CHP’ li kadınlar yürüdü
Dün ülke çapında çeşitli kadın dernekleri ve siyasi partilere mensup kadınlar 8 Mart dünya kadınlar günü vesilesiyle meydanlara çıkarken İlçemizde de CHP’li kadınlar kadın sorunlara dikkat çekmek için bir yürüyüş düzenledi
Yaklaşık bir kilometrelik yürüyüş boyunca AKP iktidarının eleştiren sloganlar atarak yürüyen kadınlar eski saman iskelesinde CHP ilçe kadın kolları başkanı Dilek Akcan tarafından bir basın açıklaması yapıldı
Basın açıklamasında 8 Mart’ın dünyadaki kadınların siyasi ve sosyal haklarını alabilme, kadın-erkek ayrımcılığına son verme mücadelesini simgeleyen uluslararası bir gün olduğu hatırlatılarak şu ifadeler yer verildi:
“Dünya kadınları, seçme ve seçilme hakkı, siyasette eşit temsil hakkı, çalışan kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeğinin güvence altına alınması ve insan onuruna yakışır bir yaşam hakkı için yüzyıllardır mücadele etmişlerdir. Ne acıdır ki, 21. Yüzyıl kadınları olarak hala bu mücadeleyi sürdürmekteyiz.
Üzülerek belirtmeliyim ki, uygar ülkelerde yaşayan kadınlar, yeni haklar elde etmeye çalışırken, Mustafa Kemal Atatürk, Avrupalı kadınlardan 30 yıl önce ‘Çağdaş Kadın Hakları’nı, kadınlarımıza vermişti. Ne yazık ki kadınlarımız, haklarına sahip çıkmayı beceremediler. Erkek egemenler, bu hakları kadınların elinden tek tek aldılar. Bugün Çağdaş Türk kadınının verdiği mücadeleye, ‘elinden alınan haklarının, yeniden kazanılma mücadelesidir’ denilirse abartı olmaz.
Erkek egemenler, özellikle dini kullanarak kadınları evlere kapatarak, sosyal hayattan uzak tutarak; köleleşmelerine, kullaşmalarına ve ikinci sınıf insan olmalarına sebep oldular. Kadınları cahil bırakarak; okumayan, araştırmayan, düşünemeyen, sorgulamayan ‘özürlü’ kadınlara dönüştürdüler. Kendi gücünün, öneminin ve yapabileceklerinin farkında olmayan kadınlar, aslında erkekten üstün varlık olduklarının farkında olmadıkları için, erkekle eşit olmak şöyle dursun, erkeği kendinden üstün varlık olarak kabul ettiler. Oysa kas gücüne dayalı bir üstünlüğün, insanlığa savaşlardan, kan ve gözyaşından başka bir şey getirmediğini hepimiz yaşayarak görmekteyiz.
İnsanlık; ‘iki kanatlı kuştur’ diye tanımlanır. Bir kanadı kadın, diğeri erkek olan bu kuşun, kanatlarından biri kırık olunca, uçamayacağı vurgulanmaya çalışılır. Aslında kadın, kuşun gövdesi, erkek ise kuşun kanatlarıdır. Gövdesi vurulan kuş kanat çırpamaz. Yani toplumun asal üyesi kadındır; olmazsa olmazıdır. Dünya uluslarını incelediğimizde, toplumların gelişmişliğinin, kadınların toplumsal yaşam içinde yer almalarıyla doğru orantılı olduğunu görürüz.
Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizde de ‘Kadına şiddet’ en büyük sorunlardan biridir. Kadına yönelik şiddet, ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadının fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine ve acı çekmesine yol açan, kadının temel hak ve özgürlüklerini ve onurunu zedeleyen bir eylemdir.
