Ah Halep

Dünya'nın merkezi misin?
Yılların, kervanların, kavimlerin eskitemediği şehir.
Arap dünyasının en önemli şehirlerinden biri olduğu yüzyıllar boyunca.
Bugün de altı milyona yaklaşan nüfusuyla Suriye'nin ekonomik başkenti.
Çağlar boyunca ticaret ve kervan yollarının üzerinde olan var olan bu şehir bağrında onlarca inancı, milleti ve hatırayı barındırıyor.
Antakya'dan Cilvegözü sınır kapısından özel aracımızla yola çıkıyoruz.Suriye topraklarında da Bab Al Hava sınır kapısı karşılıyor bizi.Son yıllarda Türkiye ve Suriye arasında vizeler kalkınca sınır kapılarına da bir canlılık gelmiş.
Yolumuz uzun değil.Bir saat bile sürmeden Halep'e giriş yapıyoruz.Halep ,Arapça'da ''taze süt'' anlamına geliyor.Köklerime yabancı bir şey değil burası.Caddelerinde dolaşırken insan kendini çok da yabancı hissetmiyor.
Araplar,Türkler,Ermeniler hatta az miktar da olsa Musevilerin yaşadığı kozmopolit ve kadim bir şehir.
xxx
Arabayla önce yeni Halep caddelerinde geziyoruz. Ne zenginlik.Ne ihtişam. Apartman daireleri sıra sıra.Ama apartman demek haksızlık.Bu binaların her biri birer şaheser. Dışardan baktığınızda her biri bir saray gibi. Halep yöresine özgü bir taşla kaplanmış binaların cepheleri. Çok da özenerek işlemişler taşları.Halep'in bu yeni mahallesinde müthiş bir şehircilik gelişmiş.Dünya'nın çok yerine gittim. Dubai'de yapılan gökdelenler bile Halep'teki saray yavrusu binaların yanında sönük kalıyor. O dev gökdelenlerde güvenlik var, konfor var, ihtişam var,azamet var ama ruh yok.İşte Halep'in bu bölgesindeki binaların her birinin ayrı bir ruhu var.
xxx
Haleb'in kalbine doğru gidiyoruz.Halep kalesi ve kapalı çarsına.
Fazla yorulmamışken önce dünyanın en büyük ve en iyi korunmuş ve en eski kalesini, Halep Kalesini ziyaret ediyoruz.
Kale dev gibi silüetiyle karşılıyor bizi.Girişte dev bir hendek var.Eski çağlarda bu hendeğin içinde su ve timsahlar yaşarmış. Kaleye kaçak yollardan girmeye kimse cesaret edemesin diye. Şimdilerde Suriye kültür bakanlığı bu hendeği tekrar suyla doldurmayı planlıyor. Eski günlere hoş bir gönderme.
Kapının girişi ''L'' şeklinde. Kuşatma zamanlarında dev kütüklerle, koçbaşlarıyla kapıyı kıramamaları için zekice düşünülmüş. Zaten Halep kalesi dünya tarihinde kuşatmayla ele geçirilemeyen tek kale. Kapıdan içeri giriyoruz .İçerisi ayrı bir şehir. Dar sokaklar, size bir kalenin içinde değil de ayrı bir şehirde geziyormuş gibi hissettiriyor. Burada binlerce insan yıllar boyunca kalabilir. İçeride su kuyuları, camiler, hamamlar, sığınıklar, dehlizler var.
Kalenin içinde kale komutanlarının kullandığı bir kabul salonu var ki muhteşem bir ahşap işçiliyle bezenmiş tabanından tavanına kadar.
Kulelerine çıkıyoruz kalenin.Burdan Halep'i kuşbakışı izlemek çok güzel.
Çıkışı kale komutanlarının zor zamanlarda kullandığı gizli bir geçitten yapıyoruz.Hiç beklemediğimiz anda kendimizi kalenin kapısında buluyoruz.
Halep Kalesini dışardı dan seyretmek yetmez.Mutlaka içini de görmelisiniz.Dünya üzerindeki en muhteşem yapılardan biri.



