• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Muğla 24 °C
  • İzmir 27 °C
  • Aydın 22 °C
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

4. murat ve Acar...

Temel IRMAK /Gönül Dostu

4. Murat

ve

Ali Acar

 

(Eski yazılarıma göz atarken, 2005 yılı içinde kaleme aldığım, makalemi buldum. Ve tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Marmaris'in fotoğrafına tekrar bakmamızı sağlayacaktır)

 

Sevgili okurlarım, uzun zamandır sizlerle dertleşemiyordum.

Önce matbaa tesislerimizi Beldibi'ne taşıdık.

Ardından merkezdeki ofisimizi düzenlemeye çalışırken, Marmaris'in gündemini de görmezlikten gelemezdim.

Dünya'nın en zor işi gazete sahibi olmaktır sanırım.

Köşe yazarı yazısını yazar, muhabir haberini yapar. 

Ve bundan sonrası okur ile gazete arasındadır.

Eğer haber bir yerleri ilgilendiriyorsa, gazete sahibi hemen hedef alınır.

Gazete sahibi için yaptırımlar başlar.

Bu gibi olayları çok yaşadım.

Bunları Allah ömür verirse kitaplaştıracağım.

Neyse gelelim 4. Murat'a ve hemen ardından Marmaris gündemine.

 

İşte 4. Murat…

4. Murat devri.

Padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. İstanbul'da bütün meyhaneler ve keşhaneler "underground" takılmaya başlamış. 4. Murat bi gece, tebdil-i kıyafet İstanbul'a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bi sandal kiralamış.

Sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. Bi ara, sandalın yanından sarkan bi ipi çekmiş. İpin ucunda bi testi! Sultan, "Ne var o testinin içinde?" diye sormuş. Sandalcı "Ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. Her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. Murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. İkramı kabul etmiş ama yine de, "Mey yasak. Hünkarımız görse kafanı vurdurtur diye korkmuyor musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. Sandalcı da haliyle, "Yahu hünkar ner'den görecek bizi denizin ortasında" demiş.

Aradan biraz zaman geçmiş. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış. Gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. Sultan yine kabul etmiş ama yasağı gene hatırlatmış. Sandalcı aynı şekilde, "Kim görecek ki bizi denizin ortasında" demiş. Biraz daha vakit geçmiş. Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. Hünkara, "Ver 5 akçe de falına bakayım" demiş. Fal 4. Murat'ın en kızdığı şeymiş, ama "Hadi biraz daha sabredeyim" diye düşünüp, "Bak bari" demiş.

Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "Efendi, sorunu sor bakalım" demiş. Padişah, "Hünkar şu anda nerededir?" diye sormuş. Sandalcı taşlara bakıp "Hünkar şu an denizdedir" demiş. 4. Murat güya endişelenmiş havalarına girip, "Sakın yakınımızda bi yerde olmasın" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. Sandalcı taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. Murat'ın ayaklarına kapanıp, "Affet beni hünkarım " diye yalvarmaya başlamış. Kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. Padişah dayanamayıp, "Sana bi soru sorucam. Eğer bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu anında vurduracam" demiş. Sandalcı sevinçle, "Padişahım çok yaşa" demiş ve merakla soruyu beklemeye başlamış.

4. Murat, sandalcıya, "Dönüşte İstanbul'a hangi kapıdan giricem?" diye sormuş. Tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "Hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bi kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. Hünkar başını "Olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş.

Padişah kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, "Hemen boynunu vur şu kafirin" emrini vermiş. Sonra da, "Surlara yeni bir kapı açıla! İstanbul'a oradan giricem" demiş çevresindekilere. Kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. Murat bi ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. Kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. Ama okuyunca hayretler içinde kalmış. Sandalcı kağıda şunları yazmışmış: "Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"
O gün bugündür de işte o kapı, "Yenikapı" olarak anılıyormuş.

 

Ve Ali Acar

Seçmenler;  “Yeni Belediye Başkanı Ali Acar Marmaris'te hayırlı uğurlu olsun” deyip kağıdı verdiler.

