RAFİNE VE PEMBE: ‘TERÖRİZM!’
Ares Kıvanç Dönmez’le ‘Sahneden Biraz’;
‘nin katkılarıyla yayına hazırlanmıştır.
‘Bağımsız’ ve ‘alternatif’ yapı, ‘Sahneden Biraz’, her türlü ‘baskı-şiddet-taciz-zorbalık ve ötekileştirme’ye karşıdır!
‘SAHNEDEN BİRAZ’ UYARISI: Yazıya geçmeden önce bilin, LÜTFEN! Bu köşe 'Green Peace’i (Yeşil Barış), 'WWF’yi (Dünya Doğal Hayatı Koruma Vakfı),'Amnesty International’ı (Uluslararası Af Örgütü), Human Rights Watch’u(İnsan Hakları İzleme Örgütü) 'TEMA’ yı ve 'Save The Children’ı (Çocukları Koruma Vakfı), görece ‘daha iyi bir dünya’ desteklemektedir!
Bu desteğin karşılığı hiçir şart ve koşulda kesinlikle ‘maddi’ değil, mümkün olursa ‘manevi’dir.‘ Yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık yakalandıktan sonra...Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız.’ (Marlo Margon-Bir Çift Yürek)
İLETİŞİM: [email protected]
Süreç işleyişi: -Tüm mailler aynı gün cevapladırılır ve bekletilmez.
-Mail süreci uzatılmadan, telefonla sesli iletişime geçilir.
Kıvanç İlkesi: Söz veriyorum: Size doğru olmayan bir şeyi, o an doğru onu gerektiriyor ya da kendi doğruma “doğru” geliyor diye doğru gibi yazıp göster(e)mem.
Bir tek şey için söz ver(e)mem: Taraf tutmamamı istemeyin benden. En taraf sız anımda, farkında bile olmadan bir tarafa geçmiş olabilirim. Kişilerin ve yerlerin asla ama ‘düşünce’ ve ‘fikir’ lerin daima.
MOTTO: ‘Sahneden Biraz’, sahnede gerçek olan ve gerçeğin kendisi ile ilgili olan şeylerin tamamı ile ilgilenir ve ‘gerçek sanat’ ile çok gerçek bir alışveriş içerisindedir.
Bir performans, sahnede başlar ve biter ama ‘Sahneden Biraz’ da uzun süre devam eder.
Değerli okur: “Rafine ve Pembe: Terörizm!” başlıklı bu yazı, ‘07 Mayıs 2024 Salı’, günü, saat ‘20:30’da, gösteri mekanı ‘Alan Kadiköy’de gerçekleşen ‘Terörizm’ adlı oyunun ana değerlendirme yazısıdır. https://alankadikoy.com/
ÖZEL TEŞEKKÜR: ‘Bahçe Galata’ ile ‘Sahneden Biraz’ arasındaki iletişim sürecini sorunsuz bir şekilde yürüten bu iletişimin kurulmasında aktif bir rol üstlenen sayın ‘DERYA ŞAHAN’a özel olarak ‘teşekkür’ ederim..
‘Bahçe Galata’yı bir işletme olarak kaleme alacak olduğumu yazıda ‘Şahan’ a ayrıca yer vereceğim. https://bahcegalata.com/
‘Sahneden Biraz’, iyi okumalar diler. Değerlendirme yazısı; “Rafine ve Pembe: Terörizm!”, bu noktada başlıyor!
8/10 - ‘Kült’ bir iş!
BAHÇE GALATA-TERÖRİZM-KÜNYE:
Yazan: Presnyakov Kardeşler
Çeviren: Natalia Nilüfer Denissova
Yöneten: Saim Güveloğlu
Yönetmen Yardımcısı: Derya Özsoy
Işık Tasarımı: Utku Kara
Kostüm ve Dekor Tasarımı: Hilal Polat
Müzik: Berkay Özideş
Fotoğraf: Gençer Yurttaş
Işık ve Efekt Kumanda: Derya Özsoy
Afiş/Broşür Tasarım: Semih Ali Aksoy, Atilla Tolga Güneş
Oynayanlar: Bilgesu Akın, Defne Koldaş, Derya Şahan, Fatih Sevdi, Semih Ali Aksoy, Tansu Biçer, Tolga Güneş, Tülin Özen, Zeynep Çötellioğlu
Yaklaşık 90’ sürer; ara yoktur.
Yaş Sınırı: +13
DEĞERLENDİRMEDEN ÖNCE BİR ÖN OKUMA:
‘7 Mayıs 2024 Salı’ günü saat ‘20:30’ da, gösteri mekanı ‘Alan Kadi- köy’ de, ‘Bahçe Galata’ tarafından sahnelenen ‘Terörizm’ i izledikten hemen sonra, iki ayrı ‘fekalet haberi’ paylaşıldı sosyal medyada.
‘Toplumsal terör’ ün, bozulmuş bireysel duygular ve bunların dışa vurum yoluyla geldiği yer, en az sahnede sunulan kadar sarsıcıydı.
Bu nedenle ilgili iki haber ister istemez ‘Terörizm’ adlı oyunun değerlendir me yazısına artık birer omurgaydı. Bununla beraber her iki haber de, güncel hayatı oyunla ilişkilendirmek adına da ‘Sahneden Biraz’ için son derece dikkat uyandırıcıydı. tiyatrolar.com.tr/tiyatro/terorizm
Günlük hayatta, son zamanlarda sıklıkla olan şey şuydu: Bir şeyler oluyordu ama hiç ‘olmuyormuş’ gibi duruyordu.
Olan oluyor, sonra hakkında bir-iki konuşuluyor ve bilgi sahibi olunsun-olunmasın yorumlanıyor ve sonra orada öylece bırakılıyor, hatırlamaya bile fırsat tanımadan unutuluyordu.
