• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Muğla 24 °C
  • İzmir 27 °C
  • Aydın 22 °C
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

EMİNE’NİN UMUDU

Zeki SARIHAN

Ramazan Sohbetleri-8

 

Bizim köyde Emine adlı yoksul bir kadın vardı. Küçük yaşta kimsesiz kaldığı için bir eve evlatlık olarak alınmış. Bu evin kadınının güzel bir kız kardeşi varmış. Köyün zengininin oğlu bu kızı kaçırmak istemiş. Fakat kaçıran delikanlının ailesi bu evliliğe razı olmamış. Kızı geri vermişler.

Bu olaylar sırasında bahsi geçen delikanlı, Emine’yi köyün orta yerinde fena halde dövmüş. Emine yediği dayaktan ötürü karakola, mahkemeye şikâyette bulunamamış. Böyle bir şeyi aklının ucundan bile geçiremezdi! Çünkü hak ve adalet kavramları yoksul ve kimsesizler için değildi. Zengin bir köylü, bir yoksulu öldürüp cesedini bir çukura atsa kimse bunun hesabını soramazdı. Jandarma, savcı, yargıç, parti, hükümet zenginden yanaydı. Devlet onların devletiydi.

Büyüklerden duyduğum bu dövülme olayını bir gün Emine Abla’ya sordum. Birden gözleri parladı ve heyecanla ve büyük bir inançla şöyle dedi:

“Öte dünyada mutlaka davacı olacağım. Allah, bunun hesabını sormayacak mı? Kesinlikle soracak. Hepimiz ölüp oraya gideceğiz. Orada bunların hesabı görülmeyecek mi? Helbet de görülecek!”

Kim bilir kaç namazdan sonra bunun için Allah’a yalvarmış, ahret gününde o adamla karşılaşmanın hayalini ve ondan davacı olacağı sözleri kafasında kurmuştu.  O adam, yaptığı kötülüğün cezasını cehennemde yanarak ödeyecekti! Allah ve onun melekleri tabii ki Emine’den yanaydı.

Öte dünyada kurulacak bir hak divanında zalimin ve mazlumun ayrılacağı inancı olmasaydı Emine ne yapardı? Hayata ne ile tutunurdu?

İnsanların, tanrı tasavvurunun nedeni budur. Bin yıllar öncesinde de insanlar çok meraklıydı. Dünyada olup bitenlerin nedenlerini öğrenmeye çalışıyor, kendi deneyimleriyle ve mantık yürüterek bazı olayların nedenlerini öğreniyor, yaşayabilmek için bu bilgilerini kullanıyorlardı. Fakat nedenlerini anlayamadıkları, çözemedikleri pek çok durum da vardı. Dünyayı kim yaratmıştı? Nerden geliyorduk ve nereye gidiyorduk? Gökyüzünün büyüklüğü ne kadardı?  Güneş neden her sabah dünyayı aydınlatmaya ve ısıtmaya başlıyor, akşam olunca ortalık neden kararıyordu? Depremler neden oluyordu?

TEMEL NEDENİ KORKU

Bütün bunları yapan bir büyük kudret olmalıydı. Dağları, denizleri yaratan, börtü böceği var eden bir kudret. İnsanlar, akıl erdiremedikleri olaylar karşısında korkuya kapılıyor, hele ölüm onları kara kara düşündürüyordu.

Evren tıkır tıkır işleyen bir makine gibiydi. Bunu yöneten bir varlık olduğuna karar veren insan, Tanrı’yı keşfetti. Gerçi bu tanrının suretini çeşitli topluluklar farklı biçimlerde tanımladılar. Tanrı düşüncesi de sürekli evrim geçirdi. Ama insanlığın zihninde hâlâ bir tanrı var. Çünkü sırrını çözemediği pek çok olay var ve insanlar bunlardan korkuyor. Ancak bir Tanrı’nın varlığı ile rahatlıyor ve teselli buluyor. Aksi halde pek mutsuz olacak ve merakından çatlayacak.

Evren’in yasaları karşısında gerçekten de hayranlık duymamak mümkün değil. Bilim adamları atomun keşfinden insanın DNA yapısına kadar pek çok alanla muazzam bir bilgi hazinesi oluşturmuşlarsa da hem büyük çoğunluk bunları bilmiyor hem de çözülecek daha pek çok hatta sınırsız sayıda olgu var.

Emine, kendisine zulmeden köy zengininin oğlundan hakkını bu dünyadan alabilecek bir güçte olsaydı, hiç kuşkusuz bunu öte dünyaya havale etmeyecekti.

Eskiden, köyde inek durup dururken sütten kesilince annem bunu ineğe nazar değdiğine yorar, elime bir mısır kellesi verir, bunu Fadik Ana’ya okutup getirmemi isterdi. Okunmuş mısır kellesinin ineğin yalına katarak sorunu çözmeye çalışırdı. Köye veteriner gidiyordu da mı annem ineği ona göstermiyordu? Bir kadın doğum yapmakta zorlanırsa, köyün hocasına bir dua yazdırılır, yazının mürekkebi suda eritilerek hastaya içilirse doğumun kolaylaşacağına inanılırdı. Köye yol ve kasabada doğumevi vardı da hastayı oraya götürmüyorlar mıydı? (13 Haziran 2017)

Bütün köylüler, mevsimi gelince toprağı sürüp tohumu ekmezse ürün alamayacaklarını bilirler ve bu işi Allah’ın yapmasını istemezler.  Fakat havalar kurak gidince yağmur yağdıracak kudretleri olmadığı için hâlâ yağmur duasına çıkılan yerler var.

TANRININ İŞLERİ AZALIYOR

Refah düzeyi arttıkça, teknoloji ve günlük hayatımızı kolaylaştıran bilgiler çoğaldıkça insanlar işlerinin daha azını Tanrı’dan bekliyorlar. Günümüzde her taşıt aracının alnına “Maşallah” yazarak kazaya uğrayacakları inancının yerini, yollar düzgün olursa, sürücüler daha eğitimli olunca kazaların azalacağı bilgisi almıştır.

Böylece, Tanrı’nın zengin, gelişmiş, adil ve bilgili toplumlarda daha az, yoksul, gelişmemiş, adaletsizliklerin hüküm sürdüğü, bilgisizliğin yaygın olduğu toplumlarda daha çok günlük hayatın içinde olduğunu anlıyoruz. 

Bunun için değil midir ki, politikacıların en kötüsü, bütün konuşmalarında milleti “Allah ile aldatmaya” çalışıp sömürücü ve şimdi daha da zalimleşen düzenlerini sürdürmeye çalışıyorlar?  (13 Haziran 2017)

 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141