Xxx
Kale'den çıkıp hemen karşıdaki Zekeriya camiine giriyoruz. Bu camii içinde Zekeriya Peygamber'in türbesini taşıyor. Emeviler zamanında yapılmış bu camii. Eski taş minaresi uzunlamasına dikdörtgen şeklinde.
Bu camide sabah namazından yatsı namazına kadar hafızlar devamlı Kuran okurlar.
Bu camideki en etkileyici şey ama hafızlardır. Camiinin avlusunda tabureleri üzerinde otururlar ve devamlı Hatim indirirler. Camiye gelen ziyaretçilerden cüzi bağışlar alarak hayatlarını idame ettirirler.Küçük bir bedel ödediğiniz takdirde sizin için de özel olarak okurlar. Bu özelliğiyle bu camii beni en çok etkileyen dini mekan oldu diyebilirim.

Xxx
Camiinin hemen yanından dünyanın en büyük kapalı çarşısına giriyoruz. On kilometrelik kapalı bir çarşı bu.Bu çarşıyı değil bir günde bir haftada bile bitirmek zor gibi.Binlerce dükkan.Kimisi Halep işi ipek kumaşlar satıyor. Kimisi kuyumcu,kimisi gümüşçü.Tatlıcılar, kasaplar, hatta balıkçılar.
Halep Kapalı çarşısı alışverişi sevenler için (en çok da bayanlara) bir cennet. Cebinize bir miktar para koyun ve bu çarşıda kaybolun.Zaman ve mekan mevhumunu unutun. O dükkan senin bu dükkan benim.İçeriye girin.Esnafla istediğiniz kadar pazarlık yapın.Hiç Arapça bilmeseniz bile anlaşmakta zorlanmayacağını göreceksiniz.
Her şeyin ne kadar ucuz ve otantik olduğunu tecrübe edeceksiniz.
Bu kilometrelerce uzayan çarşıda bitip tükenmeyen bir insan seliyle karşılaşacaksınız.
Hatta arkadaşlarınızı kaybedeceksiniz.Sonra ummadığınız bir caddede birbirinize rastlayacaksınız.Temiz midir diye düşünmeden herhangi bir tatlıcıdan bol fıstıklı baklava yufkasına sarılmıl sandiviç gibi bir tatlı olan Abbese alın. Onu ısıra ısıra gezin. Sanki güne yeni başlamış gibi hissedeceksiniz.
Bu muhteşem çarşıyı Halepliler bile tam anlamıyla çözebilmiş değildir.
Gümüş telkari işlemeler, ipek hediyelikler,hatta sedef kakmalı tavlalar alıyoruz.
Gezmekten bitap düştük. Halep Kalesinin karşısında, çarşının ucundaki çay bahçelerinden birini oturuyoruz. Halep'lilerin dinlenmeyi en çok sevdikleri yer burası. Nargile ve naneli limonata.Biraz sonra gevşiyoruz.

Xxx
Hemen yakındaki Hürsev Paşa camisini görmemek mimarların en ulus Sinan'a ihanet olurdu.Zamanın Halep Beylerbeyi Hüsrev Paşa Mimar Sinan'a yaptırıyor bu camiyi.Sinan'ın ilk eserlerinden biri.Süleymaniye ,Selimiye yanında küçük bir camii.Ama sade ve hoş.
Hüsrev Paşa Camiinden biraz yürüyerek tarihi Bimaristan'a gidiyoruz.Yolun kenarında hallaçlar ellerindeki sopalarıyla pamukları dövüyorlar.Dar kaldırımlardan hızlı adımlarla yürüyoruz.Yoğun bir araç trafiği var.
Bimaristan, eski devirlerdeki akıl hastaneleri. Avrupa'da engizisyonun akıl hastalarının ruhundaki şeytanı çıkarmak adına insanlara işkenceler yaptığı, sara hastalarını diri diri yaktıkları zamanlarda bu topraklarda insanlar su sesiyle,musikiyle,sohbetle ,güzel sanatlarla tedavi ediliyordu.
Cansız mankenlerle o zamanki tedavi odalar canlandırılmış.Kara sevda çekenlere ayrı,endişe (anksiyete) strese ayrı, bunayanlara, hafızasını yitirenlere ayrı tedavi metodları uygulanmış.