‘Olanla etkileşim’, olana asla tam olarak bakmadan, çok yakınlaşmadan ve derin bir yaklaşımda bulunmadan oluyor bu da söz konusu etkileşimde bir kriz doğuruyordu. https://tiyatrolar.com.tr/tiyatro/terorizm
Bu ‘etkileşimsel kriz’, sosyal medya aracılığıyla domine ediliyordu. Sığ bir kimse olmayı ‘trend’ haline getiren ve bunda giderek trendleşen guruya da hava gibi, su gibi yarıyordu.
Sonuç mu? Topluma egemen bu ‘sosyo etkileşimsel kriz’, bu ortamın ister içinde ol istersen dışında, seni ‘terörize’ ediyordu.
Her seferinde daha feci bir şey sunan ve sunduğu bu feci şeye daha feci tepkiler alan ‘sosyal medya’, sosyal hayatı bu şekilde sararak ve onunla bütünleşik bir şekilde çalışarak bir anda ‘pembe’yi siyaha, ‘siyah’ı ise pembeye buluyabiliyor ve ‘terör’, dijital ortamda edindiği uygun renkle isterse çok hafif isterse de çok sert bir geçiş sağlıyordu. Birdenbire, bakanın gördüğü yer; görenin baktığı yer olabiliyordu. https://bahcegalata.com/oyun/terorizm
İşte... ‘Alan Kadiköy’ ü bir işletme olarak ‘Kadiköy’ de; yerinde, ‘Terö- rizm’i de, bir oyun olarak biter bitmez orada;sahnede bırakıp, değerlendir- mesini sizler için yapmaya başlamadan önce, üzerine sıkı düşünmek için bir kaç gün zaman tanımak istedim kendime.
‘Terörizm’ adlı oyunun güncelle olan ilişkisini kurmaya gittiğim bir nokta- da, karşıma sosyal paylaşım sitesi ‘instagram’da çıkan o haber bir ‘son dakika’ gelişmesiydi ve atılan başlık harfi harfine şu şekildeydi:
“Sultanbeyli’de ‘15’ kişi sırayla, ‘13’ yaşında bir çocuğa ‘tecavüz’ etti.” 15-kisinin-istismar-ettigi-cocuk-davasi/
Başlık bu şekilde atılıyor, detaya ise şöyle iniliyordu: “Ağabeyi cinayet suçundan cezaevinde olan, ‘13’ yaşındaki ‘A.A’ önce okul arkadaşı tarafından ‘tecavüz’e uğrayarak kayda alındı. Söz konusu görüntüler bir anda ilçeye yayıldı.
Tam ‘13’ kişi çocuğa tecavüz ederek, ‘görüntüleri ağabeyine izletiriz. Cezaevinden kaçar, seni öldürür’ diyerek şantaj yaptı.
‘13’ yaşında bir çocuk sistematik ve bilinçli olarak ‘15 kişi’ tarafından tecavüze uğruyorsa, bu ‘15 kişi’yi devlet cezaevine atıpta bakması artık, yeterr…‘Bugün de utancın dibini yaşadık.’ Haber burada bitiyor ve altına yapılan yorumlar boy göstermeye başlıyor.
İşte onlardan bu yazı kapsamında büyük önem teşkil eden bir kaçı:
‘PARDON?!’, ‘Katli vaciptir’, ‘Oha mkk oha oha…’, ‘Hangi yandaş medyanın devleti lekemelek için yaptığı haber bu?’ ‘Gerçek mi canladırma mı?’ ‘İyice şeyimciler ülkesi olduk, şimdi de ‘13’ dekine mi? ‘Peki kız mıydı yoksa erkek mi?’
Diğer haber ise ‘ajans_muhbir’ adlı ‘instagram’ sayfasından. Bir başlık atılmadığı ve konuya şu şekilde girildiği görülüyor:
“Adana’da Türk Vatandaşlığı alan Suriyeli şahıs; eşi, kayınvalide- si ve engelli kayınpederini bıçaklayarak öldürdü.” Devamı şu şekilde: “Şahıs ifadesinde; bıçağı kime salladığımı bilmiyorum. Kanlı vaziyetteki fotoğraflarını çekip ‘whatsapp’ hesabı üzerinden ‘durum’ olarak paylaştım” dedi.
Bu haber de burada bitiyor ve hakkı olan yorumlar altında sıralanıyor.
Haber postlarının altına yapılan yorumlardan bazıları: ‘İyi günler’, ‘üç ö- ğün yemeğini karşılayacakları bir yere götürülüyor, hayatı kurtul- du desene’, ‘hadi hayırlı olsun’, ‘Güzel Adanama ne oluyo benim böyle yahu?’ vb…https://kadem.org.tr/sultanbeylide-15-kisinin-istismar-ettigi-cocuk-davasi/Her iki olayda tek bir kelime seçip ifade etmeyi gerektirse; ‘bu büyük bir felaket’ dedirtiyor. Öyle ki...‘Felaket’ zaten adı bu olan bir ülkede, bu kada rı ile kalırsa gerçek bir ‘felaket’ mi değil mi tam olarak hissettiremiyor.
Esas büyük ‘felaket’ nasıl bir şeye benzediğini sonradan gösteriyor.
Söz konusu iki ‘felaket’ gerçekleştikten; yaşanıp bittikten hemen sonra ‘sosyal medya’ felaketin babasını vermek için hiç vakit kaybetmiyor ve her iki içeri- ğinde orada; hali hazırda birer ‘felaket’ olarak duran halleri gidiyor, yerle- rine bir ‘felaket’ ten de beteri, en baş edilemezi geliyor.
