TAMAM, ÜZÜLMESİN AMA…

Belli etmemeye çalışsak da alındığımız, gücendiğimiz zaman bu durum davranışlarımıza yansıyor.  Yüz ifademiz bizi ele veriyor.  Kendimiz dışa vurduğumuzu düşünmüyoruz belki fakat çevremizdeki insanlar durumun farkına hemen varabiliyor.  Aynı çatı altında birlikte yaşadığımız kişiler, eşimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz, aynı evi paylaştığımız diğer insanlar...  Bizi çok iyi tanıdıkları için keyfimizin eskisi gibi olmadığı hemen dikkatlerini çekiyor.

Gücendiğimiz kişi bir şeylerin yolunda gitmediğini kolayca sezebiliyor.  Bazen o da bizim gibi yapıyor.  Fark ettiği halde fark etmemiş gibi davranıyor.  Gerekçeleri de bizimkilere benziyor çoğu kez:

  • Eğer anladığımı öğrenirse üzülür.  En iyisi fark ettiğimi belli etmeyeyim.
  • Böyle şeyler olur.  Her halde hoşlanmadığı bir olay olmuştur.  En iyisi onun açılmasını bekleyeyim.
  • Alınganlık yapıyorsa bu onun sorunu.  Neden üzerinde durayım ki!

Bu şekilde hem biz hem de kırıldığımız kimse yapay bir sürecin içine giriveriyoruz.  Herkesin kendi kabuğuna çekildiği, her şeyin yolunda olduğuna “inanır göründüğü” yapay bir dönem.  Her iki taraf da iyi niyetli.  Her iki taraf da diğerinin üzülmesine, canının sıkılmasına sebep olmak istemiyor.   Susuyoruz.  Canımızı sıkan konudan söz etmeden hiç bir şey olmamış gibi yapmaya girişiyoruz karşılıklı.  İşi zamana bırakıyoruz, zamanın ilaç olacağına inanıyoruz.

Bazı durumlarda zaman gerçekten ilaç olabiliyor.  Ancak bu ilaç yaşanmış olanları hiç yaşanmamışcasına yok eden bir ilaç değil ne yazık ki.  Alındığımız, gücendiğimiz sözü ya da davranışı zaman unutturuyor gerçekten.  Fakat konu etmediğimiz, keyif kaçırmak için mesele yapmadığımız o başlık zihnimizde mutlaka bir iz bırakıyor.  Bir sonraki sefere  bizi daha dayanıksız, daha kırılgan yapan bir iz.

Bazı durumlarda ise zaman ilaç olamıyor.  Biz dişimizi sıkıp ha gayret, az daha sabret derken kendi başımıza üstesinden gelmeye çalıştığımız o sıkıntı yeni özellikler kazanıyor.  Değişiyor.  Büyüyor, büyüyor, büyüyor.  Genleşiyor, yeni boyutlara doğru dal budak salıyor.  Görme alanımızın tümünü kaplıyor.  Derken karşımıza çıkan ilk fırsatta –buna fırsat denirse tabi- içimizdekileri döküveriyoruz orta yere.  Hem de bire üç, bire beş katarak.

İster istemez abartıyoruz.  Orantısız ve beklenmedik ölçüde sert bir tavırla.  Karşı tarafın tahmin edebileceğinden daha yüksek bir tonda…  Neye uğradığını şaşırıyor.  Ne diyeceğini bilemiyor.  Bocalıyor.  Bocalaması bizim kendimizi daha haklı, daha mağdur, daha mantıklı görmemize sebep oluyor.  Daha beter yükleniyoruz. Bir süre kendini savunuyor ister istemez.  Hatta alttan alıyor da diyebiliriz.  Bizi sakinleştirmeye çalışıyor.  Fakat o “bir süre” geçince…  Kuyruk danaya veda edebiliyor.  Birbirimize verip veriştiriyoruz böyle anlarda.  Bağrışıp çağrışıyoruz.  Ta ki öfkemiz yatışana ya da karşı taraf havlu atana kadar.

Oysa alındığımız, gücendiğimiz konuyu onunla konuşsak, konuşabilsek. En azından rahatlarız.  Çünkü konuşmak fark yaratır.  Hem de her zaman.  Ayrıca bu fark çoğu kez olumlu yöndedir.  Karşılıklı olarak biriktirdiklerimiz fazla değilse kolay kolay söz kavgasına kapılmayız.  Bizi rahatsız eden başlığı çözümleriz.  Çözüm elde etmesek bile en azından bizde oluşan etkisini azaltırız.

 

Dr. Abidin Sönmez    

Aile Danışmanı, Özel Marmaris Aile Danışma Merkezi

0252-419 22 96;    0532 557 90 19     [email protected]

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

SEVGİ VE KISKANMA

02 Nisan 2020 Perşembe 17:26

OYSA YAPABİLECEKLERİMİZ VAR

19 Mart 2020 Perşembe 15:08

İNCE İNCE DİLİMLE

06 Mart 2020 Cuma 22:05

GİRDAPTAN ÇIKMAK

27 Şubat 2020 Perşembe 14:12

SIZLANMA GİRDABI

13 Şubat 2020 Perşembe 23:44

ÇEKİRDEK ÇITIRDIYOR MU?

06 Şubat 2020 Perşembe 19:35

TARİHTE AİLE

31 Ocak 2020 Cuma 11:07

NE KADAR YAKIN, NE KADAR UZAK ?

23 Ocak 2020 Perşembe 12:19

MUTLU VE HUZURLU BİR EV

16 Ocak 2020 Perşembe 16:51

HAKLI OLMAK YA DA MUTLU OLMAK

09 Ocak 2020 Perşembe 13:39