Halep'e gelenler tarihe biraz meraklıysa Baron Oteli görmelerini tavsiye ederim. Trafiğin yoğun olduğu bir cadde üzerinde eski bir otel.Bu otel elbetteki Sharoton gibi zincirlerin yanında sönük kalıyor ama zamanında burada ünlü insanlar konaklamış.Atatürk de Halep 'te kaldığı zamanlar bu otelde kalmış.Kaldığı odada hala fotoğrafları duruyor.(201 numaralı oda) İsteyen odayı görebiliyor. Bu otelde meşhur Arabistanlı Lawrence da konaklamış.Hatta vitrinde onun imzasını taşıyan bir faturayı bile görebiliyorsunuz. Agatha Cristi,Teodor Rousvelt de bu otlein ünlü misafirlerinden.

Xxx
Bu kadar gezdik karnımız acıktı. Kasr Al Vali (Vali Konağı) Halep2in en ünlü restorantı. Eski bir Osmanlı valisinin konağıyken biraz tadilatla hoş bir mekan olmuş burası.
Oturur oturmaz sofraya sipariş etseniz de etmeseniz de Humus geliyor.Bol nane.İri dolmalık biber.
Fettuş ,Halep'e özgü bir salata.Yufkayı yağda kızartıyorlar,peynir maydanoz,nar eksişi ve zeytinyağıyla servis ediliyor.Bizdeki Abugannuş, Muhammara, Zahter salatası aynen var. Bilmediğmiz Mutabbal var.Aslında o da humusun patlıcanlı olanı. Kebbeh dedikleri bizim içli köfte.
Kebaplar kuzu etinden ve hayvanlar doğal ortamda yetiştiği için etler çok lezzetli.
İsteyen ayran içiyor,isteyen Arak (Rakı),İsteyen şarap.
Dört kişi yemek yiyoruz. Ödediğimiz hespa Türkiye'de ödeyeceğimizin beşte biri bile değil. Ve her şey çok lezzetli. Temiz.Yemeğin üzerine kakuleli kahve on numara.

Xxx
Halep'in en ünlü şeyi nedir derseniz. Herkes size Baklava diyecektir.
Bizim Antep baklavaları kadar güzel.
Bizdekine göre şerbeti ve yağı daha az,fıstığı daha bol.İnsanı baymıyor.Nereye giderseniz gidin Halep'te harikule tatlılar yersiniz.
Kadayıf içinde bol fıstıklı (Billuriye),kuru baklavalar,
Birbirinden güzel şekerlemeler.( Özellikle çikulatalı Raha)
Tatlıcı dükkanlarından hangisine girerseniz girin. Onlarca çeşitten gözleriniz kamaşacak. Alsanız da almasanız da mühim değil.Tatlı satan tatlı insanlar hepsinden birer tane ikram edecekler size.

Halep'te hayat ucuz. Buradan Antakya'ya taksiyle on dolara gidebilirsiniz. Tabii Antakya'dan Halep'e bu parayla gelemezsiniz.
Görmüş geçirmiş güler yüzlü Halepliler tebessümün insanlar arasında ortak bir dil olduğunu kanıtlıyorlar bizlere.(Bu arada ben Halep'e altı kez gittim bir altı sefer daha yaparım)


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil CANDA Arşivi

En büyük makam hiçlik makamıdır

01 Şubat 2019 Cuma 14:00

İYİ İNSAN OLMAK NEDEN BU KADAR ZOR

02 Eylül 2016 Cuma 12:35

TÜRKİYE HEPİMİZİN EVİ

25 Ağustos 2016 Perşembe 13:42

YAZMAK BAŞLI BAŞINA BİR SERÜVENDİR

19 Ağustos 2016 Cuma 12:48

YAMAN ÇELİŞKİLER ÜLKESİ

16 Ağustos 2016 Salı 13:17

ATATÜRK’Ü YENİDEN KEŞFETMEK

26 Temmuz 2016 Salı 13:09

YÜRÜMEKTEN DAHA FAZLASINI YAPMAK

07 Eylül 2015 Pazartesi 12:19

MASUM ÇOCUK

03 Eylül 2015 Perşembe 13:38