MAKEDONYA

Gelin birlikte bize yabancı olmayan bir şehre gidelim. Üsküp Makedonya'nın Cumhuriyetinin başkenti. Ülkenin nüfusu toplam iki milyon Bu nüfusun yarısı Üsküp'te yaşıyor. Ünlü şairimiz Yahya Kemal de Üsküplü.

Üsküp bir Osmanlı şehri. Camileriyle,çarşılarıyla,sık sık duyacağınız Türkçe konuşan halkıyla bir Osmanlı. Bizden bile fazla.

Yugoslavya dağıldıktan sonra bu coğrafya büyük devletlerin kozlarını paylaştırdığı bir arenaya dönüyor. Ortodoks Makedonlar var, Müslüman Makedonlar var,Müslüman Arnavutlar var,Türkler var.İç savaş burada da çok can yakmış. Ama şimdi istikrara kavuşmuş.Ama yeni biten savaşın verdiği huzursuzluk insanların içinde bir yerde varlığını sürdürüyor hala.

Makedonya cennet gibi bir yer. Her yer yemyeşil,nereye baksanız bir göl,bir ırmak.İklimi güzel.

Üsküp'te gezimize öncelikle eski Üsküp'ten başlayacağız. Murat Paşa Camiine yakın bırakıyoruz arabamızı. Tam da ikindi ezanı okunuyor. Türkiye'de Ezan-ı Muhammedi bizim için hayatın bir parçası. Ama orada ezan sesini duyunca insan daha bir etkileniyor. Cemaat namaz kılmak için camiye geliyor. İnsan ''acaba Anadolu'da mıyım'' diye düşünmekten alamıyor bir an kendini.

Murat Paşa Camiinden geçip şehrin tarihi çarşısına geliyoruz. Eski Çarşıdaki dükkanlarda genelde Türkçe bilen Müslüman Arnavutlar var. Hani bizim arasta dediğimiz dışı cam ve ahşap küçük ve şirin esnaf dükkanlar var ya.İşte öyle bir çarşı.

Kimisi bizim Antep yemenisine benzer bir tür deri ayakkabı satıyor.Kimisi sıcak ekmek.Kimisi tersi. Hala bizdeki eski terziler gibi el emeği göz nuru elbise dikiyorlar.Yüzler sanki tanıdık. Kendimizi yabancı bir ülkede hissetmiyoruz.''Borek'' diyorlar bizdeki böreğe. Sadece  börek satan dükkanlar var. Bir de ünlü Makedon köftesi. Köfte aynı bizdeki gibi söyleniyor. Köfte. Yürüye yürüye eski bir Osmanlı Hanı olan Kapan hana varıyoruz. Kahve hem de Türk kahvesi geliyor. Kapan Hanın içinden geçip şehrin simgesi ''Taşköprü''ye varıyoruz.Bu taş köprü Osmanlının buraya çaktığı bir imza gibi duruyor Vardar nehrinin üzerinde.Sultan 2.Murat yaptırmış.O gün bugün ayakta.Sapasağlam. Sallana sallana yürüyoruz Taşköprü'de. Köprünün her iki tarafında birbirinden güzel binalar var.Burası gece daha bir güzel oluyor.Vefalı millet Makedonlar.Hem Türkçe hem İngilizce köprüyü Osmanlı Sultanı 2.Murat Hanın yaptırdığını yazmışlar.

Köprünün ortalarına gelince ilerde atının üzerine binmiş tarihin en büyük hükümdarlarından birinin dünya üzerindeki en büyük heykelini görüyorsunuz. Büyük İskender .

Büyük İskender ve Makedonya ismi Yunanlılarla,Makedonlar arasında bir husumet sebebi.Yunanlılar Makedonya isminden rahatsız. Makedonya'nın Yunanistan sınırları içinde kalan bir bölge olduğunu iddia ediyorlar.Büyük İskenderin de bir Yunan olduğunu.Hatta Makedonya isminin telafuz edilmemesi için Birleşmiş Milletlere bile başvurmuşlar.Makedonlar da onlara inat, İskenderin yeryüzündeki en büyük heykelini diktiler Üsküp'üp ortasına.Şehrin de merkezi burası işte.Buraya kadar eski Üsküp. Buradan sonrası da yeni Üsküp.Yeni Üsküp lüks binaları,alışveriş merkezleri, cafetaryaları, barları birbirinden canlı sokaklarıyla burası Avrupa diyor.

İngilizce çok iyi bilmiyorlar ama Türkçeyi iyi konuşuyorlar. Hiç zorlamıyoruz.İnsanlar ne kadar güvenilir ,temiz yüzlü.Taksiye biniyoruz mutlaka taksimetreyi açıyorlar inerken bir de fiş veriyorlar.Makedonya'nın para birimi ''Dinar''. Bir euro 60 dinar yapıyor.

Ertesi gün Bitola ya da bizim dilimizde Manastır şehrine gidiyoruz.

