TÜRK- YUNAN GAZETECİLER GALA YEMEĞİ
6. Türk-Yunan Medya Konferansı’nın gala yemeği Swissotel Grand Efes’te yapıldı. Yemeğin ev sahipliğini İzmir Ticaret Odası yaptı. Yoğun geçen toplantılara Efes Oteli’nde yapıldı. Toplantılara Yunanistan başbakan Yardımcısı Theodoros Pangalos, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, İzmir Valisi M. Cahit Kıraç, İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İTO başkanı Ekrem Demirtaş, Oktay Ekşi, Ali Sirmen, Orhan Erinç, Ferai Tınç, Haluk Şahin, Yunanistan Gazeteciler Başkanı Panos Sombolos ve Türk- Yunan gazeteciler katıldı…
Akşamki yemeğe gazeteci ağırlıklı yüz davetli katıldı. Geceye Ekrem Demirtaş’ın Yunan Başbakan Yardımcısı Pangolos’a zeytin fidanı vermesiyle başladı. Pangalos, babam 1920’li yıllarda İzmir’den geçmiş. Annem, zeytin ağacı üretmiş. 2. Dünya Savaşı’nda yoksulluk dönemi vardı. Binlerce Yunanlı açlıktan ölmüştü. Zeytinyağınız varsa yaşardınız. Olimpiyatlarda birinci olanlara zeytin yapraklarından taç ve zeytin dalı verilmesi bile zeytinin önemini, barıştaki yerini çok iyi anlatmaktadır.” İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, zetin ağacı ölmez, ölmeyen ağaçtır. Türk-Yunan dostluğunun sonsuza dek sürmesi için bu armağanı veriyorum, demişti.
Swiss Grand Efes Oteli’nin geceye özgü yemek seçenekleri bir başkaydı. İzmir tulum, patlıcan salatası, yaprak sarma, yoğurtlu semizotu, peynirli roka salatası, otlu börek, İzmir Köfte, nohutlu pilav, kişnişli ızgara levrek, dondurmalı irmik tatlısı akşamın yemekleriydi. Masamızda Yunanlı dostlarımız fazlaydı. Yemeklerin lezzeti karşısında şaşırdılar. Hele ızgara levrek, bir balık ancak bu denli leziz pişirilip sunulabilirdi…
Hava tam bir Ege, İzmir havasıydı. Gece sürerken gazeteci dostlarla konuşup gülüşüyorduk. İTO’nun tüm çalışanları gece için seferber olmuştu. Her masaya bir görevli düşmüştü. O da ne, benim cici öğrencim Pınar Erdem de yanımızdaki masanın görevlisiydi. Beni görünce sevincini küçük bir sevinç çığlığıyla gösterdi. Bir iki dakikaya dünyanın sohbetini sığdırdık. Gecenin anısına fotoğraf çektirdik…
Bir ara Pangolos’un yanına gittim. Ahmet Yorulmaz’dan söz ettim. Adını duyunca gözleri ışıldadı. Bu geldiğinde de onu ziyaret için Ayvalık’a gittiğini basından okumuştum. Medya Konferansı’nda da konuşuluyordu. Theodoros Pangolos, 35 yıl önceki Albaylar Cuntası’ndan kaçıp yanına sığındığı Yazar Ahmet Yorulmaz’ın yanına sığınmıştı. Nereden tanıyorsun, dedi. Ağabeyim, dedim. Şaşırdı, yazar dostum olduğunu söyledim. Ahmet Yorulmaz, bu dostlukta bir idol bana kalırsa. Ömrünü bu yola adadı. On yıl önceki toplantılarda da başroldeydi. Bu yıl göremeyince üzüldüm. Dilerim önemli bir şey yoktur.
Beni ne zaman görse Ege’nin sıcaklığıyla sarılır boynuma. Ne güzelliktir o ki, yüreğinde barış meşalesini yakmış, sonsuza dek sürecektir bu meşalenin yanışı… Kitaplarına bakınca çoğu barışa hizmet için kaleme alınmıştır. Konularını mübadele, Türk-Yunan dostluğu çerçevesinde seçmiştir. Ayvalık’a gidince yanına gider, o naif sohbetini zevkle dinlerim. Eskilere gideriz. Güzellikler uzanır gelir yanı başımıza. Zeytin dalları sarar çevremizi Ahmet Yorulmaz’la konuşurken. Çok özleyince bir telefonla halini, hatırını sorarım.
Pangalos, bana sevgili ağabeyim Ahmet Yorulmaz’ı getirip oturttu belleğime. Böyle bir gecede onu anmadan dostluk gecesi, dostluk yemeği olmazdı, olamazdı… Gece sürüyordu. Rüzgar her zaman olduğu gibi yine barıştan yana esiyordu. Yemeğin sonunda tatlılar geldi. Masamızdaki karı koca Yunanlı dostlar, tatlıyı sordular. İrmiğin İngilizcesi bir türlü aklıma gelmedi. Kağıda yazıp verdim. İrmiğin Yunancasını bulun dedim. Güldüler. Çok hoşlarına gitmişti.
Gece bitmişti. Şimdi dostları bırakıp gitmek zor geliyordu. Ertesi gün Efes’e gezi vardı. Masadaki Yunanlı dostlar, gelecek misiniz, dediler. Emin Varol, ben gideceğim, dedi. Ben mi, bu aralar o denli işim var ki, zaman bulursam belki, neden olmasın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.