“Yoksula asgari ücret kadar yardım”

“Yoksula asgari ücret kadar yardım”
CHP'nin Türkiye'yi yöneten bir parti olması için yıllarımı vermiş biri olarak bu kez Ankara'ya CHP Muğla Milletvekili aday adaylığımı aylar öncesinden tüm partililerimle paylaşmış biri olarak gittim

CHP'nin Türkiye'yi yöneten bir parti olması için yıllarımı vermiş biri olarak bu kez Ankara'ya CHP Muğla Milletvekili aday adaylığımı aylar öncesinden tüm partililerimle paylaşmış biri olarak gittim. Eğer partim ve partililerim uygun görürse ulusal düzeyde politika yapmaya kararlı olduğum için kurultayı hem bir yerel politikacı, hem de milletvekili aday adayı olarak değerlendirmeye çalıştım.

Kurultay boyunca birçok kişiyle görüşme olanağım oldu. Örgütte, yıllardır görmediğim iktidara yürüyüşün heyecanı vardı. Artık rahatlıkla söyleyebiliriz: CHP iktidara yürüyor.

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve çalışma arkadaşları bu davaya inanmış. Tabanın da aynı heyecanla çalışmaması için hiçbir neden yok.

CHP yıllardır savunduğu ama sesini bir türlü duyuramadığı söylemlerini bu kez çok daha etkili ve net biçimde dile getirdi.

Bugün siz okurlarımla Genel Başkanın,

“Yoksula asgari ücret kadar yardım”

“ Atanmayan öğretmen kalmayacak”

“ Parti içi en geniş demokrasi, milletvekilini halk seçecek.”

“ ROJİN'de bizim, AGOP'ta bizim " sözleri ile ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum:

Genel Başkanın, CHP'nin “Yoksulluk ve yolsuzluklarla mücadele” politikalarını ön plana çıkarması elbette doğal. Çünkü sosyal adalet, CHP'nin en temel var olma gerekçelerinden biridir.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun “Yoksula asgari ücret kadar yardım” sistemi, gelişmiş batının en önemli sosyal programlarındandır. Bu sistemin AKP'nin sadaka anlayışından farkı, kurallarının belli olması, yandaş yaratma düşüncesi taşımaması ve onur kırıcı olmamasıdır. Ona, parayı nereden bulacaksın diye soranlar, yolsuzluklar sayesinde para kazanan hampacılardır. Onların endişesi, devlet kesesinin değil kendi keselerinin boşalmasıdır.

Genel başkanın “Atanmayan öğretmen kalmayacak.” Yine bazı kesimlerin söylediği gibi öğretmenlere iş yaratma anlayışının ürünü değildir.

On binlerce öğretmen işsiz gezerken, birçok yerde derslere öğretmen olmayanlar girmektedir. Sınıf mevcutları gelişmiş ülke standartlarının çok altındadır. Köylerde okullar kapatılmış, bu yöntemle öğretmenler köylerden uzaklaştırılmıştır. Oysa köylerde aydınlanmanın vazgeçilmez koşulu okul ve öğretmenlerdir. CHP bu yaklaşımla köyleri yeniden bilimle çağdaş düşünceyle buluşturacaktır.

Dershaneler eğitimin habis urudur. Dershanelerde emeği sömürülen on binlerce öğretmen okullarda istihdam edilirse dershane gerçeği ortadan kalkar.

Bilgi toplumlarında eğitim sürekli, diplomalar sürelidir. Hiçbir diploma ne denli değerli olursa olsun sahibini ömür boyu iş garantisi sağlamaz. Türkiye hariç, dünyanın hiçbir yerinde okullar 180 gün açık, 185 gün kapalı değildir. Okullar, örgün eğitime hizmet vermediği zamanlarda yetişkin eğitimlerine hizmet verebilir. Bu sayede yeni dersliklere gereksinim duymadan öğretmenleri istihdam etme şansı doğar.

Görüldüğü gibi Genel Başkanın atanmayan öğretmen kalmayacak sözü boş bir vaat değil, bilakis eğitimdeki çarpıklıkların ortadan kaldırılmasının çıkış noktasıdır.

Türkiye'nin en temel sorunu demokrasidir. Ülkede demokrasiyi kurmanın yolu parti içi demokrasiden geçmektedir. Liderlerin belirlediği milletvekillerinin lider kuklası olması kaçınılmazdır. Parlamentonun üstünlüğünden söz edebilmek için, parlamenterlerin kendi özgür iradeleriyle karar alma güçlerinin olması gereklidir. Hiç kimse Türkiye'de böyle bir demokrasiden söz edemez. Antidemokratik parti, seçim yasalarıyla demokrasi kurmaya kalkışanlar bataklığa apartman dikme heveslileridir. Genel Başkanın dediği gibi milletvekilini parti lideri ya da onun atadığı kişiler değil, halk seçmelidir ki gerçek anlamda halk iradesinin yansıdığı bir meclisten söz edebilelim

Anadolu bin yıllardır sürekli göç almış göç vermiş bir coğrafyadır. Bu coğrafyada ne etnik milliyetçilikten ne tek din ve dilden söz etmek olanaklıdır. Türkiye Cumhuriyeti, farklı din dil ve etnisiteden insanların cumhuriyetidir. Bu, Türkiye Cumhuriyetinin zaafı değil bilakis zenginliğidir. Sosyal kültürel farklılıklar doğru değerlendirildiği takdirde bir ülkenin en önemli itici gücüdür. Türkiye'nin gücü Türker kadar ROJİN'in, AGOP'un, Yorgo'nun, Layla'nın, Hayim'in bir arada yaşayabilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu birlikteliği bozmak isteyenlere karşı en önemli silah her grubun birbirleriyle ortak yaşama paydalarını ortaya çıkarmak ve güçlendirmektir. Bu “Farklılıkların Birliği”nden doğan güçtür.

Gördüğümüz gibi Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşması içi boş vaatler dizisi değil; bilakis Türkiye'yi geleceğe taşıyacak bir vizyonun ifadesidir.

Şimdi biz partililere düşen, bu görüşleri tabana halka anlatmak, sokak sokak, ev ev yeni CHP'yi anlatmaktır.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.