• BIST 10081
  • Altın 2945.964
  • Dolar 34.757
  • Euro 36.7352
  • Muğla 11 °C
  • İzmir 16 °C
  • Aydın 17 °C
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 10 °C

KÖYDE RAMAZAN

Zeki SARIHAN

Eskiden bizim köyde Ramazanlar, eski İstanbullu yazarların anlattığı Ramazanlardan çok farklıydı.

Ramazanla ilgili olarak aklımda en çok yer eden, davulcunun mahallede ev ev gece köylüyü sahura kaldıran davul sesidir. Davul sesini köyün başka mahalleri de duyardı. Başka köylerde davul çalındığını duymadım. Bu uygulama herhalde 1920 veya 30’larda Fatsa medresesinde ders veren Hamit Hoca tarafından köye getirilmiş.

Davulcu sokağa çıktığı zaman davulun o tatlı sesi zaten duyulurdu ama davulcu her evin kapısına dayanır, evin kadınına seslenerek o ışık yakıncaya kadar ayrılmazdı. Sahur vakti biterken de davula trampet gibi vurarak yemeğin artık bırakılması gerektiğini hatırlatırdı. İftar vaktinin geldiğini de komşulardan bu işle görevli birinin attığı silah sesi haber verirdi. Davulcu bayram günü davulunu boynuna asar ev ev gezerek bahşiş toplardı.

Ramazan sofralarında diğer günlerinkinden farklı bir yemek nadiren bulunurdu. Mısır, lahana, fasulye çorbası, turşu, pekmez, ayrana ekmek doğranarak yapılan soğukluk gibi her gün yenen yemeklerin yanına yufka böreği, şekerli makarna, mıhlama eklenirse ne âlâ. Etin esamesi bile okunmazdı. Akraba ve komşuların birbirlerini iftar yemeğine davet ettiğini de hatırlamıyorum.  Başkalarıyla bölüşecekleri neleri vardı ki?

Mahallenin mescidinde kılınan teravih namazına herkesin gitmesi zorunlu gibiydi. Genç irisi olanlar için bu, dini bir ibadetten çok bir eğlence yerine geçerdi. Arka sıralarda hem de namaz sırasında rahat durmazlar, bir birleriyle itişip kakışarak şakalaşırlardı. İmamın iyisi 32 rekâtlık teravi namazını çabuk kıldırandı. Kadınlar mescidin üst katında saf olurlardı. Namazdan sonra herkes evine dağılırdı.

Oruç tutuyorum diye kimse işinden gücünden kalmaz, hatta yazın en sıcak günlerinde mısır kazılır, fındık toplanırken de kimse ne işine gitmekten, ne de oruçtan vazgeçerdi.

Çocuklar da büyüklerime özenerek oruç tatmaya özenirlerdi. Gece kaldırılan çocuklar, herkesle birlikte niyet eder, ama öğleye kadar ancak dayanırlardı. En küçük halam çocukluğunda bir gece sahur yemeğinde uyanmış, “Tuttuğunuz oruç hani?” diye sormuş. O gece doğan danayı, üşümesin diye mutfaktaki ocağın kenarına bağlamışlarmış. “İşte tuttuğumuz oruç bu!” demişler. Halam da inanmış.

Yatılı okullarda okuyan öğrencilerden oruç tutmadığı bilgisi kara bir haber gibi köye ulaşanlar kınanırdı. Oruç tutmamak, geleneksel kültürün yanına yeni bir davranış eklenmesiydi ki yakın aile çevresinden başlayarak gençle köylü arasında sorunlara neden olurdu. Fakat zamanla köylü bu davranışı kabul etmek zorumda kaldı. Şimdilerde Ramazana gelen fındık toplama mevsiminde çalışanların bir haylisi öğle yemeklerini açıktan yiyormuş.

Ramazanlarda hâlâ sahur davulu çalınıyor.

BAYRAM EĞLENCESİ

Eskiden, Ramazan ayının en eğlenceli yanı, bayramda caminin avlusunda yapılan şenlikti. “Kale kale” denilen bir gösteri, bayram eğlencesinin vazgeçilmeziydi. Orta yaşlılar kollarıyla birbirlerinin omzundan tutarak altta bir halka oluşturur, aynı sayıda bir genç grubu onların omzuna atlayarak aynı biçimde ikinci bir halka oluştururdu. Sonra bu halka cami avlusunda hep birlikte köy türküleri söyleyerek yavaş yavaş hareket ederdi. Üsttekilerden ilk yere düşeni caminin çevresine kadar sürükleyerek ıslatmak âdettendi. Evlerden börekler gelir, yere çömelerek yenir, sonra eğlence olsun diye içlerinden biri bir böreği kaparak kaçar, arkasından koşanlar bunu birbirlerinden alarak yemeye çalışırlardı. Öğleye kadar güreş de yapılırdı. Kurban bayramında da tekrarlanan bu eğlencelerden sonra evlere dağılınır, sıra ev ev gezmeye ve yaşlı kadınların ellerini öpmeye gelirdi. Kadınlar da ev ev gezerek kendilerinden büyük kadın ve erkeklerin ellerini öperdi. Bu ziyaretlerde en çok ikram edilen, halkalı renkli şeker ve kadınların kendi yaptıkları pekmez karıştırılmış helva olurdu. Akide şekeri, lokum sonradan çıktı. Şimdi artık bunların yerini çikolata ve su böreği gibi ikramlar aldı.

20-30 yıldır cami avlusunda sıra olup bayramlaşmanın dışındaki gelenekler terk edilmiş bulunuyordu. Bu geleneklerin yaşaması gerektiğine karar verilerek birkaç yıldır Ramazan Bayramında Beyceli Kültür Şemliği yapılıyor. Eski usullerin yanına yeni unsurlar, yarışmalar eklenmiş olarak. Bunları bir hayli kadın da izliyor.

Ben Beyceli’de bayram geleneklerini “Çocuk ve Vatan” kitabımdan kopyalayarak Özgür Ansiklopedi Wikipedia’ya aktarmıştım. Hükümetin yasakları arasına  bu ansiklopedi de girmiş. Yazık!

 

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141