CHP’nin Ordu’dan Giresun’a kadar yaptığı üç günlük “Fındık Yürüyüşü” ve mitingi sırasında bölgedeydim. Zaten bölge halkının dilinden ve umurundan hiç düşmeyen fındık fiyatları konusu başlıca sohbet konusuydu.
Hangi partiye oy vermiş olursa olsun bu yılki fındık fiyatlarından yakınmayan yok. Fındık fiyatı her gün az inip çıkmakla birlikte şu günlerde (2 Ekim) serbest piyasada 50 randıman hesabıyla 8.5 liradan işlem görüyor. Fiskobirliğin devreden çıkarılmasıyla onun yerine alım yapan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ise kiloya 10 lira veriyor. Ziraat Odaları ve yurttaşlar, yaptıkları hesaplarla bir kilo fındığı 8.75 TL’ye mal ettiklerini, dolayısıyla zarar ettiklerini söylüyorlar. Fındığın hakkının 15 lira olduğunu ileri sürüyorlar. Nitekim geçen yıl mevsim başlarında 15 lirayı gören ürün 7.5 liraya kadar inmişti.
Benim köyde babadan kalma 8.5 dönüm bir fındık bahçem var. Komşulardan birine ortağa veriyorum. Allah herkese daha fazlasını versin, bu yıl benim payıma masraflar çıktıktan sonra 561 kilo fındık düştü. Miras yoluyla bahçelerin çok fazla bölünmesi nedeniyle ortalama bahçe büyüklükleri de sanırım 10 dönüme indi. Hemşerilerimin çoğunun yaptığı gibi onu köyün iki tüccarından biri olan yeğenime emanet olarak bıraktım. Emanet şu demek: Fındığın parasını ne zaman isterseniz, o günkü fiyattan alıyorsunuz. Bu nedenle ürünü elden çıkarmış olanların dışında parasını henüz almamış olanların gözü kulağı sürekli oynayan fiyatlarda. Tüccarlar da aldıkları fındığı fındık işleme fabrikalarına satıyorlar. Parasını şimdi alsam 4.777 lira alacağım ki bunun 280 liralık gübre tutarı da benden çıktı. Fındığının başında bulunanlar ondan bir çeşit işçilik parasını çıkarıyorlar. Bu ise ürünün bol olduğu yılda bile (bu yıl iyi idi) üç asgari ücret demektir.
Fındığın yüzde 70’sini ürettiği halde Türkiye’nin fiyat belirlemede söz sahibi olmayışı, bunun bir İtalyan şirketine ait olması herkesin canının sıkıyor. Hükümetin elinden de bir şey gelmiyor ki fındığa değerini veremiyor. Bu durumda hükümet için tek bir çözüm kalıyor: Fındığa hak ettiği fiyatı vererek çiftçiyi desteklemek ve aldığı fındığı askeriye ve okul gibi yerlerde değerlendirmek. İneği varsa otundan yararlanıyor ve kışlık yakacağını köylü artık fındık bahçelerinden sağlıyor.
Tarım kuruluşları fındık sorununda çözüm olarak hükümetin destekleme alımı yapmasının yanında dönüm başına verimliliğin artırılması, Bütün Karadeniz’e yayılmış dikim alanlarının daraltılması, fındıktan başka kivi, çilek, arıcılık, besicilik gibi başka ürünlere de yönelinmesini öneriyorlar.
KÖYLÜ NEDEN HAREKETE GEÇMİYOR?
CHP’nin üzüm mitingi gibi fındık yürüyüşü ve mitingi yapması, bu konularda geç kalmış olmakla birlikte küçümsenecek bir eylem değil. Zararın neresinden dönülürse kâr sayılır. Ancak fındık üreticilerinin bu eyleme beklendiği kadar katılmadığı da bir gerçek. Birçok kişiyle bunun nedenini tartıştım. Çoğunluğun kabul ettiği sebep, fındığın eskisi gibi bölge halkının tek hatta birinci sırada geçim kaynağı olmaması. Geçim kaynaklarının emekli maaşı başta olmak üzere çeşitlenmiş olması. Hükümet dönüm başına bir destekleme bedeli de veriyor. Köyde oturan sayısı kadar, büyük kentlerde yaşayan köylü nüfusu var ve bunlar çeşitli sektörlerde çalışıyorlar. Köyde kalanlara da para aktarıyorlar. Tarım sektörü gitgide önemini kaybediyor. Çok az ailede inek var, diğerleri ihtiyaçları olan sütü bu ailelerden alıyor. Tavuk besleyen kalmamış gibi. Hemen herkes ekmeğini bakkaldan ve gezici dağıtıcıdan aldığı için mısır ekilen tarla parçası kalmamış gibi.
Bu durumda köylülere “Köyünden ayrılma, tarlana, bahçene bak, geçimini oralardan sağla” demenin bir faydası yok. Köylüler de doğdukları yerde değil doydukları yerde yaşamak ve kendilerini doyuracak işlerde çalışmak istiyorlar. Bunun içindir ki köylüler, fındık yürüyüşüne katılmakta isteksiz davrandılar. AKP’nin mitinge katılanları fişleyeceği, bunun da bir çekingenliğe sebep olduğunu söyleyenler oldu. Hükümet bu yürüyüşü dert etmedi. “TMO’nun alımlarını hızlandıracağım” demekle yetindi.
Fatsa’da ilk fındık mitingi 5 Ağustos 1968’de Ziraat Odası tarafından yapıldı. 13 Temmuz 1969’daki ikinci mitingde, mitingi tertipleyen arkadaşlar bana da bir konuşma yaptırdılar. Daha sonraki yıllarda bölgede çok katılımlı ve karayolunun saatlerce trafiğe kapatıldığı mitingler yapıldı. Günümüzde tek geçim kaynağı fındık olsaydı, üreticiler Karadeniz sahil yoluna sığmazdı.
Gene de köylüler CHP’nin yürüyüşü sırasında şöyle demekten geri durmuyorlardı: “Bir faydası olur mu acaba?”