Üstsüz kıllıların densizliği…

Yeni bir baharla, yeni bir yaza merhaba diyoruz…

Bahar geldi diye seviniyoruz, yaz gelecek diye coşku doluyuz… Falan…

Aman, kıymetini bilelim günlük güneşlik günlerin, bundan iyisi can sağlığı valla…

Ama tabii güzel günlerin de kılçıkları oluyor, olmuyor değil. Hayatın tuzu biberi gibi sanki…

“Aman da bugün pek keyifliyim” diye yola çıktığım günlerde, kalemime takılıp, köşe yazısına konu olacak pek çok şeyle karşılaşır oldum…

Bizim gözlükçü'den sonra, ikinci kılçık vaka: Üstsüz kıllılar…

Bilmece gibi değil mi?..

Eh valla bizler de bilmece bildirmece gibiyiz…  Yaptığımız işlere akıl sır ermiyor… Giydiğimiz çıkardığımızla, hatta bazen giymediklerimizle ya gündeme oturuyor, ya da milleti gıcık ediyoruz…

Geçtiğimiz gün minibüsteyim… Yaşlı bir adamcağızla, gençten bir adam bindi duraklardan birinde… Havalar ısındı ya… Bizim gençten adamcağız üst tarafındaki giysileri fora edip atmış… Aman durun telaş etmeyin, altındaki geçtiğimiz yazın modası olan çiçekli şortu duruyor… Belinin lastiği de sıkı mı sıkı, biraz göbeğini, biraz da kalça üstündeki yağlarını fırlatmış…

Adamı öyle kıllı mıllı çıplak görünce midem kalkıverdi valla. Oturduğum yere mıhlandım şöyle inceden…

Eh yavaş yavaş kısa kollu, ince şeyler giymeye başladık ya…

“Oturduğum yerde daha önce böyle densiz bir üstsüz oturmuş mudur?” diye hayıflandım tabii… Iııııyyyy… Adamın teri, yağı, kokusu, eh birkaç da kılı oturduğu koltuğa bulaşmaz mı? Bulaşır…

Yaaa, kardeşim… İnsan olun biraz yaaa… Medeniyet, üstündeki giysileri fora edip atman mıdır yani?

Ne kadar meraklısın kılını, yağını sergilemeye kardeeşiimm…

Senin koltuklara bulaştırdığın terini, üstümüzle başımızla kurulamaya mecbur muyuz?

Medeniyetsiz…

Görgüsüz…

Densiz… Daha bi sürü olumsuz kelime yani… Söyledim senin için(!)…

Diğerlerini saymıyayım hadi, bu kelimelerle anlatmaya çalışayım seni…

Giy kardeşim, tişort mu giyiyorsun, gömlek mi?

Atlete bile razıyım, giy üstüne bir şey yeter ki…

İşte güzel günün kılçık vakası: Üstsüz kıllı vakası… Güne sıkılan limon, dişe sıkışmış maydanoz seni…

Bizim neslin çocukluğunda ailelerimiz, okulda öğretmenlerimiz “Görgü kuralları”nı anlatırlar, uygulatırlardı. Görgü kitaplarımız vardı ayrıca, okurduk, öğrenirdik…

Evde pijama ile dolansak bile, bakkala giderken asla pijamayla gidilmeyeceğini, saçımızı başımızı taramadan değil dışarda, evde bile oturulmayacağını çocukluk yıllarımızda öğrendik.

İşte görgü kurallarının yanından geçmeyenler, ellerini-kollarını, yağlarını-kıllarını sallayarak dolanıyorlar ortalık yerde…

Beyler, lütfen…

İğrenç olmayın yaaa…

Tüm üstsüz adamlar plajda çalışmıyor herhalde değil mi?

Toplum içine çıkarken üstünüze bir şey giyin, dedim ya bu atlet bile olsa rayız yani…

Üstelik kendinize de pek fazla güvenmeyin…

Terinizden, kılınızdan vazgeçtik, çirkin görünüyorsunuz, bunu asla unutmayın…

Evinizde, işinizde ne giyersiniz, ne giymezsiniz kimseyi ilgilendirmez… Ama toplum içinde olmanız gerektiği gibi olun… Çünkü toplum içine densiz bir şekilde çıktığınızda, üzgünüm ama üstünüz başınız herkesi ilgilendirir…

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Arşivi