Benzer nicesi ile adeta ‘bir felaket çağı’nın başlangıcı gibi duran bu iki içeriğe de, öngörülebilecek olanın ötesinde ‘yüzeysel’, ‘sığ’ ve ‘içgüdü- sel’ bir şekilde verilen tepkiler, durumu en yüksek şiddetten ‘manipüle’ ediyor ve ‘felaket’ en koyu tondan kaybettiği rengi ile ‘Terörizm’ adlı oyunda olduğu gibi ‘rafine’leşiyor ve alabildiğine ‘pembe’ leşiyor.
Çünkü ‘felaket’in tanımı olan durum, ‘sosyal medya’da edindiği geçiçi ilgiyle, ona bu ilgiyi duyanların kendisini bir ‘felaket’e çeviriyor. Felaket ‘felaket’i seviyor, onunla alışveriş ediyor, övüşüp sövüşüyor, yetmiyor yiyişip dövüşüyor ama asla dönüşmüyor ve de dönüştürmüyor!
BİR KÜÇÜK RİCA: Üstteki bölümde, ‘ana değerlendirme yazısı’ olan ‘Bugün Dünyasına Kült Bir Okuma: ‘Terörizm!’ den önce, ‘ÖN OKUMA’ olarak verilen kısmı, şimdi okumaya başlayacağınız oyun değerlendirme yazısıyla bir tutun.
Hem başta, hem de sonda olmak üzere lütfen iki defa okuyun! ‘Terörim’ adlı oyun özelinde kaleme aldığım değerlendirme yazısına omurga olan iki haber, aldığı kullanıcı yorumlarıyla ‘Terörizm’e devam sahneler versin diye ‘Bahçe Galata’ nın ellerinden öper! https://bahcegalata.com/
Görsel: ‘Bahçe Galata Ekibi’, kendi sahnesi dışında düzenli olarak özel bir sahne kullanımı ile ‘Alan Kadiköy’de de https://alankadikoy.com/ oynuyor. ‘Terörizm’ in oyuncuları, ‘sold out’ oldukları günün mutluluğu ile, bu mutluluğu oyununun da odağı olan ‘selfie’ ile, selfielemek istedikleri bir anda;bir arada. https://bahcegalata.com/
RAFİNE VE PEMBE: ‘TERÖRİZM’
‘Şiddet’ in en büyük güç olduğu ve kişiler arası bir ‘terör’ doğurduğu, günü müz dünya düzeni içerisinde, kendisini şiddet haline getiren ve bir eylem ola rak ‘şiddet’i ne kadar gerçekleştirirse o kadar var hisseden/hisset tiren bi- reyler, pek geçimli oldukları bu şiddet ve ondan ürettikleri ‘terör’le günlük hayatın an itibariyle popüler birer kesitiler.
‘Şiddet’, onlar için hareket eden, ses veren ve iyi geçinme şartı içeren bir eylem ve bu noktada önce kendilerine sonra da çevrelerine yönlendirdikleri bu şiddet, ‘Terörizm’ adlı oyunda, son derece mülayim bir şekilde, yerinden bile kımıldamayan, sesi dahi çıkmayan ve onunla çok geçimsiz duran bir yerden karşı karşıya kalarak, seyirci koltuğunda buna o anlarda muhatap olan için tam bir ‘müessiriyet.’ https://bahcegalata.com/oyun/terorizm
Kaçsan da saklanamadığın...
Uzaklaşsan da, bi uzak kalamadığın ve ne kadar baş edersen et bir şekilde katlanamadığın o nokta geldiğinde ve artık seni psikolojik olarak ‘terörize’ ettiğinde, onunla kendini yeniden ‘bozup-kurman’ gereken başka bir şey.
‘Bahçe Galata’, ‘Terörizm’ adlı oyunda, kişinin günlük hayatta önce kendisine, sonra en yakınındakilere doğrulttuğu ‘psikolojik şiddet’i, toplumu hedef alan ‘duygusal terör mekanizması’nın bizzat kendisi ile ele alıyor ve birbiri ile düzenleşik bir yapıda seyreden bu ikiliyi, seyirci koltuğunda durumun muhattabı olmak için yerini alana doğrultuyor.
Kendisi ve şiddeti ile var olmaktan, devlet ya da sistemdeki şiddet içinde hababam yok olmaya yüz tutan yığınları da görmek mümkün, ‘Terörizm’in yardımıyla bugünün ülke toplumunda, tam tersi, devlet ya da sistemdeki ‘şiddet’ ile var olmaktan kendisi ve şiddeti ile yok olanları da…
Ağırlığın han gisi olduğu, ilgili temsilde, seyirci koltuğuna oturan ve sahnede ki durumun muhattabı olan sizde sadece. tiyatro.iksv.org/tr/yirmiyedinci-istanbul-tiyatro-festivali-2023/terorizm
Öyle ya...Buna cevap vermek için varsa alacağınız bir gard ve yahut bulunacağınız bir hamle, genel itibariyle siz hangisisiniz bundan önce?
Oyunu orjinali ile alarak, uyarlama noktasında bugüne getirebilmek için ‘sosyal medya’, ‘wellness’, ‘healing’, ‘kişisel gelişim’, ‘meditasyon’ gibi günün popüler bazı kavramlarla da şekillendiren alternatif gösteri meka nı ‘Bahçe Galata’, muhattabını şekillemek için bu yolu seçtiği noktada, bu güne ‘kült’ bir oyun hediye etmek için büyük bir aday kesinlikle…
Oyun, bugün dünyasında yaşayan kişinin, içinden geçtiği ve iç içe geçtiği gündelik şeyleri ortaya koyarken, korkunç olan bazılarında verilen tepkilerin tepki verilen o şeyden nasıl çok daha korkunç olduğunu gösteriyor ve korkutuyor...
