MUZAFFER İZGÜ’YE OKULDA DOĞUM GÜNÜ
Efes Koleji’ne söyleşi ve imza günü için davet edilen ünlü yazarımız Muzaffer İzgü, öğrencilerle keyifli bir söyleşi yaptı. Okumanın önemine değinen, okumanın insana ne gibi erdemler kazandırdığını dile getiren Muzaffer İzgü, ben okuma keyfini ısınmak için gittiğim halk kütüphanesinde edindim. Beni ben yapan okuduğum kitaplardır. Günde 150 sayfa kitap okumadan rahat edemem. Sizler de fırsat buldukça, fırsat yaratarak kitap okuyun, sınavlarda daha başarılı olacaksınız, dedi. Yazdığı tüm eserlerde gülmeceyi kullandığını dile getirdi. Gülen insan düşünür, düşünen insan sorgular, sorgulayan insan çağdaş insandır, dedi. Öğrencilerin birbirinden ilginç sorularını yanıtladı. Söyleşi bitiminde Efes Koleji öğrencileri Muzaffer İzgü’ye bir sürpriz yaparak doğum gününü adına hazırladıkları bir pastayla kutladılar. Muzaffer İzgü, binlerce okula gittim, ilk kez doğum günümü anımsayan öğrencilerim çıktı. Çok mutlu oldum, bunu düşünen sevgili öğrencilere çok teşekkür ediyorum, dedi.
Muzaffer İzgü ile dostluğumuz çok eskilere gider. İzmir Hatay’da Bahçelievler’deki bürosunu unutamam. Yazmaya meraklı olunca giderdim yanına. Oturur, sevgili Muzaffer ağabeyimle konuşur, söyleşirdim. Okul bitince bu görüşmelerimiz de bitti gibi. Yaz aylarında uğradım. 1980’li yıllarda Akşehir Nasrettin Hoca Gülmece Öykü yarışması’nda ödül kazanınca Akşehir’e gittim. Orada karşılaştık. Unutmamıştı, daha bir mutlu oldum. Öyküler, yazılar, kitaplar derken, bazı yerlere birlikte de gidiyorduk. Muzaffer İzgü’ye yakın oluyordum, onu tanıdıkça daha da seviyor, sayıyordum. Kitaplarım çoğalınca daha sık görüşmeye, birlikte imza günlerine gitmeye başladık. Bana sürekli olarak, bu ülkeye borcumuz var, bunu daha çok yazarak ödemeliyiz, derdi her zaman.
Çocukluğunda çektiği yoksulluğu mizahi dille anlatır her zaman. 1940’lı yılların yoksulluğu da yoksullukmuş hani. Günümüz çocuklarına masal gibi geliyor. Gecekonduya benzeyen evlerinde yağmurlu bir geceyi nasıl da dramatize eder. Bunları anlatırken geçmişini saklamaz. Ben beyzade çocuğuydum, biz çok lüks bir semtte oturuyorduk, deme yalanına sarılmaz. Günümüzün sözde sanatçıları, çıktığı kabuğu nedense hiç beğenmezler. Üç beş aylık ışıltılı bir yaşamdan sonra, tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer, yine kürkçü dükkanı olur. Ben sevgili Muzaffer İzgü’yü bu yüzden çok sever, çok sayarım. Yazdıkları gibi konuşması da, anlattıkları da gerçekçidir, çünkü onları gerçekler besler.
Okulumuzda yaş gününü kutlama düşüncesi benden geldi. Öğrencilerimle konuşup bunu kararlaştırdık. Okulumuza 27 Ekim’de gelecekti. Doğum günü 29 Ekim, bunu hele hiç unutmam, her doğum gününde mutlaka kutlarım kendisini. Bir de aynı gün doğmuşuz Muzaffer İzgü’yle. Bu yüzden mi unutmam, hayır. Sevdiklerimin doğum günlerini hep aklımda tutarım. Örneğin Cemil Kavukçu 12 Mart, Nilgün Ilgaz 22 Nisan daha niceleri aklımdadır. Okulumuza geldiğinde bir pasta alıp söyleşi sonunda yaş gününü kutladık. Nasıl mutlu oldu anlatamam. Üstelik öğrencilerimizden biri çocukken yaş günü kutlayıp kutlamadıklarını sordu. Muzaffer İzgü’nün yanıtı çok netti: Ne gezer, ekmeği zor buluyorduk, kim düşünür yaş gününü…
Söyleşi ve imzadan sonra okulumuzu gezdik. Okulumuzun ders yılına başlamasını üç yıl önce Muzaffer İzgü yapmış, ilk dersi de vermişti. Adına okulumuzda bir zeytin ağacı bile var. Adın zeytin ağaçlarında ölümsüzleştirdiğimiz şair ve yazarları da gördü. Savaşçığım, bunlar senin işin, bunu çok iyi biliyorum, dedi. Model olabilmek önemli olan, dedim. Sen bunu fazlasıyla yapıyorsun, dedi.
Muzaffer İzgü’ye bir ilki yaşatmanın mutluluğu bizlere yetmişti. Bir yazarın yaş gününü eğitim kurumunda kutlamıştık. Salonda hep bir ağızdan hoş bir ezgi yayılıyordu: İyi ki doğdun İzgü, iyi ki doğdun İzgü…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.