İnsanız ve arada bir öfkeleniriz. Elimizi kestiğimizde acı duyarız; çok üzülürsek ağlarız; takdir edilirsek seviniriz... Tıpkı bunlar gibi öfkelenmemize sebep olacak bir gelişme olursa da öfkeleniriz. Buraya kadar sorun yok. Sorun, ne kadar sık öfkelendiğimizde. Çevremizdeki insanlar, en başta eşimiz, çocuklarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımız rahatsız oluyorsa hemen çare bulmamız gerek. Çok sık ve/veya çok kolay öfkelendiğimizi söylüyorlarsa gecikmeden önlem almalıyız. Sıklığı azaltmak en önemli hedeflerimizden biri olmalı.
Öfkelenme çoğu zaman dakikalar içinde gerçekleşir. Önce tetikleyici bir gelişme yaşanır. Bunun ardından ortamdaki gerginlik artar. Derken öfke düzeyimiz yavaş yavaş tırmanır ve bir zirveye ulaşır. Biz her ne yapacaksak zirveye yani tepe noktasına erişmeden önce yapmalıyız.
“BEN” DİLİ
Bir öfkelenme süreci içindeyken en etkili yöntemlerden birisi “ben” dilini kullanmak. Öfkelenmeyi önlemek zor olabilir. Ama suçlayıcı olmadan da öfkeli olabiliriz. Buna alışmak o kadar da zor değil. Tek yapmamız gereken kendimizden söz etmek. “Ben” dilini tercih etmek. Bunu da öfkemiz zirve yapmadan önce başarmalıyız.
Öfkelenince kendimiz dışındaki insanları suçlarız, genellikle de hemen yakınımızdakileri. Çünkü çoğu zaman zaten onların yaptığı bir iş, sergilediği bir davranış yüzünden öfkeleniriz. O yüzden “sen” ile başlayan cümleleri çok kurarız. Oysa öfkeliyken “ben” diliyle konuşmak çok önemli. Buna alışmak gerek. O anda ne hissediyoruz ve neden öyle hissediyoruz. Hangi davranış ya da hangi gelişme bizde bu hisleri uyandırdı. Bunlardan söz etmek bizi rahatlatır. Ayrıca karşımızdakinin tepki duymasını sınırlar. Öyle ya, “hayır sen öyle hissetmiyorsun” ya da “öyle hissedemezsin, yasak!” diyecek hali yok.
ÖFKELİ DEĞİLKEN
Kendimize zaman ayırmayı ihmal ediyor olabiliriz. Zaman ayırmak derken sevdiğimiz bir işi yapmayı, kitap okumayı ya da arkadaşlarımızla zaman geçirmeyi kastetmiyoruz. Bunlar da kendimize ayırdığımız zamanlar arasında sayılabilir. Fakat burada sözünü ettiğimiz herhangi bir iş yapmadan yalnız başımıza öylece oturmak. Boş boş oturup ‘’havadan sudan düşünmek”.
Havadan sudan konuşmak tamam da havadan sudan düşünmek ne anlama geliyor diye sorabilirsiniz. Şu şekilde tanımlanabilir: Rastgele düşüncelere dalmak, aklımıza ne gelirse o konuyu enine boyuna tartmak, değerlendirmek. Bir bakıma zihnimizin vitesini boşa almak ve kendi akışına bırakmak. Kendimize zaman ayırmanın ve bunu her gün ya da gün aşırı on, on beş dakika yapmanın yararı çok. Öfke sıklığını azaltmada etkili bir yol.
Havadan sudan düşündüğümüz sırada bazı gerçekleri aklımıza getirmek yararlı olur: insanlar farklı farklıdır; kaç tane insan varsa o kadar sayıda farklı görüş olabilir; bizim görüşlerimiz elbette “dünyanın en iyi görüşleridir” fakat başkaları aynı görüşleri paylaşmayabilir...
Yukarıdakilere ek olarak bazı yararlı sözleri hatırlamanın hiç sakıncası olmaz:
“Öfkeyle kalkan zararla oturur”.
‘’İntikam alıp da pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir.’’
“Affetmek seni özgürleştirir, karşıdakinden daha güçlü yapar.”
“İnsanlar affeden kimseye olumlu bakar”.
…
Dr. Abidin Sönmez
Aile Danışmanı, Özel Marmaris Aile Danışma Merkezi
0252-419 22 96; 0532 557 90 19; marmarisadm@gmail.com
facebook.com/Marmaris.ADM, Instagram : marmarisadm
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.