Epizodik yapısı bakımından ‘kamusal alan’dan, ‘yatak odası’na, ‘iş sa- hası’ndan, ‘ülke bakış açısı’na, ‘ilişki standartları’ndan, ‘toplum’ ve ‘sanat’ gibi kavramlara kadar, akla gelen hemen hemen, genel geçer ne kadar ne varsa, hepsine giriyor, çıkıyor ve ‘terörize’ olmuşluğa bu şekilde gire çıka, finalde kalan bir ne, bakılsın istiyor.
Eğer buyurursanız size oyun boyunca, ‘terör’ün nasıl insan eliyle yaratıl- mış bir şey olmaktan çıktığını; o elin bizzat kendisi olduğunu ve bu olurken nasıl bir dizi ‘toplumsal fekaket’ doğurduğunu, doğan bu fekaletlerin de ‘günümüz dünyası’nda nelere mal olduğunu veriyor.
‘Terör’, bir tiyatro oyunu olan ‘Terörizm’ de şu tanıma da hizmet ediyor:
“Felaketler ‘can’ ve ‘mal’ kaybına yol açan, çok sayıda insanı etkileyen sıra dışı (Saylor, 1993) ve aynı zamanda ‘dehşet’ e düşüren ve korkutucu ani olaylardır.” (Norris, 2002)
Görsel: ‘Terörizm’ adlı oyuna hazırlanırken, okuma provası sırasında oyuncu ve aynı zamanda ‘Bahçe Galata’nın kurucu ortaklarından ‘Tülin Özen.’
‘Felaket’ lerin sonuçları bunu doğuran olayların kati surette ‘ciddiyet’iyle doğrudan ilişkili.
Ciddiyeti iyi anlamalı ki, ‘felaket nedir’ anlaşılsın ve ‘felaket olan’ bir ne olmalı bilinebilsin ki, ondan doğan ‘terör’ hakkında subjektif karar ve yargılarla değil, gerçekten objektif bir şekilde tartışılabilinsin.
Ne var ki bu noktada ‘günümüz dünyası insanı’ için ne olduğundan çok ne olmadığına bakmamız gereken bir kavram olarak karşımıza çıkan ‘ciddiyet’, bunu bize mümkün kılmıyor. https://bahcegalata.com/oyun/terorizm
Çünkü, güne organize olan bugün insanının her nasılsa artık rutine binen, günlük organizasyonunda ‘ciddiyet’, yok denecek kadar az bulunuyor.
Dolayısıyla bugün insanı için ‘ciddiyet’, her geçen gün biraz daha, bir değer yargının ölçüsü olmaktan çok, kaçındığı ve edinmek istemediği bir dikkat halini alıyor.
Elindeki telefonun kamerası için çekim iştahı oluşturan bir an’a, o an üzerin den büründüğü geçici ‘ciddiyet’ dışında, bunun için duyduğu olsa olsa zorunlu bir ‘mecburiyet’ oluyor.
‘Herşey yeterince ciddi;bir ben olamam’ diyerek, güne organizesi bu mottoyla olan bir zihnin topluma yerleşkesi, o ‘ciddiyet’ halini o veya bu şekilde takınmaya başladığı an, bir ‘eziyet’e dönüşüyor. Bu noktada sonuçları, ilgili olayın ciddiyetiyle alakalı olan ‘felaket’e ne oluyor peki dersek:
Eldeki o cep telefonları ile çekimi yapılan ve bu çekim sonucu, çekenle, çekenin gözünden çekileni gören arasında doğan bir hoşsohbet;edildiği taktirde.
Bu şekilde bakınca, üstümüze bir başkasından değil bizzat kendi şahsımızdan çöken bir ‘terör’ görüyoruz.
O ‘terör’le biz de güne çöküyor; amiyane tabirle çömüyor ve bu şekilde bir çöke bir çöme ve gayet ‘organize’ bir şekilde, ilk önce kendimizi sonra da çevremizdekileri ‘terörize’ ediyoruz.
Her seferinde nasıl başlarsak o şekilde bitiriyoruz. Nasıl ettiğimiz, başladığı- mız ve bitirdiğimiz, bize bunu gösterecek olduğu ‘5’ ayrı epizot ve anlatımla, ‘Terörizm’ adlı oyunda.
‘Terörizm’ bir oyun olmaktan çok, bize oyun yoluyla sunulan bir uyaran. Bu uyaran tarafından, ‘gerçek’ le uyarılır ve uyarıldığımız gerçeğe, uyuduğunuz yerden uyandırılırsak, ilk yapmamız gereken bir oyun boyunca da yaptığımız elimizdeki o telefonu bırakmak ve artık çekmemek olur sanırım. https://bahcegalata.com/
Kullandığımızı düşündüğümüz bir cihaz tarafından daha ne kadar kullanıla- cağımız konusunda en azından bu oyunu görmüş bir kaçımız durup bir kafa yoracak olursa gerçekten ala.
Çünkü bizi en çok o ‘terörize’ etti ve hep ‘diğeri’nin gözüydü göz bebeği- mizin içindeki. ‘Gösteren’ sıklıkla, içinde olduğumuz ya da direkt olarak içine doğduğumuz ‘dijital dünya’nın bize tanımladığı yeni bir duyu ve uygulayıcı organ aracılığıyla oldu: ‘Telefon.’
‘Görmek’ için önce bakmadığımız, ‘bakmak’ için de önce çekimini yaptığımız için ‘yeni bir görme biçimi’ doğdu. https://tiyatrolar.com.tr/tiyatro/terorizm
Çekip, çektiğimizi kontrol edip sonra bakıp görüverdiğimizde ve bir eylem biçimi olarak ‘görme’ yi bu şekilde gerçekleştirdiğimizde, artık ‘gördüm’ dediğimiz şey dijital bir ‘terörizm’di.
