Schengen vizesinde sorun çözüldü

Schengen vizesinde sorun çözüldü
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış: "Avrupa Birliği süreci sadece dış politika alanı değil, aynı zamanda iç politika meselesidir" -"Bütün kurumlarımız, bütün sivil toplum kuruluşlarımız, medyamız, üniversitelerimiz ve 74 milyon vatandaşım

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış: "Avrupa Birliği süreci sadece dış politika alanı değil, aynı zamanda iç politika meselesidir" -"Bütün kurumlarımız, bütün sivil toplum kuruluşlarımız, medyamız, üniversitelerimiz ve 74 milyon vatandaşımız AB sürecinin bir parçası değil, aktörüdür"

 

-"Türkiye reform sürecine sahip çıktığı içindir ki bugün AB içerisinde kendisine karşı önyargıyla yaklaşanlara karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir"

-"Avrupa Birliği uyum süreci herkesten daha çok gençlerimiz için önemli. Gençlerimizden daha aktif destek bekliyoruz"

 

-"Türk vatandaşlarına yönelik vize ayıbının ortadan kalkması için süreç başlamıştır"

 

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa Birliği sürecinin sadece dış politika alanı değil, aynı zamanda iç politika meselesi olduğuna işaret ederek, bütün kurumların, bütün sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, üniversitelerin ve 74 milyon vatandaşın AB sürecinin bir parçası değil, aktörü olduğunu kaydetti.

Bağış, "Türkiye, Avrupa Birliği ve uyum süreci" konusundaki görüşlerini "ab-ilan.com" internet sitesinde yayımlanan mülakatta anlattı.

Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerindeki sürecin bir duraklama dönemine girip girmediğinin sorulması üzerine Bağış, ilişkiler Türkiye'nin AB sürecinde açılan müzakere başlıkları üzerinden değerlendirildiğinde duraklama varmış gibi görünebileceğini, ancak kendilerinin ilişkilere müzakerelerde açılan fasıllar üzerinden bakmadıklarını söyledi.

Bu süreçte AB standartlarını yakalama noktasında nereye gelindiğiyle ilgilendiklerini ifade eden Bağış, kendileri için sürecin sonuçtan çok daha önemli olduğunu kaydetti.

Bağış, "Türkiye'nin reform mutfağı olarak gördüğümüz Bakanlığımızda ulusal programımız çerçevesinde yapılması gereken reformları hayata geçirmek için hummalı bir çalışmanın içerisindeyiz. Türkiye reform sürecine sahip çıktığı içindir ki bugün AB içerisinde kendisine karşı önyargıyla yaklaşanlara karşı psikolojik üstünlüğü ele geçirmiştir" dedi.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin kapısında el pençe divan beklediği günleri geride bıraktığını belirten Bağış, "Acaba şuradan aferin alır mıyız- Buradan bir tepki alır mıyız-" diye düşünmeden artık iltifatı sadece milletinden bekleyen bir Türkiye bulunduğunu ifade etti.

Artık kendine güvenen, bölgesinde ilham kaynağı olan, bununla da kalmayıp küresel bir aktör olma yolunda emin adımlarla yürüyen bir Türkiye olduğunu vurgulayan Bağış, bunun arkasında da Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarmak için büyük bir kararlılıkla ve samimiyetle gerçekleştirdikleri reformlar bulunduğunu kaydetti.

Bağış, "O yüzden sonuca değil sürece bakalım. Aksi takdirde sırtımızdaki davulun tokmağını başka merkezlere kendi elimizle teslim etmiş oluruz. Biz zaten kendi takvim ve programımıza uygun şekilde reformları devam ettirdiğimiz sürece eninde sonunda engeller kalkacaktır. Çünkü haklı olmak artık tezlerinizi kabul ettirmek için yeterli olmuyor. Haklı olmanın yanında güçlü olmanız da lazım. Bizi güçlü kılacak en önemli şey de reformlardır" dedi.

