• BIST 9935.96
  • Altın 2959.844
  • Dolar 34.6251
  • Euro 36.7015
  • Muğla 4 °C
  • İzmir 10 °C
  • Aydın 9 °C
  • İstanbul 8 °C
  • Ankara 0 °C

ZAFER HAFTASI DÜŞÜNCELERİ: SEBİLÜRREŞATÇILAR BAŞIMIZDA

Zeki SARIHAN

26 Ağustos'ta Türkiye çeşitli kutlamalar yapılan Zafer Haftası'na girdi.
İlk Kutlama Hükümet tarafından 1071 Malazgirt Meydan Savaşı'nın yıldönümü nedeniyle Ahlat ilçesinde yapıldı. Erdoğan dinî ifadelerle güçlenddirmeye çalıştığı konuşmasında yakında girişilecek yeni fetihlerin de müjdesini veriyordu... Malazgirt Zaferi'nin anlamı, Anadolu'yu İslamlaştırması idi. "Türkleştirmesi" de dense aynı kapıya çıkardı. Çünkü Türkler yüz yıl kadar önce İslamiyet'i kabul etmişlerdi.
İkinci tür kutlamalar, 26 Ağustos 1922'de Kocatepe'den Büyük Taarruz'un başladığı tarihin 100. yılında  başladı. Ordunun geçtiği yerleri izleyerek İzmir'e kadar sürecek. Büyük Zafer'in anlamı, yurtları ve bağımsızlıkları ellerinden alınmak istenen bir milletin, canını dişine takarak yaklaşık dört yıl sürdürdüğü bir savaşın son evresinde  düşmana öldürücü bir darbe indirilmiş olmasıdır.
BÜYÜK ZAFER'İN ÖNEMİ
Büyük Zafer, bugünkü Türkiye'nin kurulup kökleşmesinde hayati bir öneme sahiptir. Bu zaferle Türkiye Misakı Millî ile çizdiği sınırlarını kabul ettirmiş, siyasi bağımsızlığını kazanmıştır. Lozan Anlaşması'yla da İmparatorluğu sömürge halde tutan kapitülayonlar gibi bir beladan kurtulacaktır.
Önemli tarihlerin 100. yılları önemlerine uygun programlarla anılmladır. İslamcı iktidarın bu kutlamaları, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos'larda kanıtladığı gibi baştan savma yaptığı ortadadır. Bunun nedeni,  bu savaşın başkomutanının Cumhuriyet döneminde Tanzimat'la girilen Batılılaşma eylemini  tamamlamaya çalışmasıdır. Her yıl millî günlerde yayımlanan demeç ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hutbelerinde Atatürk'ün adını anmamaları veya kerhen anmaları bu yüzdendir. Öteki millî günler gibi Büyük Zafer'i de önemine uygun bir biçimde anmak, kutlamak laik çevrelere düşüyor ve bu yıl da onlar gereğini yapıyorlar.
İlkokullardan başlayarak tarih derslerinde, yaygın eğitimde Kurtuluş Savaşı'nın öğretilmesi zorunluluğunun nedeni, bağımsız yaşamanın önemini milletin bütün fertlerine kavratmaktır. Bağımsızlık amacı, emperyalizm ve millî aç gözlülük yeryüzünden kalkıncaya kadar canlı tutulmak zorundadır. Uzun bir zamandan beri, Türkiye'nin yöneticileri ülkenin savunmasını emperyalist bir ülkeye emanet ettikten, yabancı sermayenin ülkedeki işbirlikçileri haline geldikten sonra Bağımsızlığı önemsemez oldular. Millî günlerde "Vatan Millet Sakarya" nutukları atarak, milleti aldattılar. Durumu anlayan millet de zafer günlerinde heyecanlanmaz oldu.
Şimdi, iki zafer gününde milletin içinde iki tür sahiplenme oluştu. Devleti İslamî bir yapıya dönüştürmek isteyenlerle gerici mlliyetçiler Malazgirt Zaferi'nde coşuyorlar. Batı uygarlığını benimseyenler, bağımsızlıkçılar ve demokratlar Büyük Zafer günlerinde, çağdaşlık hedeflerine vurgu yapıyorlar. Millî günler bir bakıma iktidarın gerici tutumlarıyla mücadele gününe dönüştü.