Teknolojik bir buluş olan telefon evvelden bir ‘kitle iletişim aracı’ydı ve amacı ‘iletişim’ sağlamaktı. ‘İletişim sağlamak’ için icad edilen bu şey önce sadece ‘ev’deydi.
Sonradan ‘ceb’e girdi ama orayı pek havadar bulmasa gerek, açık havayı tercih ederek eli seçti. Şimdi aldığı hal öyle bir ki; cebe bile giremeyecek kadar o elin ‘on birinci parmağı’ gibi...https://tiyatrolar.com.tr/tiyatro/terorizm
Durmadan çekmesi gerekti ve olup biten ne varsa, ‘Terörizm’ adlı oyunda gösterdiği üzere kaydetmesi. Çektiği şeyin kendisi değil, o şeyi nasıl ve ne şekilde, hangi hızda çektiği önemliydi. Çekerken ürettiği gerçek, gerçek olan gerçeğin teknoloji yardımı ile arttırılması olacakken azaltılmasıydı işin aslı.
Çekim gerçekleştikten sonra artık o şey değil, o şeyle ilgili olarak onu o çe- kimle alıp kullanacak olan zihinlerde birçok başka şey önemliydi. Çekilen şey gerçeğin nesnesi ve nesneleşen gerçek, onun türlü müdahalesi ile; ‘yargılar’, ‘baskılar’, ‘ötekileştirmeler’, ‘yabancılaşmalar’ ve ‘yabancılaştırmalar’dı...
Boyutlandırılıyorlar;boyutsuzlaş- tırılıyorlardı ama asla azalmıyor; katlanarak çoğalıyorlardı...Artık o şeye tanıklık edenlerin gözünde, o gözden içeri giren şey katettiği mesafede başına gelenlerle yalnızca ‘dijitalize edilen’ değil aynı zamanda da ‘terörize edilen’di de.
‘Terörizm’, bunu bir oyun olarak alışılagelmiş bağlamlarda göstererek yapmıyor elbette. Gerçeği bir renk olarak bugün bireyinin dünyasından aldığı ‘pembe’ ile, yerleşik olduğu yerden çıkarıyor yani önce edindiği yeri iyice bir bozuyor.
Sonra...Yerinden ettiği bu ‘pembe’ ile sıradışı, hatta kimilerini buna yabancılaştıracak denli yıpratıcı birtakım başka bağlam noktaları buluyor ve eskisi ile benzer hiçbir yanı olmayan bu ‘pembe’yi renk renk derecelendiriyor.
Renk derecesine göre bazı ‘ton’ lar vererek onu açıyor, koyultuyor. Duruma göre gölgede bırakıyor, duruma göre nötrlüyor. Tüm bu işlemlerle ‘pembe’, orjinal olanını da unutuyor/unutturuyor.
Sahnede bir sürü ‘gerçek’ ve gerçek olmayan ‘pembeler’ ve ‘pembe’ olan ve olmayan ‘gerçekler’ var bu nedenle!
‘Pembe’, mevcut tonlarıyla ‘Terörizm’ de bir mesele ama bu meseleye pekte ‘pembe’ girilmiyor!
‘Günün insanı’na, yalandan pembe olmuşluğuyla kaçtığı/kaçıştığı ne kadar ‘pembe olmayan gerçek’ varsa hepsini yalatıyor ama efendi davranıyor; yutturmuyor!
Kısacası, ‘seyirci üst kimliği’ ile, numarası bilette yazılı koltuğa geçip, seyirlik bir iş bekleyeni, o seyirin ‘pembe’siyle iteliyor.
Pembeden hallice olan bu oyun, aynı anda hem bir ‘dikizleyen’ hem de bir ‘dikizlenen’ sunuyor. Bu ikisinin sahnede, oyuncular aracılığıyla kurduğu ilişki ise, gerçeğin onlar için seçtiği ‘pembe’yle, ‘Terörizm’ in kendisi oluyor. https://bahcegalata.com/oyun/terorizm
‘Terörizm’ adlı oyundan çıkan, geriye dönüp de ‘az önce tam olarak ne oldu bu izlediğim oyunda’ diye sorarsa; o da şu bağıra çağıra:
Görmen için sana bunu sağlasın diye verilen bir organ olarak orada duran gözünle değil, eline bir on parmak uzantısı olarak organlanan telinle (telefon) görüyorsun. Onunla önce çekiyor, sonra çektiğin şeyi o ankş moduna ve tepkisel koduna göre örüyor hala bakman gereken birşey kalmışsa ve bunu yapmak seni yormazsa görüyorsun!’
‘Terörizm’ bu önermeyi vererk ve verirken seyirciyi yer yer zorlayıp yer yerde gererek, ‘hakikat’ in yerini eşeliyor.
‘Hakiki duran’la bir ‘hakikat’ olarak orada duranı, aralarındaki ‘iletim-işitim ve iletişim’ in parçalarına ayıran ve dijital gözlerce gerçekliği azaltılmış bir dünyayı, günümüze ‘Rus Yazar Kardeşler’in metni ‘Terörizm’ le sunan ‘Bahçe Galata’, yaşanan çok güncel varoluşsal sorunlara ve onlardan kaynaklı yaşanan bunalımlara yaptığı yerinde göndermelerle sezonun en iyi ve en gerekli işlerinden bir tanesi.
Çöken ‘Çağdaş Rusya’yı anlatmak için ‘milenyum’ başlarında yazılmış olan bir oyunun, aradan yaklaşık çeyrek asır geçmiş olmasına rağmen güncel lliğini koruyarak ‘günümüz dünyası’na aktarımda bulunması ve ‘günde- lik durumlar’ımızın karşımızda adeta birere yansıma efekti gibi durması, onu tartışmasız ‘kült bir iş’ yapıyor.