 

-"Reform, reform, reform"

 

"Avrupa Birliği'nde özellikle ekonomik anlamda büyük tartışmalar, sorunlar yaşanıyor. Bu sürece ilişkin genel bir değerlendirme alabilir miyiz- Size göre bu süreçte Türkiye'nin konumu ve rolü; güçlü ve zayıf yanları nelerdir-" sorusu üzerine Bağış, şu anda Türk ekonomisine bakıldığında Türkiye'nin hala en büyük ticaret ortağının AB ve Türkiye'ye gelen yabancı yatırımın büyük kısmının AB menşeli olduğunun görüldüğünü belirtti.

Türkiye'nin 2023 yılı ihracat hedefinin 500 milyar dolar olduğunu hatırlatan Bağış, sadece Almanya'nın bugünkü ihracat rakamının yaklaşık 1,5 trilyon dolar, yani Türkiye'nin 2023 yılı hedefinin üç katı olduğunu kaydetti.

Tarihin en büyük ekonomik kriziyle boğuşan AB'nin halen refah seviyesinin en yüksek olduğu coğrafya olduğuna dikkati çeken Bağış, dolayısıyla Türkiye için AB'nin bir istikrar ve kalkınma havzası olma yönünde de rolü bulunduğunu, ekonomik kriz nedeniyle bu rolün öneminin azalmış olabileceğini ama asla kaybolmadığını bildirdi.

Türkiye'nin de çok ciddi ekonomik buhranlar yaşadığına işaret eden Bağış, şunları kaydetti:

"Şubat 2001 krizinde bu ülke dibi gördü. Ama hamdolsun bugün o krizden çok daha sağlam bir şekilde çıktık ve dünyanın parlayan yıldızı haline geldik. AB de bu krizi eninde sonunda atlatacaktır. Bizim için şu anda orada yaşanan krizin Türk girişimcilerimiz açısından fırsata dönüştürülebilecek bir tarafı da var. O yüzden bizim emin adımlarla bu süreci götürmemiz lazım.

Bunun için de kendimizi dev aynasında görmüyoruz, görmemeliyiz ve görmeme konusunda da herkesi uyarıyoruz. Özgüvenimiz tam ama kesimlikle kendimizi dev aynasında görmüyoruz."

AB Komisyonu 2011 Türkiye İlerleme Raporu'nun kamuoyundaki yansımaları çok olumlu olmamasına rağmen, Türkiye'de AB'ye olan desteğin halen görüldüğünün belirtilmesi ve "Bu desteği neye bağlıyorsunuz-" sorusunun yöneltilmesi üzerine Bağış, "Biz yaptığımız reformları aferin alalım diye yapmıyoruz. Halkımızı hak ettiği daha müreffeh bir yaşama kavuşturma adına yapıyoruz ve iltifatı da sadece halkımızdan bekliyoruz" dedi.

Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili anketlerde farklı sonuçlar çıkabildiğine dikkati çeken Bağış, şöyle devam etti:

"Örneğin, bizim yaptırdığımız bir ankete göre Türk halkının yüzde 92'si AB'yi iki yüzlü buluyor. Sadece yüzde 8'i AB'yi dürüst buluyor. Diğer taraftan bir başka ankette Türk halkının yüzde 55'i AB sürecinde gerçekleştirilen reformların olumlu olduğunu düşünürken, sadece yüzde 30'u Türkiye'nin AB üyesi olacağına inanıyor.

Avrupa'da ise tam tersi. Türkiye'nin AB üyesi olacağına inananlar yüzde 60'lar düzeyinde. Dediğim gibi bu oranlar değişebiliyor. Ama değişmeyen bir şey var ki Türk halkının büyük çoğunluğu reformların kendisi ve ülkesi için faydalı olduğuna inanıyor. O yüzden AB sürecinde üç önemli önceliğiniz nedir diye sorarsanız: reform, reform, reform derim."

 

-"74 milyon vatandaşımız AB sürecinin aktörüdür"

 

"Avrupa Birliği projeleri konusunda halkımızın ilgisi çok yüksek; ancak görüyoruz ki ciddi bir bilgi eksikliği de var. AB'nin sağladığı desteklerin işleyişi, yetkili kurumlar ve benzeri konularda bilgi ihtiyacı mevcut. Bakanlık olarak bu konuda bir çalışma öngörüyor musunuz-" sorusu üzerine Bağış, "AB süreci sadece bir dış politika alanı değildir. AB süreci aynı zamanda bir iç politika meselesidir" dedi.

