Önceki yazılarda yeteri kadar vurguladık; aynı evde yaşayanların birbiriyle konuşması çok önemli. Konuşmak tek çare; konuşmak fark yaratır; konuşmak şart...
Peki, konuşmak derken?.. Nasıl, ne kadar, ne zaman? Bu soruları da yanıtlamak gerek.
Aile söz konusu olduğunda konuşmak sadece söz söylemeyi ifade etmiyor, paylaşmayı da içeriyor. Hatta yerine göre daha çok paylaşmak anlamına geliyor. Eşimizle, çocuklarımızla, aynı evde yaşadığımız insanlarla paylaşmalıyız.
- Öğrendiklerimizi, aklımızdan geçenleri;
- Evde olmadığımız zamanlarda –örneğin iş yerinde- neler olduğunu;
- Başımıza gelen ilginç ve beklenmedik olayları;
- Hangi durumda ne hissettiğimizi;
- Kaygılarımızı, tasalarımızı, sevinçlerimizi;
- Görüş ve düşüncelerimizi;
- …
Aynı çatı altında yaşadığımız insanlarla yukarıdakileri paylaşmamız gerekiyor. Aksi takdirde birbirimize olan yakınlığımız azalır. Ev halkını oluşturanlar ve en çok da eşler birbiriyle konuşmalı. Yani paylaşmalı. Anne ve baba çocuklarla, çocuklar birbiriyle… Evde başkaları bulunuyorsa onlar da diğerleriyle.
Paylaşırsak istediklerimizi çoğaltır, istemediklerimizi azaltırız.
Paylaşmaktan kasıt sosyal medyada paylaşmak değil elbette. Konuşarak paylaşmak. Buradan “sosyal medyada paylaşmak iyi değil” sonucu çıkarılmasın. Paylaşmanın her çeşidi iyi, her şekli güzel. Ancak aile söz konusu olduğunda evde birlikteyken konuşarak paylaşmak çok değerli. Söylenmek istenen kapıdan girer girmez başlayıp durup dinlenmeden konuşmak değil. Gerek duyduğumuzda, içimizden geldiğinde.
Aynı evde yaşayan insanlar birbiri ile konuşmaya çekinmemeli. Her istediğinde rahatça söze başlayabilmeli. Yaşadıklarını, düşüncelerini, fikirlerini serbestçe paylaşabilmeli. Eşler için “rahatça” sözünün kapsamı çok daha geniş. Eşler birbiriyle her şeyi ama her şeyi paylaşabilmeli. Birinin diğerine çekinerek yaklaşması, korka korka konuşması, bin kere düşünüp bir kere “söyler gibi yapması” söz konusu olmamalı. Aman sinirlenmesin, dikkatli olayım da öfkelenmesin diye çırpınmasına gerek bulunmamalı. Konuşacağı zaman aklına aşağıdaki sorular gelmemeli:
- Acaba söylesem kızar mı?
- Acaba yanlış anlar mı?
- Acaba bugün sinirli mi?
- …
Bu ya da benzer sorular akla geliyorsa evde iyi bir paylaşım ortamı yok demektir. Çözüm bulunmazsa paylaşılanlar her geçen gün daha da azalır, insanlar birbirinden uzaklaşmaya, birbirine yabancılaşmaya başlar. Birbirleri için sahip oldukları güzel duygular aşınır, törpülenir, silinir. Böylece aile içi sorunların oluşup büyümesine uygun bir ortam yaratılmış olur.
Evde ne kadar konuşmalı? Yanıt kısa ve açık: yeterince.
Yeterli olduğuna kim karar vermeli? Konuşan kişi karar vermeli. Dinleyen değil!
Ailenin her üyesi kendini tam olarak ifade edene kadar konuşabilmeli. Şöyle demek daha doğru: “kendini tam olarak ifade ettiğini hissedene kadar”. Ev, zaten bu sebeple ev. İçinde yaşayanlar en ciddi, en temel ihtiyaçlarını karşılayabilsin diye. Kendimizi ifade etmekten daha ciddi, daha temel ihtiyaçlarımızın sayısı çok az.
Dr. Abidin Sönmez
Aile Danışmanı, Özel Marmaris Aile Danışma Merkezi
0252-419 22 96; 0532 557 90 19; marmarisadm@gmail.com
facebook.com/Marmaris.ADM, Instagram : marmarisadm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.