Bayram sabahı bugün. Makedonya'da nüfusun yarı yarıya yakını Müslüman olduğundan bir gün tatil var. Manastır küçük bir şehir ama bizim için önemli bir yanı var. Mustafa Kemal ,Manastır Askeri İdadisinde okumuş.Bu okulu Makedon hükümeti müzeye çevirmiş. Atatürk'ün o dönemde giydiği kıyafetleri sergilemişler. Bir de güzel bir balmumu heykeli var. Müzenin çıkışında hoş bir sürprizle karşılaşıyoruz. Ekonomi Bakanımız Sayın Ali Babacan da müzede. Bakanımızla bayramlaşıyoruz.O da Makedonya'da Türk vatandaşlarını görmekten memnun .

Türkiye, Makedonya halkının gözünde bölgenin süper gücü. Konuştuğumuz çoğu Makedon ''Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihtiyacı yok,asıl Avrupa Birliğinin Türkiye'ye ihtiyacı var '' diyor. Yerden göğe kadar haklılar.

Manastır'da da aynı Üsküp'teki gibi bir Türk Çarşısı var.Bir pastaneye oturup çay içiyoruz.Bayram olduğu için garson kız bize baklava ikram ediyor.

Manastır'dan Ohrit'e geçiyoruz. Ohrit doğa harikası gölüyle cennetten bir yer.Gölün kıyısındaki evler aynı bizim Safranbolu evleri gibi. Makedonya'da turizmin başkenti burası. Alman ve Hollandalı turistler çok.Dar sokaklardan yürüyoruz.Bu şehirde tam 70 tane tarihi kilise var.En önemlilerinden biri olan Aya Sofya'nın içine giriyoruz.Bu kilise her haliyle tam bir Bizans yapısı.Göl kenarında sayısız kafe var. Bozulmamış güzelliğiyle suyun olduğu her yerde hayatın var olduğunu anlıyoruz. Ohri'de ünlü Aziz Naum kilisesine gidiyoruz. Balkanlarda Müslümanlığı yamaya çalışan bir eren Sarı Saltuk hazretleri. Balkanların 7 ayrı yerinde türbesi bulunuyor.İnanca göre Sarı Saltuğun Hz. Hızır Aleyhi selam olduğunu üdşünenler var.İşin ilginç yanı Ortodoks Makedonların Aziz Naum adını verdikleri kişi de aslında bizim Sarı Saltuk Hazretleri. Hıristiyanlar Aziz NAum diyor.Müslümanlar Sarı Saltuk.

Ertesi gün ki hedefimiz Kalkandelen. Burası Müslüman Arnavutların şehri.Makedonya'nın da ikinci büyük şehri.Buraya iki önemli Osmanlı mirası için geldik.Önce Harabati Bektaşi Tekkesine uğruyoruz.Burası Osmanlı'dan kalma gelenekleri sürdüren orijinal bir Bektaşi tekkesi.Burayı yaptıran Kanuni Sultan Süleyman'ın hanımlarından Mahinur Sultan'ın ağabeyi Sersem lakabıyla bilinen Ali Paşa.Osmanlı'dan bugüne kadar gelen bir merkez burası.Tekkenin sorumlusu bizi çok sıcak karşılıyor.Buyur ediyor.Burası hala Osmanlı zamanından kalma gelenekleri sürdürüyor.Kapıdan içeri her giren Allah Misafiri.Mutfakta ne varsa hazırlanıp misafirlerin önüne konuyor.Hatta kalacak yeri olmayanlara döşek bile veriliyor. Geçtiğimiz ay şer odakları burayı kundaklamışlar.Tekkenin cemaati canı pahasına söndürmüş yangını. Herkesin gözü Türkiye'de.Türkiye'den siyasi ve maddi yardım bekliyorlar.Zaten onlar orda yaşatmaya çalıştıkları inançlarıyla,kültürleriyle bizim bir parçamız.Güzel bir sohbetten sonra sarılarak ayrılıyoruz.

Az ileride Balkanların en güzel camilerinden biri bizi bekliyor.Alaca Camii. Camiiyi görür görmez farklı bir güzellik göze çarpıyor.Dışı alacalı renklerle boyanmış.Tavanı ahşap. Unesco bu camiyi dünya mirası listesine almış.

Makedonya'ya gelip Alaca Camiinin görmeden ayrılmak yeri dolmayacak bir eksiklik.

Makedonya küçük ama geleceği olan bir ülke. Türkiye'yi ve Türkleri seviyorlar burada. Kendimizi yabancı bir ülkede hissetmiyoruz.Burası havasıyla suyuyla güzel insanlarıyla bize bizim kadar yakın bir ülke.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil CANDA Arşivi

En büyük makam hiçlik makamıdır

01 Şubat 2019 Cuma 14:00

İYİ İNSAN OLMAK NEDEN BU KADAR ZOR

02 Eylül 2016 Cuma 12:35

TÜRKİYE HEPİMİZİN EVİ

25 Ağustos 2016 Perşembe 13:42

YAZMAK BAŞLI BAŞINA BİR SERÜVENDİR

19 Ağustos 2016 Cuma 12:48

YAMAN ÇELİŞKİLER ÜLKESİ

16 Ağustos 2016 Salı 13:17

ATATÜRK’Ü YENİDEN KEŞFETMEK

26 Temmuz 2016 Salı 13:09

YÜRÜMEKTEN DAHA FAZLASINI YAPMAK

07 Eylül 2015 Pazartesi 12:19

MASUM ÇOCUK

03 Eylül 2015 Perşembe 13:38