Belli mevcut durumlarımızın belli anlarda o ve ya bu mekan(lar)da geçilen kısa özetleri, özetcikleri de gibi de bir bakıma.
Başarı ki...‘Türkiye’de de ‘Türkçe’ oynanıyor sonunda ve düşünmeyi ana dili gibi ‘Türkçe’ yapanlar için yine ‘Türkçe’ olarak esas kılıyor ama işte bu kısımda da ‘düşünmek…’
Bir oyun olarak ‘Terörizm’in, en güçlü yanı, açılış sahnesinden kapanış sahnesine kadar, olup biten herşeyin neden olduğu ve bittiği, neden öyle olduğu ve öyle bittiği ile ilgili olarak düşünmesi için buna potansiyeli olan kitleyi tetiklemek.
‘Presnyakov Kardeşler’ metni bu olsun diye yazmış, ‘Bahçe Galata Oyuncuları’ da bunun olması için oynuyor. Peki ama ‘düşünmek’ üzerine düşünüyor muyuz ve dahası neyi, nasıl düşündüğünüzle ilgileniyor muyuz?
Bunu yapacak olsak, bu gerçekten ilgimizi çekiyor mu ve bununla ilgilenmek istiyor muyuz?
‘Eski’ ya da ‘yeni’, ‘geleneksel’ ya da ‘ilkel’, ‘sıradan’ ya da ‘sıradışı.’
Bunlardan hangisiyiz ve henüz değilsek, hangi bir tanesi olmak isteriz?
Yazının bu aşamasında yarattığım ‘algı’ üzerinden nasıl terörize ettim sizi değil mi? Neden böyle bir yerden almak durumunda kalalım, bu niye olsun, hangi yeni, hangi eski, hangi geleneksel, hangi ilkel, neyin sıradanı ya da sıradışısı diye çokçabuk bir şekilde iç aksiyon alıp yükselen olduysa okurken içinizde harikulade.
Doğru bir okuma yapmak için düşünen profil,bu yazı biter bitmez soluğu hemen ‘Bahçe Galata’ta, ‘Terörizm’ adlı oyunda alacak!
Eğer hemen davranacak ve soluğu oyun için ‘Bahçe Galata’ nın yolunu tu- tacak olursa, bunun gibi daha nicesine tanık olacak!
‘Tek tipleştirilmiş görüş açısı egemen birey dünyası’nda giderek daha rutine binen/bindirilen ,adına da ‘algı yönetimi’ denen şeyin dibini boylayacak. Bunu yalnızca ‘fiziksel boyut’ta değil ‘zihinsel boyut’ta bir operasyon olarak alacak ve az önce algısı ile oynadığım o okuyucu bu yazıdaki algısıyla oynanan o bizzat anımsayacak ve beni bir güzel anacak.
Bir ‘milenyum’ çıkartması olan ‘Terörizm’, toplumsal olaylara duyarsızlaştığı ölçüde kendi başına gelenlere hassaslaşan günümüz insanı üzerine sadece bir ‘karanlık komedi’ olmaktan çok daha fazlası.
Tür olarak buna girse de, bunu demek ve çekilmek çok özel bir işi ait olduğu türle özdeş kıldığı an basitleştiriyor. Yani ‘iyi bir kara komedi örneği’ olan herhangi bir işten sözeder gibi oluyor ve bu da işi sıradanlaştırıyor.
Oysa, alternatif gösteri mekanı ‘Bahçe Galata’ tarafından uyarlanan ‘Terörizm’ de, bu uyarlamanın metne sağladığı yeni kazanımlar, onu en çok bir ‘kara komedi’ olmaktan çıkardığı an başkalaştırıyor...Oyundan bir nedenle söz ederken bu değerlendirmeyi de beraberinde sunmak gerekiyor.
Alternatif adaptasyonu ve güçlü oyunc kadrosu ile yeni ve yaratıcı doku- nuşlar alan ‘Bahçe Galata’ yapımı ‘Terörizm’, şehir yaşamından sunduğu beş farklı epizotta, ‘mağdur’ların, ‘fail’lerin ya da ‘vahşice eylem’lerin değil;
‘korku’ ve ‘şüphe’ nin sıradanlaştığı, dağılmış bir toplumda birbirine düşmüş bireylerin, birbirini ötekileştirmişlerin röntgenle, ‘kara komedi’ sularında yüzmekten çıkıyor ve verdiği rejiyle oyuna kazandırdığı bir başka tür olan ‘kurgu-gerilim’ sularında yüzmeye başlıyor...
‘Observer Gazetesi’nin, ‘günler süren siyasi tartışmalara kıyasla daha fazla sarsıcı düşünce ortaya koyuyor’, dediği ‘Terörizm’de sıradan insanlar birbirine düşman, dışarıdan gelen yabancıyaysa çok daha düşman.
Bilet alıp, oyunu izlemek üzere seyirci koltuğunda yerini alanın bu nedenle sorması gereken çok temel bir kaç zorunlu soru şu: ‘Ben hangi sıradan insanım, kim benim düşmanım, ben kim için düşmanım? İçeride olan mıyım yoksa dışarıda mıyım?’
Bundan da önce ama, ‘terörizm’ e bir sözcük olarak bakmak ve pek de eski olmayan geçmişiyle selamlaşmak, oyunun ön ödevi niteliğinde potansiyel izleyiciye.
‘Bağımsız’ bir içerik üretici yapı olarak ‘Sahneden Biraz’ bu noktada ‘Fransız Akademisi’nin sözlüğünü buldu ve kaynak olarak aldı; okudu.
Sözcük, akademi sözlüğüne, ‘1798’ yılında, ‘1793-1794 dönemi’ni belirten ‘terör düzeni’, ve ‘yönetimi’ anlamıyla giriyor.
