Aradan Yarım Yüzyıl Geçmiş
12 Mart 1971 Cuma günü öğleyin Milas Selimiye Bucağı Ortaokulunda dersten çıktım. Öğle yemeği için bekâr evime giderken esnaftan biri, “Gözün aydın hocam” dedi, ordu darbe yapıp hükümeti devirmiş!
Bu habere sevindiğimi söyleyemem. Askeri yönetimin ne getireceği belli değildi. Solun büyük bir kısmı, yıllardır mücadele ettikleri Süleyman Demirel’in Adalet Partisinden kurtulmanın sevinci içindeydiler. Bütün 1960’lı yıllar boyunca gençler, memurlar, işçiler, öğretmenler demokratik bir Türkiye için ayaktaydılar. 12 Mart Muhtırası ile şimdi bu mücadelenin mutlu sonucu mu alınıyordu?
Hükümetin devrilip ordu denetiminde yeni bir hükümet kurulmasından umuda kapılmamakla birlikte, yeni hükümetin Selimiye’de beni bulup içeri tıkacağına ihtimal vermezdim. Hele 11’ler denen Attila Karaosmanoğlu gibi genç beyinlerin hükümette yer almasından, özellikle Şinasi Orel gibi reformcu bir akademisyenin Millî Eğitim Bakanı olduğunu öğrendikten sonra.
Gazi Eğitimi bitirip burada göre başlayalı daha sekiz ay olmamıştı. Kendime hayat ilkesi olarak seçtiğim daima gerçekleri söyleme huyum burada da başımı belaya sokmuştu. 29 Ekim 1970 günü Cumhuriyet Bayramı töreninde emperyalizmden söz ettiğim için şikâyet edilmiş, Bakanlıktan gelen bir başmüfettiş, benim ve öğrencilerin ifadelerine başvurmuş, fanatik gerici bir anlayışla kaleme aldığı rapor sonucunda Bakanlık emrine alınmam kararlaştırılmıştı. Karar, 12 Mart darbesinden sonra okula ulaştı.
Hayal kırıklığına uğramaktan öte küplere bindim. Atatürkçü reformcu Erim hükümeti yapacağı başka bir iş yokmuş gibi beni Bakanlık emrine almakla mı işe başlıyordu!