MÜSLÜMAN VAR, “MÜSLÜMAN” VAR

Günümüzde Müslüman dünyasının yürek paralayıcı durumuna bakıp da hayıflanmayan yok. Müslüman Müslüman’dan nefret ediyor. Müslümanlar arasındaki savaş yalnız kendi aralarında da kalmıyor.  Çoğunlukla Hıristiyan nüfusun yaşadığı Batı’da da huzuru kaçırıyor. Bu nedenle oralarda İslam düşmanlığı yükseliyor. “Bumları içimizden çıkaralım!” diyenler artıyor.

İslam dünyasındaki keşmekeşi, din ve mezhep fanatizmini görenlerin bir kısmı bunun dinin kendinden kaynaklandığını sanıyor.  Oysa bu kanlı geçmişi Hıristiyan dünyası da yaşadı ve aydınlanmanın yarattığı geniş görüşlülük, çoğulculuk ve demokrasi ile o devirleri geride bıraktı. Üstelik bugünkü Müslümanlar da çeşit çeşit.                                                                                                 Geçmişte de hep çeşit çeşit  oldu. Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre,  Ömer Hayyam, Şeyh Bedrettin, İbni Haldun gibi geçmişin nice simge adları da Müslüman’dı. Günümüzde de Müslüman dünyasının kimseye kötülüğü dokunmayan, işinde gücünde dindar Müslüman’ı ve ömrünü barış ve adalete adamış nice aydını var.

Bir Müslüman, kışkırtmalara kapılarak Müslüman olmayan bir hemşerisinin veya komşusunun canıma kast eder, malını yağmalar mı?  Yapan Müslüman da vardır, yapmayan Müslüman da.

6-7 EYLÜL MÜSLÜMANLIĞI

1955’te İstanbul’da Gayri Müslimlere yönelen iki günlük vicdansız hareketi yaratan Hükümet üyeleri, onun gizli servis elemanları da Müslüman’dı. O vahşeti uygulayanlar da. Kim bilir kaç Müslüman da gayri Müslim komşusuna zarar gelmesin diye ona kol kanat gerdi.

Selanik’te Atatürk’ün evine bomba attıran MİT’çiler de Müslüman’dı.  “Yunanlılar Atatürk’ün evine bomba attılar” diye kışkırtıcı yayın yapan gazeteyi de Müslümanlar çıkarıyordu.

Bilanço şudur: 4.200 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinegog, 2 manastır, 26 okul, aralarında fabrika, otel gibi işletmelerin de bulunduğu toplam 5 bin 317 bina yakıldı veya tahrip edildi. Birçok dövme, cinayet, tecavüz oldu. İstanbul iki gün kâbus yaşadı. Bu olaylar sonucunda kendilerini güvende saymayan azınlıklardan pek çoğu Türkiye’yi terk etti.

Bu kışkırtmaya alet olan Müslümanların büyük çoğunluğu herhalde namaz kılıyor, oruç tutuyor, Allah’ın adını ağzından eksik etmiyordu. Müslüman Demokrat Parti, Hükümeti dindar kuşaklar yetiştirmek için İmam Hatip Okulları açıyordu…

Bu vesile ile 6-7 Eylül olaylarına tanık olmuş Ali Hafızoğlu adlı köylümün anısını aktarmak istiyorum. Kendisiyle 2008’de yaptığım “nehir” söyleşiden bir kısa bölümdür ve “Ali Hafızoğlu” adlı kitabımda yer almaktadır. (2009)

-6-7 Eylül olaylarını hatırlıyor musun?

-Hatırlamaz olur muyum? İstanbul’a ilk gidişimdi. Yıl 1955. Bakırköy’de bir Yahudi’nin inşaat işinde çalışıyordum. Yanımızda Balıkesirliler, Hatiboğlu Veli ve Şakir (Yavuzer) var. Bunlar pazar günü gezmeye gitmişler. Ben yemek yaptım. Onları bekliyorum.