Gerek ‘terörizm’ gerekse ‘terörist’ sözcükleri için sözlüklerin saptadığı en eski kullanım tarihi ise güvenilir kaynaklarda bir kayma yoksa, ‘1974’.
Bu yazının şu anda kaleme alınıyor olduğu yıl ‘2024.’
Yani üstünden geçen tam ‘50’ sene ve bugün bireysel dünyası içinde ‘terör’e yer veren de, vermeyen de adına ‘terör’ dediği ile, potansiyeli ölçüsünde, ‘soft’ ya/da ‘hard’ bir şekilde kendinden ‘terörize.’
‘Rus Yazar Kardeşler’, başında her ne kadar ‘Çağdaş Rus Toplumu’- nun çöküşünü kaleme almışsa da, çıkış noktası bu olan oyun, genel hatlarıy- la ülkeden ülkeye küçük farklılıklar göstermekle beraber, çökenin sadece ‘Çağdaş Rus Toplumu’ üzerinden ‘çağdaş dünya toplumları’ olduğunu ispatlar durumda.
Meraklısı için bilgisini ‘Türkiye’ ile sınırlı tutmayarak, ülkeler ölçeğinde geçmek gerekirse, oyun dünya prömiyerini, ‘2002’ yılında ‘Moscow Art Theatre’ (Moskova Sanat Tiyatrosu)’nda yaptı.
İngiltere prömiyerini ‘2003’de ayrıca gerçekleştirerek ‘Londra’da; ‘Royal Court Theatre’da ve ayrıca ‘Cygnet Theatre Company’, ‘Bridewell Theatre’da sahnelendi.
‘Türkiye’de ise ilk kez, ‘Galata’da bir oyun yeri’ sloganı ile yola çıkan ‘Bahçe Galata’ tarafından sahneye taşındı ve ‘Türkçe’ yorumlandı.
‘2020’de ‘Tülin Özen’, ‘Tansu Biçer’ ve ‘Saim Güveloğlu’ tarafından gösteri dünyasına bir alternatif sunmak amacıyla kurulan ‘Bahçe Galata’ ise, oyunun prömiyerini büyük bir gururla ‘27. İstanbul Tiyatro Festiva- li’nde gerçekleştirdi.
‘Nora 2’ ve ‘Bizi Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat’ tan sonra, sahneye koyduğu üçüncü iş olan ‘Terörizm’ le ‘Bahçe Galata’, yeni sezon için çok iyi bir imza.
Sezonun son oyunu için işletme ile iletişime geçerek, ‘Alan Kadiköy’de gerçekleşecek olan son temsile yetişmek, ‘en az iki kere’ dedirten iş için, ikinciyi hemen akabinde getiremeyeceğinden ötürü üzse de, yeni sezon öncesi bir giriş yapmış olmak, ‘Sahneden Biraz’ için bir ‘oh be’ ydi...
Sahne, mekanın tanıdığı alan ve sunduğu artistik ambiyans nedeniyle, oyuncusundan, objesine, bir renk olarak hepsine içine alan ‘pembe’yle birlikte, galerideki bir yerleştirme gibiydi. https://bahcegalata.com/
Bu yerleştirmeyi yapmanın kendisi başlı başına bir iş ve ‘sanat’ken, bir de uyarlamanın ve yorumlamanın verdiği keyifle ayrıcalıklı bir hal alıyordu sahneler arası geçişlerin birisi başlayıp diğeri biterken.
Aslında rahatlıkla ‘8,5-9’ olabilecek bir işin, ‘7,5-8’ aralığında kalması, küçük bir iki şeyle ilgili. İfade etmek gerekirse birincisi, ‘welness’ gibi bazı birbirini tekrar eden sahnelerin yönetmen gözünden kaçmış olması.
İkincisi ise, ‘Tülin Özen’, Defne Koldaş’ ve ‘Tolga Güneş’ gibi, gösterdiği ‘üstün performans’la oyunu ‘pür-dikkat izlenir’ kılan değerli oyuncuları, diğer oyuncuların yeterince destekleyememesi.
Oyunun dramaturjik yapısı öyle gerektirdiği için, ‘tüm oyuncular metne eşit derecede hizmet ediyor’ otomatik algısı oluşsa da, adı üstünde; bir ‘oyun’ bu ve kim iyi oynarsa sahne onu etkin kılar bir şekilde.
Diyaframını doğru kullandığı için sesi rahatlıkla işitilen oyuncu ‘Derya Şa- han’ örneğin; az bir repliğe sahip olmasına rağmen verdiği oyunu, yaptığı oyunculukla, işte bu şekilde çıkardı öne. https://tiyatrolar.com.tr/derya-sahan
Görsel: Sağ en uç köşede yerde oturarak solunda olup bitenlere bakan, oyuncu ‘Derya Şahan.’
Ses yönetimi malesef son yıllarda tiyatroda büyük bir sıkıntı ve diyafram doğru çalışılmıyor, kullanılmıyor.
Onu da bir ensturman gibi taşımayan, kullanmayan ve bakımını iyi yapmayan oyuncu bu noktada başarısız olunca, onunla ilgili kısımlar da keyifsiz oluyor.
Bu tür detaylara inmek, köşe olarak ‘Sahneden Biraz’ ın puanlamasında, tek bir kişinin bile kafasında oluşabilecek soru işaretine karşılık olarak, açıklama getirmek.
‘Terörizm’in, ‘Sahneden Biraz’ puanlama sisteminde, ‘10.0’ üzerinden ‘8,5-9’ alabilecekken, ‘7,5-8.0’de kalması, ilgili temsilde yer yer seyreden ‘ses problemi’ (çok uzun süreli değildi ama bu kadar dinamik bir işin bu kısa süreli olanları da kabul etmesi mümkün değildi) ve zayıf kalan (daha güçlü olanlara kıyasla) bazı oyunculuklar nedeniyleydi ve bu tüm kategorileri etkiledi.
