bir şarkı yaptıktan sonra?

Şarkı sözlerini yazmayı gerektirecek duyguları insan depolarken yoruluyor. Şarkı sözlerini yazdığında o dışa vurumu tamamladığınız anda rahatlamış oluyorsunuz tam aksine.

Albümün ismi “Ahval”. Anlamı nedir ve neden Ahval?

Radyoculuk yıllarımda “Halimiz Ahvalimiz” diye bir türkü grubu vardı çok sevdiğim. O grubun ismi benim aklımda hep kalmıştır. Sonra “Sır” diye bir şarkı var albümümde. Orada da “halim ahvalim” diye bir kelime geçiyor. Söylenişi bir kere çok güzel. Albüme “seni çok sevdim, yandım, öldüm” gibi bir isim koymak albümdeki şarkılara hakaret gibi bir şey olacaktı. Ağır bir isim bulmak lazımdı. Ben de açtım Osmanlıca Lügatı kelimeleri tarıyorum. Ahval kelimesine takıldım. Anlamı: Haller, durumlar, kendinde zuhur eden olayların dışa vurumu. Albümün özüne de çok uygun bir isim oldu.

Senin Albümünü insanlar neden almalı?

Şarkılar yüzyıllardır söyleniyor. Belki dünya var olduğundan beri insanlar bir şeyler mırıldanıyor. Hallerini, durumlarını, Ahvalini insanlar bir şekilde belirtiyorlar. Biz de ahvalimizi belirttik. İnsan şarkı dinlediğinde „vay be adam benim yaşadığımın aynısını yaşamış“ der ya, bizden bir şey bulurlarsa kendilerine ait, ya da bizim yaşadığımız şeylerden kendilerine bir pay çıkarıyorlarsa, dinlesinler, alsınlar Albümü.

Senin Albümde favori şarkın hangisi?

Kendi Albümümde en sevdiğim şarkılardan biri “Sır”. “Sabrımı, ödülümü bekliyorum” diye devam eden, çok sabrettiğim dönemlerde çıkmış bir şarkı. Sonra “Bir kadın sevdim ama” diye bir şarkı var o da çok özeldir benim için ve “Sevdim”.

Şarkılarında daha önce söylediğim gibi farklı bir derinlik var. Bu duygunun dinleyiciye geçmemesi, şarkının derinliğini anlatamama gibi bir kaygı taşıyor musun?

ahmet-enes-ahval.jpgGülerken düşünmek, düşünürken farklı duygular içinde olmak mümkün. Bizim neticede yaptığımız iş de hislerle alakalı. Ne yaşadıysak onu en iyi şekilde anlatmaya çalıştık. İnsanlar bizim anlattıklarımızı anlamadı mı? Anlamayabilirler... Her ürünün hitap ettiği bir kesim vardır. Herkes şarkılarımdan nasiplenmeyebilir. “Acaba hak ettiği yere gelir mi? İnsanlar bu söylediğim sözden ne anlar? Ben burada bu sözü söyledim ama nasıl anlaşılır?” gibi kaygılarım olmadı hiç. Birileri için bir şey yapmaya kalkarsak o zaman hibir şey söyleyemeyiz.

Bu sabah bir televizyon programı izliyordum. Bir kitap yazıyormuş Aziz Nesin. O kitaba yazdığı şeyleri revize ederken bakmış: “Şurası bunu rahatsız eder, burası şunu rahatsız eder” diye diye o yazı kısalmış kısalmış sadece başlığı kalmış.


O bile kalmıyor bazen.

Evet, bazen o bile kalmıyor. Kendinize kılavuz olarak belirlediğiniz şey kendi hisleriniz olursa o zaman şaşırmazsiniz ama “başkaları ne der? Anlaşılır mı? Şuraya mı daha çok oynasam? Burada mı daha çok popülarite var?” gibisinden kaygılarınız olursa o kaygan bir yoldur ayağınız kayar gider, tutunamazsınız.

Başkalarına da şarkı sözü verdin. Kimlerde var senin şarkıların?

İlk eserimi yine Radyocu arkadaşım Talha Bora Öğe’ye verdim. „Ama“ diye bir şarkıydı. Benim için tabii bir gurur kaynağı. Birisi geliyor sizden şarkılarınızı istiyor.
Selim Gülgören’e „Cennet“ şarkısını verdim. Özcan Deniz’e „Deli Kız“ isimli parçayı.

Tüm bunlardan sonra bir süre eserlerimi kimseyle paylaşmamam gerektiğini düşündüm. Böyle bir karar aldım. Benim bir çok dinleyenim de benden bunu talep etti. „Kimseye şarkılarını verme artık kendin söyle şarkılarını“ dediler.

İlk albümün çıktı devamı gelecek mi?

Albümü yaptık, menajer ve stüdyodaki arkadaşlar “hadi artık şimdi ikinci albümün şarkılarını hazırlamaya başla” dediler. Böyle oluyormuş meğer bu işler. Şimdi ikinci albüm çalışmalarına başlayacağız. Nasip olduğu müddetçe eserlerimi sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.


 

Kaynak : http://www.haber3.com/ahmet-enes-ahvalini-anlatti-107623y.htm#ixzz2SoZ0QXdF

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.