• BIST 8334.94
  • Altın 1627.362
  • Dolar 27.4548
  • Euro 29.0377
  • Muğla 14 °C
  • İzmir 20 °C
  • Aydın 19 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 15 °C

Mutluluk

Dr. Meryem ÇILDIR

Hayatta üzüntü olmamış olsaydı, kimse mutlu olamazdı, kimse mutluluğun tadına varamaz, adını bile bilemezdi…

İnsanoğlu tüm özlemlerine, tüm arzularına, tüm isteklerine eksiksiz şekilde kavuşabilse mutluluğun anlamı olmaz.
O zaman insana mutluluk çok sıkıcı gelir…

Sürekli mutluluk insanı hayattan soğutur, bayar.

Yüce Allah (C.C.) o yüzden hem dünyayı, hem insanı, hem insani duyguları bir denge üzerine yaratmıştır…

Az başarı ile mutlu olmayı bilen insan, büyük başarıların kapısını aralamıştır demektir…

Hep mutluluk içinde yaşayan bir insan hiç görmedim, tanımadım.

Fakat sürekli üzüntü içinde, umutsuz, mutsuz, çaresiz, hiçbir şeyden umudu olmayan, hiçbir şeyden mutlu olmayan çok insan tanıdım…

Sürekli mutsuz ve umutsuz yaşayan insan Allah’ın (C.C.) denge sistemi üzerine kurmuş olduğu insani duygularını yönetemiyor veya yönetmesini bilmiyor demektir.

Sürekli mutluluk olmayacağı gibi,
sürekli üzüntü ve mutsuzluk da olmaması gerekiyor.
Fakat, maalesef bazı insanlar sürekli mutsuzluk içinde…

Bazı insanlar vardır; başka yerde mutlu yaşarken sizi aşağıya çekmek için sizinle bir araya geldiğinde sürekli mutsuzmuş gibi davranır.
Maksadı, sizi yaşamdan soğutmak, yaşama sevincinizi elinden almaktır…

Kabul etmek zor olsa da, bu dünyada birileri sizi mutsuz etmek isteyebilir.

İnsanların mutsuzluğundan, çaresizliğinden mutlu olan, hatta bundan beslenen çok insan var…

Bazıları vardır ki, insanı sürekli mutsuzluğa iter, aşağıya çekmeye çalışır.

Böyleleri insanın gerçekleştirmiş olduğu bir başarısını küçümser, daha büyük ve yüksek başarılardan söz ederek bu başarıyı gölgelemeye çalışır.

Ufak başarılar ile mutlu ol ki, büyük başarıların tadına varabilesin…

Küçük başarıları alkışlamayı bil ki, karşındaki insana şevk gelsin.
Aşk ile, mutluluk ile, heyecan ile çalışma isteği gelsin ve senin karşına daha büyük başarılar ile çıksın…

Mutluluğun anahtarı yine insanın kendisinde saklı.
Çalışma azmini, başarma azmini hiçbir zaman elinden bırakmayacaksın.

Kendine “Başarabilirim, yapabilirim” demesini bilecek, pes etmeyeceksin.

Hayatta en büyük mutsuzluk pes etmektir…

İnsanların hakkını yiyerek mutlu olan insanlar vardır…

Lâkin hakkını yedirmemek, hakkını savunmak ve mücadele ederek hakkını geri almak en büyük mutluluklar arasındadır.

Haram yiyip mutlu olan insanlar olduğu gibi,
Alın teri ile helal kazanıp yemekten çok büyük mutluluk duyan insanlar da vardır.

Mutluluk da, mutsuzluk da bedavadır, para ile satılmaz…

Mutluluğun ve mutsuzluğun tercihi tamamen insanın içindedir…

Hayatta doğru tercihler yapmak mutluluk getirir.
İş seçerken, eş seçerken, arkadaş seçerken çok dikkat etmek gerekiyor…
Bu yüzden gerçekten mutlu olabileceğinize inandığınız tercihler yapın.

Yanlış eş seçimleri ile hayat boyu mutsuzluğa mahkum olan insanlar var maalesef…

Evliliği bir şeylerden kaçış olarak değil, birilerine bir şeyleri ispat etmek için değil, gerçekten mutlu olabileceğiniz insanla yapmak çok önemlidir.

Kabiliyetinize göre, yeteneğinize göre, ilgi ve isteğinize göre meslek seçimi yapmak da başarı ve mutluluk getirir.

Bazen çevre ve ailenin yönlendirmesi ile yanlış meslek seçimi yapmak da mutsuz olmaya yol açabilir.

Hayallerinizin peşinden doğru ve bilinçli bir şekilde, ayaklarınız yere sağlam basarak koşmak mutluluk getirir.

Dünyanın en büyük duygularından biri olan aşkın doğasında çok büyük mutluluk olduğu gibi, çok büyük üzüntü, acı ve mutsuzluk da saklıdır…

İnsan kendisine değer vermezse, başkasına aşık olamaz.

