• BIST 8876.22
  • Altın 2928.215
  • Dolar 34.2375
  • Euro 37.4474
  • Muğla 17 °C
  • İzmir 18 °C
  • Aydın 19 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 14 °C

HAYATIMIZDAKİ KOMÜNİZM

Zeki SARIHAN

Türkçe sözlük, “Komünizm”i şöyle tanımlıyor: “Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı düzen, komünistlik.” (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük)

Komünizm sözcüğü Türkiye’de lanetli ve korkutucu bir kavram yüklenmiştir. Bunun nedeni tam da tanımında yer aldığı gibi komünizmin özel mülkiyeti reddetmesidir. Komünizmi beğenip beğenmemek herkesin bileceği şeydir fakat onun mülk sahipleri için ne kadar korkunç olduğunu tahmin etmek mümkündür. Yalnız üretim araçlarında özel mülkiyeti kabul etmeyen “sosyalizm” bile çiftlik, fabrika sahipleri için bir kâbustur.

Buna karşılık komünizmin bazı alanlarda hayatımızın içinde olduğunun farkında mısınız?

Hiçbir dönemde bundan kaçınmak da mümkün olmamıştır.

1.       AİLE EN KÜÇÜK KOMÜNİST BİRİMDİR

Aileler arasında mülkiyet ve refah açısından farklar vardır fakat her çekirdek aile eşitlikçi, bir toplumdur. Henüz aileden ayrılmamış bireylerden oluşan ana, baba, çocuklar ve bunlarla birlikte yaşayan dede, nine ve torunlardan oluşabilen ailede, mülkiyet bir kişinin üzerinde olsa bile kullanımı ortaktır. Her aile bireyi yetenekleri ölçüsünde aile ekonomisine katkıda bulunur ve ailede her birey refahtan ihtiyacı kadar pay alır. Sofraya oturulduğunda kiminin doyuncaya kadar yemesi, kiminin sofradan aç kalkması görülmez. Aile bir komündür ve komünü çekip çeviren de anadır. Evde komünist sitemin bozulmasına en çok o karşı durur. Çocuklar ve sakatların, yaşlıların bakımından da modern komünist toplumlarda olduğu gibi ailenin çalışabilen bireyleri sorumludur. Aile sınıfsız ilkel toplumdan günümüze kalmış en küçük komündür.

2.       İBADETHANE:

 

Kilise, cami, havra ve öteki dinlerin ibadethanelerinde (tapınaklarında) ibadet eden insanlar, orada bulundukları süre içinde eşittirler. Orada insanlara sahip oldukları mal, mülk veya rütbelerine göre muamele yapılmaz. İbadethane veya tapınak kimsenin mülkiyetinde değildir. Bir fabrika veya çiftlik sahibi ile bir işçi, bir generalle bir er, yan yana, omuz omuza ibadet ederler. Orada kimse kimseye üstünlük taslayamaz. Aileden sonra en eski komünist ilkeler ibadethanelerde uygulanır.  İnsanlığın eşitlikçiliğe olan ihtiyacını belli zamanlarda bir araya gelen ibadethane cemaati bin yıllardır korumaktadır.

 

3.       KIŞLA

 

Komünizmin yürürlükte olduğu kurumlardan biri de kışladır. Eğer kışlada komünizm uygulanmazsa hiçbir savaş kazanılamaz. Orada yalnızca rütbe vardır ki bu da komünizme aykırı değildir. Kışlada herkes aynı karavanadan yer, hatta aynı kıyafeti giyer. Aynı silahları kullanır ve aynı koğuşlarda yatar. Kışla herhangi birinin malı değildir. Toplar, tüfekler, tanklar, kamunun malıdır; görevlilere emanet olarak verilir.

 

4.       OKUL

Komünizmin yürürlükte olduğu yerlerden birinin de okul olduğu apaçıktır. Kamu okullarından söz ediyoruz, onlar kimsenin mülki değildir, devlet denen ortak kurumun mülkiyetindedir. Okulda öğretim görenler arasında zengin-yoksul farkı gözetilmez. Orada öğrenciler arasındaki farklar, çalışkanlıkta, zekâda, başarıda ortaya çıkar ki, bu farklar komünizme aykırı değildir. Hatta komünist eğitim bu farkların ortaya çıkmasına çalışır. Yatılı okullar, ötekilere göre daha komünisttir. Özel okulların bir sahibi olmakla birlikte, orada okuyan öğrenciler de ortak kurallara tabidir.