ZAFER'İN ASIL MİRASÇILARI
Kuşkusuz Büyük Zafer'in mirasçısı; burjuvazisi, toprak sahibi, tüccarı, esnafı, genci, kadını ile bütün bir millettir. Fakat en başta gelen mirasçısı , işçi ve köylülerle birlikte bu sınıfların bir kısmının da dâhil olduğu, cephelerde kanlarıyla toprağı sulayan emekçi sınıflardır.
Büyük Zafer'in nimetlerinden en az yararalanan da bu sınıflardır. Şimdi Zafer kutlamaları nedeniyle verilan demeçlerde, yayımlanan yazılarda bu gerçeği göremiyoruz.
"SOSYALİSTLERE İHTİYAÇ KALMADI"
Şu satırları Kurtuluş Savaşı'nı anlatan herhangi bir başka kitapta okuyan parmak kaldırsın. Halk İştirakiyun Partisi'nin yayın organı, sahip ve müdürlüğünü Nazım Bey'in, başyazarlığını Nizamettin Nazif'in yaptığı Yeni Hayat dergisinin 19 Eylül 1922 tarihli 21. ve son sayısı: "Rauf Bey, Nazım Arkadaşımızı çağırmış, tehdit etmiş. Partiye artık ihtiyaç olmadığını söylemiş. Bu belki son sayımızdır. Basın ve fikir hayatını Sebilürreşat denilen serbest düşünce celladına, kapkara ruhlu karanlığa terk eder ve çekilirse, bu zavallı memleketin irfanına derin bir ah çekeriz. Kaynağını işçi ve köylülerin gözyaşlarından alan iştirakçılık yeryüzünde ebedi ve müstekardır. Ölüm sultanlığa, Taç ve para sultanlığına ölüm..." (Kurtuluş Savaşı Günlüğü, C .IV, s. 687)
Burada üzerinde durulacak konu, Orduların İzmir'e girdiği günlerde, Ankara'da Başbakan Rauf Bey'in Halk İştitakiyun Partisinin başkanını çağırarak partiyi kapaması konusunda tehdit etmesidir. Zafer kazanıldığına göre Türkiye'nin artık sosyalistlere ihtiyacı kalmamıştır! Evli evine, köylü köyüne, Kartallı Kâzım da bahçivanlığına dönecektir. emekçiler iktidar mücadelesinin dışında tutulacaktır.
"MİLLET HER ŞEYİ TAMİR EDECEK"
Kurtuluş Savaşının son bir buçuk yılında Yunanlıların Demirci'yi işgali üzerine gönüllü atlılarla dağlara çıkan ve gerillacılığa başlayan, çok zor koşullar altında işgalcilere kök söktüren Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey, 30 Eylül 1922 günü gerillalarını terhis ederken onlara şunları öğütlüyordu: "Ben vatan kahramanıyım diye ötekine berikine kafa tutmayın. Yuanlılara yardakçılık yapanların, zengin ve mevki sahibi olduklarını görünce üzüntünüzü belli etmeyin. Millî vazifenizi yerine getirmenin manevi hazzıyla yetineceksiniz. Millet her şeyi tamir edecektir." (Kurtuluş Davaşı Günlüğü IV, s. 720)
Büyük Zafer'in törenle  kutlandığı, benim de candan paylaştığım bu coşkunun pişmiş  aşına su katmamışımdır umarım. Ama işin bu yanının da bilip ders almak zorunludur.
Kurtuluş Savaşını desteklemiş olan Sebilürreşat, ülkenin şeriat kurallarına göre yönetilmisini istiyordu.  Takriri Sükûn koşullarında 1925'te kapanmıştır.  Yeni Hayat'ın yayını, laiklik konusunda hükümetle birlik olduğunu gösteriyor.  Türk burjuvazisinin  asıl düşman olarak solcuları görüp sonunda iktidarı adım adım Sebilürreşatçılara teslim ettiği de bir geerçektir. Şimdi başımızda Sebilürreşatçıların  bulunduğunu söyleyebiliriz.  (Ayvalık, 27 Ağustos 2022)
zekisarihan.com

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141