AB sürecinde Türkiye'nin demokratik standartlarını, kalkınmasını, milletin özgürlüklerini daha ileriye taşıdıkça bundan herkesin kazançlı çıktığını, kazanmaya da devam edeceğini vurgulayan Bağış, bütün bunların gerçekleşmesinin, sadece Avrupa Birliği ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerde yaşanan gelişmeler sayesinde olmadığını kaydetti.

Bunların aynı zamanda, milletin değişim iradesinin ve TBMM Genel Kurulu'ndan geçirilen kararlı reformlar sayesinde gerçekleştiğini ifade eden Bağış, "Dolayısıyla bütün kurumlarımız, bütün sivil toplum kuruluşlarımız, medyamız, üniversitelerimiz ve 74 milyon vatandaşımız AB sürecinin bir parçası değil, aktörüdür. Ülkemizin 780 bin kilometrekaresinde AB hibeleriyle gerçekleştirilen projeler de bunun çok önemli bir ayağı" dedi.

Geçtiğimiz yıl sadece Ulusal Ajans vasıtasıyla 43 bin öğrenciye farklı sürelerde yurt dışında eğitim alma imkanı sağladıklarını anımsatan Bağış, AB katılım öncesi fonlarının yüzde 50'sinin bugün Türkiye'ye ayrıldığını, bu fonlar aracılığıyla, vatandaşın cebinden tek kuruş çıkmadan milletin AB standartlarına ulaşma sürecini hızlandıracaklarını bildirdi.

 

-"En önemli gücümüz genç ve dinamik nüfusumuz"

 

Gençlerin Avrupa Birliği'ne yönelik ilgisini nasıl değerlendirdiği yönündeki soru üzerine Bağış, AB sürecinin Türkiye'de yaşayan her bir vatandaş için çok önemli olduğunu ancak herkesten daha çok gençler için önemli olduğunu belirtti.

AB sürecinin sağladığı fırsatlar ile bugün gençlerin yurt dışı değişim programlarına katılım sağladıklarına, AB üyesi ülkelerdeki üniversitelerde kolaylıkla yüksek lisans veya doktora yapabildiklerine, yürütülen binlerce proje ile AB üyesi ülkelere gidip oradaki gençlerle buluşabildiklerine işaret eden Bağış, şöyle devam etti:

"AB sürecinde en önemli gücümüz genç ve dinamik nüfusumuz. Yaşlanan Avrupa'nın eğitimli, dinamik ve Türk kültürünün zengin değerleriyle yoğrulmuş gençlere ihtiyacı olduğunu özellikle bilmenizi isterim.

Esasen AB içerisinde Türkiye'ye karşı mevcut önyargıları kırmak için de en çok gençlerimize güveniyor, onların AB ülkelerindeki akranlarıyla kurdukları diyalogların bu önyargıları kıracağına bütün samimiyetimizle inanıyoruz. Ben, genç kardeşlerimin, genç arkadaşlarımın şu anda önlerinde çok engin bir ufkun ve vizyonun olduğuna inanıyorum.

Bizim tek gayemiz gençlerimizin geçmişte olduğu gibi ideolojik kavgaların içerisinde kaybolmaması, gençlerin birbirine kırdırılmaması. Bu ülke yakın tarihinde çok büyük kayıplar verdi. Ülkenin aydınları, yazarları kaybedildi. Ülkenin gençleri kaybedildi. Ülkenin enerjisi, kaynakları, heyecanı heba edildi. Genç nesil birilerinin provokasyonlarına, karanlık senaryolarına feda edildi. Gençler, ellerine silah verilerek, hedef gösterilerek, kendi hayatlarına ve başkalarının hayatlarına kastettiler.