Aile, ibadethane, kışla ve okulda komünist bir hayat yaşandığı, yani komünizm hüküm sürdüğü halde, komünizmin neden bu kadar çok düşmanı vardır? Bunun nedeni, özel mülkiyet tutkusudur. Komünizm, özellikle üretim araçlarında özel mülkiyete izin vermez. Yani orada fabrikalar, tarlalar, üretim araçları ortak mülkiyette olmak zorundadır. Oysa sınıflaşmanın başladığı eski çağlardan beri mülk ve sermaye sahipleri, insanların eşitliğine şiddetle karşıdırlar. Üretim araçlarında özel mülkiyet ortadan kalkarsa toprak ağaları ve burjuvalar toplumu boyunduruk altında bulunduramazlar. Özel mülkiyete bu kadar tutkun olan zenginler buna rağmen hayatın çeşitli evrelerinde insanların komünal bir hayat yaşamasına göz yumarlar, hatta kendilerinin de buna ihtiyacı vardır. Öte yandan bu kurumlarda verdikleri eğitimle (cami vaazları, askerlik ve okul programlarıyla) özel mülkiyetin ne kadar kutsal olduğu yolunda halkın beynini yıkamaktan geri durmazlar.

Aslında en büyük komünist doğadır. İnsanlar arasında ırk, cins, dil, kültür farkları oluşmuşsa da bunların doğal ihtiyaçları aynıdır. İnsanları üretim aracı, mal ve mülk sahibi yapan doğa değildir. Bunlar, insanlığın sınıflaşma evresinde oluşmuş yapay durumlardır. Herkes, hayatını ve neslini devam ettirmek için benzer güdülerle doğar.

Ortak yaşam, insanlar arasındaki yetenek, zevk ve tercih farklılıklarını ortadan kaldırmaz. Aksine, insanların önüne sonsuz seçenekler sunar. Herkes ilgi duyduğu ve yeteneği olan bir meslek edinme hakkına kavuşur. Orada kimi yer, kimi bakmaz. O düzen sağlanamadığı için insanlığın kıyameti çoktan kopmuştur! Uluslararası ve millî ölçekte savaşlar, kavgalar, isyanlar sürüp gidiyor.

Sınıfsız toplum kaybolmuş bir cennettir. Bu cennete kavuşmak için tarihte ne kadar çok mücadele, ayaklanma, tasarlanmış ütopya var. Spartaküs gibi köle ayaklanmalarından Şeyh Bedreddin’e, Thomas Moore’un Ütopya’sına kadar.  Milyarlarca insan ibadet ederek, hiç değilse öldükten sonra bu cennete kavuşma hayali kuruyor. Bu, insanları Tanrı’nın da insanları eşit yarattığı ve iyi insanlara ölümden sonraki hayatta eşitlik ve bolluk vaat ettiği inancına götürmüş.

Komünizme en uzak olanlar, yeryüzünün zenginlik kaynaklarını yağmalayan ve eşitlikçi düşünceden tir tir titreyen emperyalistler olduğu açıktır. Bu konuda emperyalistleri, ülkelerinin zenginlik kaynaklarına el koyan toprak ağaları, tefeciler ve kapitalistler izler. İnsanların gelirleri azaldıkça (eğer hâkim sınıfların ideolojisi ile şartlanmamışlarsa) komünizme karşı tutumları yumuşar. Komünizme en yakınlık duyan ve hatta onun sahipleri mülksüz sınıflardır. Bilimsel sosyalizmin yani modern komünizmin 19. Yüzyıl’da Avrupa’da ortaya çıkması (Paris Komünü, Marksizm), işçi sınıfının ortaya çıkışı sonucudur.

Bir de geliri ve konumu ne olursa olsun geçmişten ve gelecekten haberli olan aydınlar…

Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya “Sosyalizm hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorduğumda kısaca “Ben daha ilerisindeyim” demesinin nedeni budur. (13 Ocak 2023)

zekisarihan.com

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141