Kadınların işyerlerinde, sokakta, okulda daha çok şiddete maruz kaldığını varsayan zihniyet, kadınları sosyal hayattan koparıp evlerine kapatırsa şiddet sorununun ortadan kalkacağını zannetmektedir. Oysa istatistikler, kadının en korunduğu yer diye düşünülen aile içinde, daha çok şiddete uğradığını göstermektedir. Hakaret, tehdit, dayak, aşağılama, cinsel taciz, tecavüz, yaralama ve hatta öldürme biçimindeki bu eylemler, genellikle erkeklerin kadınlar üzerinde egemenlik sağlamak amacıyla aile içinde uyguladıkları güç gösterileridir. Evde, işyerinde, sokakta kadınlara uygulanan şiddeti önleyecek yaptırımlı yasalar çıkartılmalı ve mağdur kadınların güvence içinde yaşayabileceği ortamlar arttırılmalıdır.
Ülkemizin en önemli sorunlarından birisi de eğitimdir. Bu gün ülkemizde ‘toplumsal dönüşüm projesi’ uygulanmaktadır. Bu projenin en önemli adımlarından birisi, ‘4+4+4’ denilen kesintili 12 yıllık eğitime geçilmek istenmesidir. Dindar gençliği, bu eğitimle yaratmak istemektedirler. Hedef 2023’tür. 2023 yılına gelindiğinde, kaymakamlar, valiler, belediye başkanları, hakimler, savcılar ve her kademedeki bürokratın İmam Hatimli olması planlanmaktadır. İmam Hatiplerin orta kısmını açma gayretlerinin asıl nedeni budur.
Çoğalın diyor Başbakan, en az 3 çocuk yapın diyor. Malum kendi çocuklarının hepsi kendi bereketi ile gelmişmiş. Sanki milletle alay ediyor. İyi de, çocuklar bereketiyle gelmezse kimi suçlayacağız? Devletin başı olarak, aç-açık, sokaklarda dilendirilen, çocuk yaşta en ağır işte çalıştırılan çocukların baş suçlusu kendisi değil midir? Ülkemizde insanların çoğu açlık sınırında yaşıyor. Sokaklarda milyonlarca işsiz dolaşıyor, hem de okumuş, üniversite bitirmiş işsizler ordusu. Ama sürekli üreyin diyor Başbakan. Çünkü dindar gençlik ordusuna katmak için körpe beyinlere ihtiyacı var.
2023 yılına gelindiğinde, ülkenin dört bir yanı cahil bırakılmış, köleleşmiş, kullaşmış, haklarını bilmeyen, kendi gücünün ve öneminin farkında olmayan, dört duvar arasında asli görevinin en az 3 çocuk yapmak olduğunu zanneden çocuk kadın ve çocuk annelerle dolacaktır. ‘Öğretilmiş Çaresizliği’ din baskılı eğitimle benimseyen bu kadınlar, dayatılan yaşam tarzını kaderleri zannedeceklerdir. Kadınlarımız, çocuklarının yarının kadınları, yakının anneleri olacağını akıllarından çıkarmamalı ve iktidarın ‘dindar gençlik’ ismi altında kızlarımızı köle yapmalarına asla izin vermemelidir.
Kadın kültürün taşıyıcısı ve kuşaktan kuşağa aktarıcısıdır. Kadınlar tarafından içselleştirilmemiş hiçbir toplumsal dönüşüm projelerinin başarıya ulaşma şansı yoktur. Kadınları kurtaracak olanın, yine kadınlar olacağı bilincinde olarak, bir kurtarıcı beklemeyeceğiz. Hepimiz taşın altına elimizi koymak zorundayız. Eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıklara son vermek için, emeğimiz için, bedenimize sahip olmak için, cinsel ve sınıfsal sömürüye son vermek için, evde, okulda, işyerlerinde, sokakta kadına uygulanan şiddete mani olmak için, insan onuruna yakışan yaşam koşullarını sağlamak için, geleceğimiz için ve en önemlisi çocuklarımızın geleceği için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.