Gelip anlattılar. “Gençler, talebeler, Rumların evlerini, dükkânlarını kırıp yağmalıyorlar” dediler. Bu nedenle gidememişler. Geri dönmüşler.

Bizim başımızda bir Kürt Osman var.

“Buradan hiç çıkmayın, ne olur, ne olmaz” dedi.

“ELİNİZİ BİR ŞEYE SÜRMEYİN”

7 Eylül pazar günü çıktık. Yürüme Aksaray’a vardık. Bütün dükkânlar parçalanmış, yağmalanmış. Sahiplerinin bir kısmı kaçıyor. Rumlar, Ermeniler, Yahudiler Büyükada’ya kaçıyor. Karaköy’den Taksim’e çıktık. Vasıta işlemiyor. Yollar kapalı. İnsan kalabalığından. Beyoğlu, Karaköy çoğunluk Rum, Yahudi. Hepsi sokakta. Mallar, manifatura topları açılmış, serilmiş…

-Siz bir şey almadınız mı?

-Kürt Osman çok olgun bir insandı. Bizi bırakmadı. Başımıza bir iş gelir diye. “Aman elinizi bir şeye sürmeyin” diye tembih etti. Hiçbir şey almadık. Akşama Bakırköy’e çalıştığımız mensucat fabrikasına geldik.

-Öteki işçi arkadaşların?

-Rafet de bir şey almamış. Teke M. altın almış. 7-8, belki 10 altını alıp şapkasının altına sokmuş. Yatakta beraber yatıyoruz. Bana gösteriyor. Balıkesirlilerden iki kişi de bu işe karışmış, Üç beş gün yatıp çıktılar.

-Patronunuz Yahudi. O bu işten zarar gördü mü?

-Patron Leon o cumartesi haftalığımı veremedi. Çok dürüst bir adamdı. Sonraki hafta geldi: “Kusura bakmayın. Ada’dan gelemedim. Dışarı çıkamadım” dedi. Bize ücretlerimizi dağıttı. Bizim Kürt onun evine gitti. Birkaç gece bekledi. Yağmacılar gelmiş:

“Bayrağı çıkar!” demişler, çıkarmış. “Ben Türk’üm” demiş. Bir şey yapmamışlar. Türk bayrağı çıkınca bir şey yapmıyorlardı.   

Ali Emmi, beş vakit namazını bırakmazdı. Bu söyleşiyi yaparken de ezan sesini duyup namazını kılmak istedi. Onun seccadesini serdim. Böyle haram mala el sürmeyen dindarların seccadesini her zaman sermeye hazırım. Başkalarının yurdunda, malında gözü olan, 72 milleti bir tutmayan, din, iman, millet diye diye cebini dolduran zaten “adam” da değildir.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Zeki SARIHAN Arşivi

CHP İMRALI’YA NEDEN GİTMİYOR?

25 Kasım 2025 Salı 21:52

FATSA’DA SOSYALİST-KEMALİST İTTİFAKI

05 Kasım 2025 Çarşamba 10:46

KÜRT SORUNU BÖYLE ÇÖZÜLMEZ

21 Ekim 2025 Salı 10:43

OKUMA ALIŞKANLIĞINI NASIL KAZANDIRMALI?

09 Ekim 2025 Perşembe 10:56

FATSA’DA SEKİZ GÜN

24 Eylül 2025 Çarşamba 13:26

ÇERKEZ ETHEM TARTIŞMASI

17 Eylül 2025 Çarşamba 20:36

SAVAŞ BAKANLIĞI-SAVUNMA BAKANLIĞI

08 Eylül 2025 Pazartesi 11:35

"KALDIRALIM SINIFLARI”

05 Eylül 2025 Cuma 00:01

TATİL KÜLTÜRÜ

26 Ağustos 2025 Salı 12:43

KOKUŞMA DİBE VURDU

18 Ağustos 2025 Pazartesi 20:13