Ergen yaştaki çocuğun anne ve babası en çok değişimden yakınır. Çocuklarının çok değiştiğini, tümüyle farklı bir insan olduğunu düşünürler. Bundan tedirgin olurlar. Çünkü çocuklarını “kaybetme” olasılığı onları korkutmaktadır.
Dile getirilen bu “kaybetme” korkusu aklımıza zarar görme, ölüm, madde bağımlılığı gibi çok kötü olayları getirmemeli. “Kaybetme” ile kastedilen toplumun kabul ettiği sınırların dışında kalma. Kotarılması öngörülen işleri yapamama. Başarısız olma… Tedirginlik yaratan düşünceler bunlar.
Anne baba için bu gibi olasılıkların akla gelmesi ürkütücü. Onların çocuğu “herkesin çocuğu gibi normal” kalmalı. İş güç sahibi olmalı, zamanı gelince bir yuva kurmalı, her şeyden önemlisi “ele güne muhtaç olmadan” yaşayabilmeli...
Bu tür beklentileri, bu gibi hayalleri olduğu için anne ve babayı suçlayamayız. İnsanın çocuğu için yukarıda tanımlanan gibi bir hayat istemesi elbette anlaşılır bir durum. Kendileri onunla aynı yaşlardayken çok daha uçuk kaçık, çok daha deli dolu, çok daha hırçın olmuş olabilirler. Ama bu, bugün olan biteni olduğu gibi kabullenecekleri anlamına gelmez.
Çocuklarının değiştiğini, hırçın bir insan olduğunu, artık onu tanıyamadıklarını söylerler. Ders çalışmadığını, , sorumluluk duygusunu yitirdiğini, huysuz biri olup çıktığını anlatırlar. Karamsar ve geçimsiz bir insan olduğundan, aşırı alıngan ve kavgacı biri haline geldiğinden, müsrif, asi, başına buyruk davrandığından yakınırlar. Kardeş(ler)iyle geçinemediğini, başkalarının yanında çok sıkılgan olduğunu, dış görünümüne aşırı önem vermeye başladığını, kişisel temizliğine dikkat etmediğini, saçının sakalının birbirine karıştığını... Anne ve babanın ergen çocuklarıyla ilgili dertleri saymakla bitmez.
Birçok anne ve baba ergenlikle ilgili bilgi sahibidir. Hatta daha önce diğer çocuklarında aynı deneyimi yaşamıştır. Ama yine de endişe duyar. Çünkü insanın çocuğuna duyduğu sevgi diğer sevgi türlerinden çok farklı. Bir sebep gerektirmeyen, sorgulanması mümkün olmayan, karşılıksız ve saf bir duygu bu. Durum böyle olunca anne ve babanın endişesinin anlaşılmayacak bir yanı yok. Fakat çocuğa duyulan bu sevgi zaman zaman gereksiz tedirginlikleri, yersiz korkuları, temelsiz kaygıları yaratabiliyor. Özellikle annelerin bu anlamda çok etkilendiklerini söylemek mümkün.
NE YAPMALI? (DAHA DOĞRUSU NE YAPMAMALI?)
Endişe, tedirginlik, korku, kaygı… Bunlar insanca duygular. İnsan bir duyguyu hissediyorsa onu yaşamalı. Baskı altına almak, görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmaya çalışmak doğru olmaz. Ancak duygularımızı doğabilecek olumsuz sonuçları en aza indirerek yaşamalıyız. Kendimizi kaptırarak, pireyi deve yaparak sonra da aynı pire için yorgan yakarak değil.
Ergenin anne ve babası için önerimiz şu: ergenle asla herhangi bir çatışmaya girmeyin. Bedeli ne olursa olsun çatışma içinde olmayın. Elbette zor, elbette ödün vermeyi, sineye çekmeyi, sabretmeyi gerektiriyor. Ancak anne ve baba bunu başarırsa ergenlik dönemi çok daha kolay geçer. Kaygı duydukları olasılıklar kendiliğinden gündemden düşer.
Dr. Abidin Sönmez
Aile Danışmanı, Özel Marmaris Aile Danışma Merkezi
0252-419 22 96; 0532 557 90 19; marmarisadm@gmail.com
facebook.com/Marmaris.ADM, Instagram : marmarisadm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.