28 Mart 2003'u geri de bırakalı, 2 yıla yaklaştığını görüyoruz. Bu 2 yılı baza alırsak, Marmaris'te  iki kış sezonunda (Pazaryeri-Havuz ve barajın tamamlanması) “yıkım”lardan başka ses getiren bir de denizcilik festivali.

Sayın Acar'ın gözünü karartarak bu yıkımların üzerine gitmesi acaba evinde oturan emekli Mehmet amcayı ve Ayşe teyzeyi ne kadar ilgilendiriyordu ki.

O da tartışılır, bi konudur.  

“Marmaris tamamen işgal edilmiş” bir durumda olduğu ve geciçi ruhsatlarla işyerlerinin açıldığını bilmeyen yoktur sanırım. Her önüne gelene konut altlarına geciçi ruhsatlar adı altında çalışma izni verilmiş. Hatta geçmiş yönetimlerin, yeşil alanların bile işletmelere çevrilmesine göz yumulduğunu herkes biliyor.

Bunlar bilinen konular…

Şimdi adamın birisi çıkmış, “Ben Marmaris'i düzeteceğim” diyor.

Menfaat ve hazır ve sıcak “kira” paralarına alışık olanlar “hayır kardeşim” diyor.

Bende diyorum ki;

Sayın Ali Acar, neresini düzeteceksiniz.

Marmaris deveye dönmüş. Bu deveyi nasıl ayağa kaldıracaksınız tek başınıza. Bu deveye nasıl yol aldıracaksınız. Arkanızda odalar, dernekler, esnaf odaları ayağınıza çelme takmak için fırsat kollarken.

Bu deveyi nasıl yürüteceksiniz.

Ya siz çok akıllısınız yada Marmaris'i benden çok seviyorsunuz. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz. Bırak deve yattığı yerde kalsın. Sizde dost meclislerinde belediye başkanlığı yapınız.

Neden sinirleniyorsunuz ki, neden gece gündüz çalışıyorsunuz ki.

Kimler için…

Evinde oturup, gelişmeleri izleyerek geçirenler için mi.

Yoksa, yarının büyükleri olacak çocuklarımız için mi.

Size mi düştü, Marmaris'i kurtarmak.

Limanı büyüteceklermiş, bırakın büyütsünler.

Deniz kirlenecekmiş, bırakın kirlensin.

Kalite artırılıp zengin turist gelecekmiş bırak gelmesin.

Herkes kendi kesesini düşünerek, Marmaris'i batırmayı düşünüyorsa, bırakın yapsınlar.

Acaba onların istediğini bir Marmaris kaç yıl gider.

Yada sizin uğura sinirlenip, masamıza yumruk vurduğumuz Marmaris'i onlar hayal edemiyorsalar boş verin.

Onlar kazansınlar, oğulları bilmen ne cafe de viskisini yudumlasınlar. Rahat yaşasınlar, onların uğrunda mı ki, Marmaris.

Sana ne oluyor…

Onların uğurunda mı ki 50 yıl sonrası.

Onlar bugün nemalanmak istiyorlarsa.

Onlar son model jiilerle dolaşıp dursunlar, Marmaris'in güzelliğini nasıl bozarız nereye bir otel dikeriz, denizi nasıl doldurup limanı nasıl büyütürüz düşünüp dururken.

Bize mi düştü, Marmaris'i savunmak.   

Onlara göre biz yanlış yapıyoruz.

Şimdi gazetelere ilan yollarlar, bazı gazeteciler balıklama dalar, ilanı alır. Ama kaybeden yine biz oluruz.

Toplumların mutlaka iyi de sahip çıkması gerekir.

Eğer topluluklar iyi şeylere değil de, kötü şeylere sahip çıkarsalar, hiçbir yerde huzur ve istikrar sağlanamaz.

Evet sözüm sana Ali Acar sana mı düştü, Marmaris'i düzeltmek kardeşim!...

Bırak hiçbir şey yapma. Otur makamda, gelene evet gidene eyvallah de sende sür 15 yıl saltanat..

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141