• BIST 5.571,76
  • Altın 1480.869
  • Dolar 23.4562
  • Euro 25.2663
  • Muğla 23 °C
  • İzmir 26 °C
  • Aydın 27 °C
  • İstanbul 24 °C
  • Ankara 24 °C

TAMAM, ÜZÜLMESİN AMA…

Dr. Abidin Sönmez

Belli etmemeye çalışsak da alındığımız, gücendiğimiz zaman bu durum davranışlarımıza yansıyor.  Yüz ifademiz bizi ele veriyor.  Kendimiz dışa vurduğumuzu düşünmüyoruz belki fakat çevremizdeki insanlar durumun farkına hemen varabiliyor.  Aynı çatı altında birlikte yaşadığımız kişiler, eşimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz, aynı evi paylaştığımız diğer insanlar...  Bizi çok iyi tanıdıkları için keyfimizin eskisi gibi olmadığı hemen dikkatlerini çekiyor.

Gücendiğimiz kişi bir şeylerin yolunda gitmediğini kolayca sezebiliyor.  Bazen o da bizim gibi yapıyor.  Fark ettiği halde fark etmemiş gibi davranıyor.  Gerekçeleri de bizimkilere benziyor çoğu kez:

  • Eğer anladığımı öğrenirse üzülür.  En iyisi fark ettiğimi belli etmeyeyim.
  • Böyle şeyler olur.  Her halde hoşlanmadığı bir olay olmuştur.  En iyisi onun açılmasını bekleyeyim.
  • Alınganlık yapıyorsa bu onun sorunu.  Neden üzerinde durayım ki!

Bu şekilde hem biz hem de kırıldığımız kimse yapay bir sürecin içine giriveriyoruz.  Herkesin kendi kabuğuna çekildiği, her şeyin yolunda olduğuna “inanır göründüğü” yapay bir dönem.  Her iki taraf da iyi niyetli.  Her iki taraf da diğerinin üzülmesine, canının sıkılmasına sebep olmak istemiyor.   Susuyoruz.  Canımızı sıkan konudan söz etmeden hiç bir şey olmamış gibi yapmaya girişiyoruz karşılıklı.  İşi zamana bırakıyoruz, zamanın ilaç olacağına inanıyoruz.

Bazı durumlarda zaman gerçekten ilaç olabiliyor.  Ancak bu ilaç yaşanmış olanları hiç yaşanmamışcasına yok eden bir ilaç değil ne yazık ki.  Alındığımız, gücendiğimiz sözü ya da davranışı zaman unutturuyor gerçekten.  Fakat konu etmediğimiz, keyif kaçırmak için mesele yapmadığımız o başlık zihnimizde mutlaka bir iz bırakıyor.  Bir sonraki sefere  bizi daha dayanıksız, daha kırılgan yapan bir iz.

Bazı durumlarda ise zaman ilaç olamıyor.  Biz dişimizi sıkıp ha gayret, az daha sabret derken kendi başımıza üstesinden gelmeye çalıştığımız o sıkıntı yeni özellikler kazanıyor.  Değişiyor.  Büyüyor, büyüyor, büyüyor.  Genleşiyor, yeni boyutlara doğru dal budak salıyor.  Görme alanımızın tümünü kaplıyor.  Derken karşımıza çıkan ilk fırsatta –buna fırsat denirse tabi- içimizdekileri döküveriyoruz orta yere.  Hem de bire üç, bire beş katarak.

İster istemez abartıyoruz.  Orantısız ve beklenmedik ölçüde sert bir tavırla.  Karşı tarafın tahmin edebileceğinden daha yüksek bir tonda…  Neye uğradığını şaşırıyor.  Ne diyeceğini bilemiyor.  Bocalıyor.  Bocalaması bizim kendimizi daha haklı, daha mağdur, daha mantıklı görmemize sebep oluyor.  Daha beter yükleniyoruz. Bir süre kendini savunuyor ister istemez.  Hatta alttan alıyor da diyebiliriz.  Bizi sakinleştirmeye çalışıyor.  Fakat o “bir süre” geçince…  Kuyruk danaya veda edebiliyor.  Birbirimize verip veriştiriyoruz böyle anlarda.  Bağrışıp çağrışıyoruz.  Ta ki öfkemiz yatışana ya da karşı taraf havlu atana kadar.

Oysa alındığımız, gücendiğimiz konuyu onunla konuşsak, konuşabilsek. En azından rahatlarız.  Çünkü konuşmak fark yaratır.  Hem de her zaman.  Ayrıca bu fark çoğu kez olumlu yöndedir.  Karşılıklı olarak biriktirdiklerimiz fazla değilse kolay kolay söz kavgasına kapılmayız.  Bizi rahatsız eden başlığı çözümleriz.  Çözüm elde etmesek bile en azından bizde oluşan etkisini azaltırız.

 

Dr. Abidin Sönmez    

Aile Danışmanı, Özel Marmaris Aile Danışma Merkezi

0252-419 22 96;    0532 557 90 19     marmarisadm@gmail.com

 

 

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141