Gençlerin demokratik zeminde kalmalarına, okumalarına, kendilerini geliştirmelerine; çatışmanın, vurup kırmanın, öfkenin, nefretin tarafı değil, barışın, uzlaşmanın, fikirler üzerinden konuşmanın tarafı olmasına müsaade edilmedi. Gençler idam sehpalarında, hapishanelerde, işkence hanelerde bitirildi, tüketildi. Artık bütün bu dönemler sona erdi. Gençler sadece geleceğimiz değil, bugünümüzü de yönlendiren konuma geldi. Dün birileri gençlerimizin eline satır ve döner bıçakları veriyordu, biz bugün her öğrencimize tablet bilgisayar veriyoruz, vereceğiz."

Artık en büyük bütçenin, Milli Savunma Bakanlığı yerine Milli Eğitim Bakanlığına ayrıldığını vurgulayan Bağış, "İşte bütün bunlar aslında AB sürecinin de bir parçası olarak gerçekleşen, hükümetimizin kararlı reformlarının neticesi olarak hayalden gerçeğe dönüşen gelişmelerdir. Bunun için gençlerimizden çok daha aktif bir destek bekliyoruz" dedi.

 

-Schengen vizesi-

 

Türkiye'ye uygulanan Schengen vizesinde yapılabilecek kolaylaştırmalarla ilgili soru üzerine Bağış, hükümetin, vatandaşlara uygulanan Schengen vizesinin haksız, mantıksız ve hukuksuz bir uygulama olduğunu her platformda AB tarafına ifade ettiğini ve bu yönde güçlü bir çaba ve irade sergilediğini belirtti.

Bağış, "AB'ye aday ülkeler arasında Schengen vizesi uygulanan tek ülke Türkiye'dir ve bunun kabul edilebilir yanı yoktur" dedi.

Bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatlarıyla gösterilen yoğun ve kararlı gayretlerin, Eylül ayı sonundan itibaren bazı olumlu gelişmelerin önünü açtığına işaret eden Bağış, Avrupa Komisyonu'nun İçişlerinden Sorumlu üyesi Cecilia Malmström'le 28 Eylül 2011 tarihinde Strasbourg'da yaptığı görüşmede ve ardından Avrupa Parlamentosunda katıldığı oturumda, ilk defa, vatandaşların vize çilesini hafifletmeye ve sonlandırmaya yönelik tünelin ucunda ışığın belirdiğini belirtti.

İkili görüşmede mutabık kaldıkları gibi, Komiser Malmström'ün, ilk kez, Türk vatandaşlarına yönelik 'vizelerin tamamen kaldırılması için bir yol haritası' hazırlayacaklarını Avrupa Parlamentosu'ndaki toplantıda duyurduğunu hatırlatan Bağış, Malmström'ün, bu yol haritasının hazırlanıp devreye girmesine kadar olan sürede ise, Türk vatandaşlarının Schengen vizesi alırken çektiği sıkıntıyı hafifletmeye yönelik adımlar atılması için tedbirler alınacağını açıkladığını kaydetti.

Bağış, şöyle devam etti:

"Bu bağlamda, Türk ve AB uzmanları teknik konuları görüşmek üzere bir araya gelecektir. Komiser Malmström, işbirliği konusunda güçlü bir iradeye sahip olduklarını ve tüm vatandaşlarımıza yönelik Schengen vizesinin kaldırılması sonucunu doğuracak 'Vize Muafiyeti Yol Haritası' konusunda Konsey'e öneri getireceklerini ifade etmiştir. Böylece Türk vatandaşlarına yönelik vize ayıbının ortadan kaldırılması için süreç başlamıştır.

Nitekim Avrupa Komisyonu 13 Ekim 2011 tarihinde Türkiye'de Schengen vizesi başvurularında istenilen belgelerin uyumlaştırılması yönünde bir karar almıştır. Böylece, gerçekleştirilmesi taahhüt edilen ve açıklanan konulardan 'vize için istenen belgelerin yeknesaklaştırılması' hususu yerine gelmiştir.

Bu konuda öncelikle harekete geçmesi gereken AB tarafıdır ve yoğun çabalarımız ve kararlı tutumumuz sayesinde bunu kendileri de anlamışlardır."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.