Kendine değer vermeyi ve değerini korumayı bilen insan, zor şartlarda mutsuzluğa kapılmış olsa bile, kısa süre sonra mutlu olmak için gayret gösterir…

Kendini mutsuzluğun girdabında akıntıya bırakmaz, mutsuzluktan çıkmak için mücadele eder…

Sizi aşağıya çekmek isteyen en yakın iş arkadaşınız olabilir, en yakın ve çok samimi çocukluk arkadaşınız olabilir, en yakın akrabalarınız, hatta ablanız veya ağabeyiniz olabilir…

Hayatınızı mutlulukla yaşamanızı ve hayallerinizi gerçekleştirmenizi engelleyen her kim varsa, mutlu ve başarılı olmak istiyorsanız, ilk önce onların boyunduruğundan kurtularak onların sizi engellemesini engellerseniz o zaman bilin ki mutlu olmaya başlamışsınız demektir…

Anlatımdan anlatıma çok fark var.
Misal bir hoca efendinin cehennem hayatını anlatırken bile, insanın hayat mutluluğunu, hayat heyecanını elinden almaması, insanları umutsuzluğa, mutsuzluğa düşürmemesi gerektiğini düşünüyorum…

Çünkü yaşam varsa, umut ve mutluluk her zaman vardır…

“Allah’tan (C.C.) umut kesilmez” demeyi bilmeliyiz…

Mutlu ve umutlu olmasını bilmeyen insan, hem bu dünyasını, hem ahiret hayatını berbat eder…

Unutmayalım ki, huzur ve mutluluk insanın kendi içindedir…

Herkesin onu saklaması değil, gerektiğinde sakladığı yerden çıkarıp yaşaması dileği ile…

Canım öğrencilerime de mutlu tatiller diliyorum bir kez daha…

Dr. Meryem ÇILDIR 


TORPİLİN OLDUĞU MAKAMDA AYAK OYUNU VARDIR, GÜVEN HİÇ YOKTUR!

Temel bir gün yüksek makam ve mevkiye gelir…
Tabi ki herkes tarafından tebrik yağmuruna tutulur, kapısından ziyaretçi hiç eksik olmaz.

Gelenlerden biri de en yakın, samimi, çocukluk arkadaşı Dursun’dur.

Dursun, Temel’i tebrik eder.

Dursun: Ula Temel ne oldi? Nasul bu makama geldun sen?

Temel: Valla Tursun, ne olduğunu bilmeyrum ki! Ben de senden ha bir gün önce bu makama geldum.

Dursun: Uşağum, senden iltimas bekliyorum, beni makama geçirecaksun.

Temel: Ula uşağum o kolay, senin makam hazır…

Aradan aylar geçer…
Dursun bekleyedursun, Temel’den hiç ses seda çıkmaz…

Dursun dayanamaz, Temel’in makamına gider…

Kapısında sekreter vardır, saatlerce kapıda bekler.
Nihayetinde Temel, Dursun’u makama kabul eder.

Dursun: Ula uşağum ne bekletip turursun beni kapıda?

Temel: Makam bu uşağum, bekleyeceksin tabi.

Dursun: Ula uşağum, benim makama biri gelmiş oturmuş, bana sözün noldi? Sana güvenmiştim.

Temel: Ula Tursun, sana bir bilmece soracağum, bilirsen makam senin, onu kaldırıp makamı sana verecağum.

Dursun: Ula uşağum, sor bakayum.

Temel: Mavi renklidir, kafeste yaşar, ha bu nedur?

Dursun: Ula uşağum, buldum oni…
diyerek büyük bir sevinçle ayağa zıplar.

Temel: Nedur?

Dursun: Kanarya, uşağum, kanarya.

Temel: Deetbilemedun.

Dursun: Neduruşağum doğru cevap?

Temel: Balık, uşağum, balık…

Dursun: Balık kafeste ne arasun?

Temel: Ben koydim.

Dursun: Balık mavi olur mu hiç?

Temel: Ben boyadım uşağum, ben boyadım.

Dursun: Balık kafeste yaşayamaz ama, ölur.

Temel: Uşağum, o da sana makam vermemek için ayak oyunu, işin şaşırtmacası.

Dursun: Ula uşağum, torpilli makamın hakkını veriysun, benim hakkımı yemeyi öğrenmişsin…

Fazla söze ne hacet!

Torpilin döndüğü makamda, istediğiniz kadar Dursun gibi mantıklı sorular sorun, size her zaman mantık dışı cevaplar vereceklerdir.

Ve en sonunda Temel gibi “Sana makam vermemek için ayak oyunu çevirdim” demek zorunda kalacaklardır.

Torpil varsa, güven ortamı orada asla yoktur!

Torpil varsa, kim kime söz vermiş, belli değildir…

Şapkadan tavşanın çıktığı gibi, birileri ortaya çıkar, haketmediği makama pişkin pişkin oturur…

Torpil varsa her kötülüğün başı, ayak oyunu ile hak edenin hakkını yeme işidir…

Torpil varsa, her şey keyfe keder yapılır…

O yüzden torpil varsa; bilim, ilim, hak, hukuk, adalet, liyakat kavramları yoktur, diyoruz…

Ula uşağum, boşuna demeyruzdaaaa!

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141