Elbette ‘bağımsız’ ve ‘alternatif’ yapı ‘Sahneden Biraz’ın değişmez ‘köşe sabiti’ nde de belirttiği üzere bu değerlendirme sadece ilgili tarih ve yerdeki temsile ilişkin olarak etkinleşmiştir.
Eğer ‘Sahneden Biraz’ yeniden gider (ki gideceğiz) ve/ya da ilgili iş için, işletme tarafından tekrar davet alırsak, bu davet, ilgili işin ‘revize edilmiş bir versiyonu’nu görelim ve değişmez kabul edilen son halini bilelim diye olur ise, ‘yeni bir değerlendirme hakkı’ doğar. https://bahcegalata.com/
Öyle bir değerlendirme doğacak olsun-olmasın, ‘Sahneden Biraz’ın izlemiş olduğu bu tarihli temsilden çıkar çıkmaz hükmettiği: Kendisini ait hissetsin/hissetmesin, kişinin bir parçası olduğu dünya ve içinde durduğu toplum ile ilgili olarak, bir gün sonu alması için, bu sezon izlemesi en az bir kere zorunlu olan bir iş ‘Terörizm.’
Ancak bu nasıl olmaz, onu da izah ediyor olsun size ‘Sahneden Biraz’:
Türünün örneği bir ‘kara komedi’yi, rastgele izlemek için ‘Bahçe Gala- ta’nın yolunu tutmuş olan ve oyunun çok üstünde durduğu ‘artık gör ve düşün... Çünkü çok uzun zaman oldu ve ne gördün ne de düşün- dün’ subliminal mesajını hiçe sayan, ‘görmeyeceğim de, düşünmeyece ğim de banane’ kafasına bir kere girdiğinden çıkamayan profile sahip potansiyel kitle.
Evet, onlar tek bir kere izlemiş olmayı bile fazla sayabilir kendine.
Oysa her yeni ‘selfie’de, kendisini, artık çok alıştığı bir ‘mükemmellik’ hissi ile kadraja alan ve bu aşırı mükemmelliğin sonucu olarak doğan bıkkınlıkla bu kez nasıl sıradanlaşsa, neyle sıradanlaşsa ve ‘mükemmel’ olmaktan uzaklaşsa diye çözümler arayan grup o. Oyun en çokta onlara esa- sında. ‘Şiddet dünyası’nda, dünyası şiddet olmuşların, bir şiddet aracı olan ‘sosyal medya’ üzerinden sunduğu özenilesi şiddette yaşamlar.
Reklamlarla kandırılmak için vakti olmayacak kadar kendini reklam yapan ve kandıran, içi karanın karası bir yerken, dışı pespembe bir renk alan, başka hiçbir rengi renk olarak tanımayan/tanımlamayan insan yığınları onlar. Bahsetseniz ve bir anlam ifade etti diyelim, alacağanız cevap ‘benim Terörizm’i izlememe gerek yok ki, orada anlatılanları biliyorum ki’ olacak.
Bu olmayıp, biletler okutmatiklerde gelenlerle karşılaşırsanız da, bilinki bu grup, sırf ‘ben de izledim canım, biliyorum’ desin ve ‘Terörizm’ in oyun afişi önünde çektiği fotoyu instagramda hikayelesin diye. Yani bir oyun olarak ‘Terörizm’i, oyuncuları, rejisi ve tüm yapım ekibiyle birlikte terörüze etmekte bu mümkün olabilecek bu sayede.
Yönetmen ‘Saim Güveloğlu’ nun da dediği üzere, ‘yaşanan şiddet, ger- çekliğiyle değil filtreli gülen yüzlerin arkasına gizlenmişliği ile karşımızda.’ Belki de sırf bu nedenle ‘Terörizm’ de, dekor ve kostüm tek bir renk seçimi ile ‘pembe.’
Karanlık bir atmosfer yerine ‘toz pembe’ bir sahne ile seyirciye gülümseme matematiği bundan başka bir şey değil kesinlikle.
‘Bahçe Galata’, ‘Terörizm’de, metnin güncelle ilişkisini çok direkt, ve pembe gibi net kuruyor, bize tam şu andan, bizim bu anla olanımız ve olmayanımızdan bakıyor.
Bu da demek oluyor ki, bu iş ne zaman ‘Bahçe Galata Ekibi’ tarafından sahnelenecek olursa olsun, şu değişmeyecek:
Birey dünyasında ‘güncel’ olanda, bir dekor gibi, işin hep beraberinde gelecek ve rafine bir ‘terör’ hepimizle pembe pembe sevişecek.
Bu yönüyle ‘Terörizm’, hepimizin sanat pratiğindeki yeni eklentisi ve vuruş bir ifadeyle, ‘Bahçe Galata’ tarafından ‘bugün dünyası’na yapılan ‘kült’ bir okumanın ta kendisi.
!: Bu çalışma, sanatçı ‘Emma Connoly’ nin, ‘Sahneden Biraz’ın, ‘köşe kapanış duvarı’ için yaptığı özel çalışmasıdır.
SAHNEDEN BİRAZ VEDASI:
“Hayata dil çıkar ve dilin içeride değil dışarıda ver ayar. Yer, zaman, mekan ve durum her ne olursa olsun, motton bu olsun. Kafana da benim gibi, ‘şapka’ dışında başka hiçbir şey takma!” Bir sonraki yazıda buluşana kadar geçecek olan süre zarfında,‘az öl-çok yaşa’ ve sanatı kafala!
Ares Kıvanç D.
a
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.