• BIST 8876.22
  • Altın 2928.215
  • Dolar 34.2375
  • Euro 37.4474
  • Muğla 19 °C
  • İzmir 23 °C
  • Aydın 21 °C
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 18 °C

YOĞURDU ÇOK ÇALKALARSAN…

Zeki SARIHAN

İlki 8-9 Temmuz, ikincisi 14 Temmuz günlerinde yapılacak iki akraba düğünü için memlekete gitmem gerekti. İlkinde Büyük Adalet Yürüyüşü devam ediyordu. Gözüm arkada kalmadı değil. Neyse ki biri Kazan’da, ikincisi Bolu’da olmak üzere yürüyüşçüleri iki kez ziyaret etmiş, beş km. kadar yürüyerek bu görevimi kısmen yapmaya çalışmıştım. Sonunda eşimle bir işbölümü yaptık. O İstanbul yolarında ikimizi temsil ederken ben de Fatsa’nın Beyceli köyünde ve Terme’deki düğünde ikimizi temsil ettim.

İki düğün vesilesiyle bir hafta kaldığım bölgede Kumru, Fatsa ve Ünye’de de bulundum.  Ordu’ya, hatta Bulancak’a kadar uzandım. Dostlarımı ziyaret ettim, birkaç arkadaş Ordu Öğretmen evinin bahçesinden ettiğim telefon sonucu oraya geldiler.   Düğüne gelen kalabalık arasından bazılarıyla da sohbet etme imkânı buldum.

Tahmin edileceği gibi ben oradaki kamuoyunun son gelişmeler üzerine nabızlarını yoklamak istiyordum.  Özellikle Adalet Yürüyüşünü nasıl karşılamışlardı?

CHP’liler ve öteki muhalifler yürüyüşü büyük bir memnuniyetle karşılamışlar. “Heyecan duydunuz mu?” sorusuna “Duymaz mıyız?” yanıtını verdiler. Ordu’dakilerin bir kısmı, Trabzon ve Giresun’dan gelip Ordu’dan geçenleri uğurlamaya bile gitmişler. Fakat hapsinin ortak sorusu şuydu: “Şimdi ne olacak?”

Yürüyüşün kısa ve uzun vadeli etkilerini merak ediyorlardı. Onlara, Tayyip Erdoğan’ın inadı nedeniyle muhtemelen gazetecilerin yakın zamanda bırakılmayacağını ama bu yürüyüşün uzun vadede çok etkili sonuçlar doğuracağını söyledim. Yürüyüş, korku eşiğini atlatmış, CHP’yi yenilemiş, iktidara da ortalığın sanıldığı kadar boş olmadığını hatırlatmıştı.

İktidara oy vermiş olduğu anlaşılan bazıları, belki de benimle bu konuda bir tartışmayı uygun görmedikleri için bir şey söyleyemeyeceklerini ifade ettiler. “Yorum yok!” gibi yanıtlar aldım. Belki inanmayacaksınız ama biri kadın, biri ben yaşlarında iki köylümün 25. günde olduğu halde yürüyüşten haberdar olmadığını öğrendim. Birinin televizyonu bozukmuş, diğerinin torun ise televizyonda istediği kanalları izlediğinden anneannesine izleme fırsatı kalmıyormuş. Daha çok kişiyle konuşmuş olsaydım bu yürüyüşten haberi olmayan çoklarıyla karşılaşacağımı sanıyorum. Özellikle kadınlar. Köyde zaten gazete okuyan yok. 

İktidara sıkı sıkıya bağlı öyle bir grup da var ki, yandaş televizyonlardan duyduklarını ezberlemişler. Nuh diyor peygamber demiyorlar. “Ey Kılıçtaroğlu!” üslubuna kendilerini iyice kaptırmışlar.  Bu tiplerden biri, bölgenin AKP milletvekillerini tanımak, sık sık onlarla görüşmekle övünüyor. Onun oyunu 500 liraya sattığını bilen var. Düğüne başka bir köyden gelmiş olan kişi ise IŞİD ortaya çıktığında “Ben IŞİD’i savunuyorum!” demişti. “Nasıl olur, onlar adam kesiyorlar” dediğimde ise “Onlar kimin kesileceğini iyi biliyorlar” cevabını vermişti.

Şimdi de Erdoğan’a ve iktidara sıkı sıkıya bağlı. Ancak düşmanının çok olması nedeniyle Erdoğan’ın hayatına kast edeceklerini düşünüyor ve “Bizim yedek partimiz hazır” diyor. Benim bilmediğim yeni bir parti girişimimi olduğunu merak ediyorum. “MHP” diyor. “Hangi MHP, Bahçeli taraftarları mı, MHP muhalifleri mi?” soruma “Bahçeli. Erdoğan’ın yerini o alacak” yanıtını veriyor. Bir öğretmen iktidar yanlıları için “İkna olmaları mümkün değil. Granitten parça kopar, bunlardan kopmaz. O kadar bağlanmışlar” diyor.

Bu arada, konuşup tartıştığım herkes Ümit Kocasakal ve Metin Feyzioğlu’nun yürüyüşe neden katılmadığını soruyor. Buna hayret ediyorlar ve kınıyorlar. Fakat en sert sözlerini Doğu Perinçek için sarf ediyorlar.

Soru sormak en iyi öğrenme yöntemidir fakat bana sorduklarında ben de görüşlerimi söyledim. Okuyucularımın bileceği gibi bütün bu saflaşmaya neden olan Kürt sorunudur. O çözümlenmedikçe Türk siyasetinin ve halkının sıkıntısı bitmeyecektir.  Feyzioğlu’nu, Kabasakal’ı yürüyüşe tavır almaya sevk eden de Doğu Perinçek ile aynı ideolojiye sahip olmalarıdır.  Adı “Türk milliyetçiliği” olan bu görüşe göre Türkiye’de Kürtlere yer yoktur ve CHP’yi ele geçirilip 1930’lardaki ideolojine geri döndürülmelidir.

Bu arada “Fetö’cülük” konusunda herkesin kulağı delik. Muhalefet taraftarları, iktidar mensuplarıyla Cemaat’in geçmişteki ilişkilerini orta ediyor ve CHP’nin Fetöcülükle suçlanmasına hayretini ifade ediyor.

Bir köylü, AKP’ye oy veren bir başka köylünün şu sözlerini aktardı. “Tamam, Fetullahçılar bir darbe yapmak istedi, hükümet önledi ama yıllarca bununla yatıp kalkmak doğru değil. Yoğurdu fazla çalkalarsan ayran olur” demiş. Yani işin tadının kalmadığını köy yaşantısından bir atasözü ile anlatmış.  

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141